DOLAR 32,3979 % -0.13
EURO 34,7936 % 0.14
STERLIN 40,7437 % 0.42
FRANG 35,5708 % 0.27
ALTIN 2.434,08 % -0,19
BITCOIN 62.860,01 -0.948

BİLİNMEYEN ZİYA GÖKALP

Yayınlanma Tarihi :
BİLİNMEYEN ZİYA GÖKALP

BİLİNMEYEN ZİYA GÖKALP

Halim KAYA 

Kenan Eroğlu’nun daha önce yazmış olduğu ve Yozgat yöresinde gençlik yıllarından itibaren yaşamış ve yapmış olduğu ülkücü milliyetçi mücadeleyi anlatan “Bizi Biz Yapan Hayallerimiz Vardı” kitabıyla tanımış, Başbuğ Alparslan Türkeş’in sağlığında oluşturulan Eğitimciler ekibine verilen siyasi, ideolojik ve kültürel eğitim sırasında tuttuğu notları o zamanki ruh haliyle aldığı şekliyle yayınladığı “Ülkücü hareketin Doktriner Eğitimi” kitabıyla da artık çıkmayacak şekilde Ülkücü Milliyetçi camianın hafızalarına kazınmıştı. Daha sonra Ziya Gökalp kitaplarını eski Türkçe üzerinden son okumalarını yapıp yayına hazırlamış olmasına rağmen ilk iki kitap onun şöhretinin asıl sebebidir.

Kenan Eroğlu “Bilinmeyen Ziya Gökalp” kitabında ömür boyu okuduğu yerlerden ve Ziya Gökalp kitaplarının okumasını yaparken oluşan birikimden yola çıkarak hazırlandığını düşünüyorum. Her ne kadar bu kitapta okunacak bilgiler ilk defa yazılıyor olmasa da belki bu kadar ilk kez yaygın okunur olacağı kanaatindeyim. “Bilinmeyen Ziya Gökalp” kitabının birinci baskısı Armada yayınlarından Haziran 2023 tarihinde yayınlanmış olup 271 sayfadan müteşekkildir. 

Üniversiteden okul arkadaşı olan Fuat Köprülü Ziya Gökalp için yazdığı 18 Mart 1928 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yazdığı yazıda Ziya Gökalp’in eğitim hayatı için “Diyarbekir Lisesi ile İstanbul’da Veteriner Okulunda geçirdiği kısa zaman dışında düzenli bir eğitim görmeyen Ziya Gökalp, adeta bir ansiklopedist denecek kadar geniş ve sağlam bilgiye sahipti. Felsefe sosyoloji sahasında Avrupa ilminin elde ettiği neticeleri onun kadar etraflı bir surette bilen, Batı’nın ilmi yöntemlerini onun kadar iyi kavrayan ikinci bir adamımız daha yoktur. İslami ilimlerde de büyük bir kavrayışa sahip olduğu için milli hayatı kendi gözleriyle görmeye ve Batı dünyasıyla İslam aleminin karşılıklı durumlarını inceleyerek çökme sebeplerimiz derin bir suretle anlamayı başardı.” (S:16) derken onun aslında kendi çabalarıyla kendisini yetiştirmiş birisi olduğunu da ortaya koymaktadır.

Fuat Köprülü Ziya Gökalp hakkında günümüze kadar gelen eleştirileri yapanlara “Ziya Gökalp da hayatında kuvvetli hücumlara uğradı. Bazıları kıskanç ve kindar türlü türlü suçlamalarda bulundular: “Dinsiz” dediler, “deli” dediler, “dalkavuk” dediler… “Dinsiz” diyenler, halkın dini hissiyatını maddi menfaatlerine alet etmek isteyen “din” tacirleriydi; “deli” diyenler, onun yüksek düşüncelerini anlamayan budalalardı; “dalkavuk” diyenler, Ziya’yı kendileri gibi şahsi menfaat peşinde koşar zanneden dalkavuklardı.” (S:17) diyerek cevap verdikten sonra onu tanıdığını ve onun ne yüksek bir “ahlak timsali” olduğun ifade eder. Aslında Ziya Gökalp’e yöneltilinen “deli” ve “dinsiz” eleştirilerinin ardında gerçek onun Atatürk’ün fikir babası olması ve Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nde saltanatın ile hilafetin kaldırılması ve diğer yapılan inkılaplar ile rejimin laiklik ilkesi çerçevesinde düzenlenmiş olmasına dayanmaktadır. 

Ziya Gökalp için 18 Mart 1928 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yazı yazan Fuat Köprülü’nün görüştüğü Ziya Gökalp’in iki yaş küçük kardeşi Nihat Gökalp onun doğum günü için “Elimizde bulunan “Divan-i Hafız Şirazi” adlı bir Farsça kitabın iç kapağında babamın el yazısıyla şu dipnot vardır: Oğlum Ziya’nın doğum tarihi ay takvimine göre 1292 yılının ikinci ayı Sefer ayıdır. (11 Mart 1292 Perşembe) Rumi 11 Mart 1292 tarihi, miladi ve bugünkü takvimimizin 23 Mart 1876 tarihine denk gelir.” (S:20) açıklamasını yapmış ve akabinde Emekli Kaymakam Ahmet Cemil Asena’nın kendi babaları için “Diyarbekir Vilayeti Nüfus bakanı Mehmet Tevfik Efendi vefat etti Fi 19 Recep sene 1307 ve fi 27 Şubat sene 1305 Salı. Ahmet Cemil” botunu düştüğünü ve bu tarihin de 11 Mart 1890 tarihine denk geldiğini, Ziya Gökalp’in de babalarının ölümünde 13 yaşını doldurup 14 yaşına girmesine 12 gün olduğunu ifade etmektedir.  Yani ziya Gökalp 13 yaşında yetim kalır ve hayat ile mücadeleye başlar. Doğum tarihi ile ilgili babasının tuttuğu doğum kaydının doğru olduğu aşikardır çünkü babası Diyarbakır’da Nüfus işlerinden sorumludur ve tahsilli bir adamdır.

Ziya Gökalp yazdığı yazılarda farklı isim ve imzalar kullanmıştır. Diyarbekir valisi Hasan Fehmi Beğ’in isteği üzerine “Meclisi İdare-i Vilayet Zabıt kâtibi Ziyaaeddin” imzasını kullanmış, ancak bunda başka çeşitli sebeplerle “Demirtaş”, “Hüseyin Sedad”, “Tevfik Vedad”, (S:23) “Mehdi”, (***) (S:24) gibi farklı imzalar kullanmıştır. Bu imzalar aynı anda farklı gazete ve derilerde bazen de aynı gazetede aynı konuda başka bir yazıya ihtiyaç olduğunda hep aynı kişi yazıyor izlenimi bırakmamak farklı kişiler yazmış intibaı uyandırmak için değilse kullandığı isim ve imzaları sevdikleri kişilerin adları olarak seçerek vefakarlık göstermek içindir.

Ziya bey babasının çıkardığı Diyarbekir gazetesini ve diğer vilayetlerden Diyarbekir Vilayet matbaasına gönderilen ve babası tarafından yıllık olarak ciltlenmiş olan gazeteleri okuyarak çevresinden ve ülkedeki diğere şehirlerdeki şair ve ediplerin neleri yazıp tartıştıklarından haberdar olurdu. Ziya Gökalp’in iki yaş küçük kardeşi Nihat Gökalp’in yazdığına göre “Ayrıca babam, Ziya Bey’e birçok seçme kitap da verirdi. Adeta Ziya Bey on sene sonra okuyabileceği zannedilen evrak ve kitabı merakla inceleyerek okur ve çok iyi anlardı. Daha babamın hayatta olduğunu düşünürsek bu faaliyetleri 8 ile 13 yaşları arasındadır.” (S:35) 8 veya 132 yaşında bir çocuk olarak on yıl sonra okuyabileceği seviyesi yüksek kitapları okuyacak kadar kendini yetiştirmiş ve anlayışını geliştirmiştir. 

1964 yılında İstanbul Üniversitesinde Sosyoloji Bölümünün Ziya Gökalp tarafından kuruluşunun 50. Yılı dolayısıyla Ziya Gökalp’ı anma toplantısında Nurettin Şazi Kösemihal’in yapmış olduğu konuşmada “Tanzimat Osmanlısı ne yüzyıllardan beri kanına işlemiş Yakın Doğu uygarlığından sıyrılabiliyor ne de telaşıyla bağlandığı Batı’nın yeniliklerinden vazgeçebiliyordu. İki uygarlığa bağlı kurumların birlikte bulunması Tanzimat’ın özelliğidir. Bu dönemde Doğu-Batı eğitimi, öğretimi, hukuku, mahkemesi, düşüncesi, zevki, İmparatorluğun yıkılışına kadar birbirlerine paralel olarak atbaşı beraber gitmiştir.” (S:48) şeklinde ifade ettiği cümlelerden de anlaşıyor ki bugün Atatürk Batı Medeniyetine dayanan bir devlet kurduğu için eleştirilse de devletin iki farklı kurumsal bölünmeden kurtarılması açısında doğru bir yol takip etmiştir. Türkiye’de Doğu ve Batı düşünce tarzında kurum ve müesseseler birlikte olmasına rağmen kalkınmanın olmamasını bizi haklı çıkarırcasına Kenan Eroğlu “Çünkü sosyal kurumlar bir bütündür. Hepsini birden düşünmek lazımdı. Bir müessese Batı’daki örneklere göre hazırlanırken diğerlerinde Doğu’nun tesirleri olduğu gibi kalınca kalkınma tam olmazdı. Çünkü Doğu’nun düşünce sistemiyle Batı’nınki tamamen birbirinden ayrıdır.” (S:56) şeklinde açıklamıştır. Batının ilmi metotlarını almak doğru bir harekettir ancak Batı’nın dininden kaynaklanan inanç ve bu inanca dayanan medeniyeti oluşturan kültürlerini almak ilki ne kadar doğru ise ikincisi de o kadar yanlıştır. 

Ziya Gökalp’in Kültürün milli medeniyetin uluslararası olduğu ayrımına katılmakla birlikte medeniyetin uluslararası olması (S:50) her türden her inançtan milletin ortak ürünü değil aynı dine inanan milletlerin ortak ürünüdür. Nitekim bu konuda Prof. Dr. Yılmaz Özakpınar medeniyetin bir inanca dayandığını ifade etmiş ve İslam Medeniyeti, Hristiyanlık Medeniyeti, Yahudilik Medeniyeti veya Hinduizm Medeniyeti gibi batıl veya hak din olup olmamasına bakmadan bir inanç etrafında toplanan milletlerin kültürlerinden uluslararası bir hal almış unsurlardan oluştuğunu ortaya koymuştur. Ziya Gökalp’in “Medeniyet orta malıdır, kolayca alınabilir.” (S:56) ilkesi de aynı inanç çevresindeki milletlerin ortak medeniyete kattıkları olan kültür unsurları ortak medeniyetten alınabilir, ancak diğer milletlerle ilgili alınacak medeni unsurlar iyice analiz edilmeli mensubu olduğumuz İslam medeniyetine aykırı olan dokusuna adapte olamayacak unsurların alınmaması gerekir. 

Kenan Eroğlu onu Durkheim sosyolojisi mensubu olmaktan olacak “Gökalp bundan elli yıl önce Batı’nın en ileri akımlarından birini, Durkheim’in “Soyalizm” akımını memleketimize getirmekle kendi izinde gideceklere tutulacak yolu göstermiştir.” (S:51-52) diyerek Sosyalist olduğuna işaret etmiş ancak ne enteresan bir durum ki onu en fazla milliyetçiler anlamış ve kendisine atıf yapmıştır. Sosyalist ulusalcılar milliyetçilerin bu meyli nedeniyle ona sahip çıkmayarak karşılık vermişlerdir. Kenan Eroğlu ile yaptığımız mesajlaşmayla onun Durkheim sosyolojisini bütünüyle uyguladığı için sosyalist olarak değerlendirmiştir. Ziya Gökalp “Fert yok, toplum var.” (S:61) felsefesiyle düşünüyordu. Bence Durkheim sosyolojisinin ve Ziya Gökalp’in toplumcu olması, fertten ziyade toplum meselelerine önem verip önde tutmaları belki bu düşünceye sevk etmiştir. Hüseyin Cahit Tanyol Ziya Gökalp’in sosyalistiğini “Ekonomik gerekçeleri söz konusu ettiği zaman mutlaka sosyal gerçeklerimizin üstüne eğilmek lazımdır. Ve bu, düşünürümüzü sosyalist fikirlere doğru itiyor. Ama o buna dayanışmacılık (Solidarizm) adını veriyor.” (S:70-71) tespit ediyor. 

Ziya Gökalp, Ali Kemal’in şikâyeti üzerine çıktığı Mahkemede Mahkeme reisi Nazım Paşa’nın ‘Ermeni katliamına siz fetva vermişsiniz buna ne diyeceksiniz?’ diyerek yönelttiği soruya “Milletinize iftira etmeyiniz, Türkiye’de bir Ermeni katliamı değil Türk-Ermeni kavgası vardır. Bizi arkadan vurdular, biz de vurduk.” (S:66) diyerek cesaretle cevap vermiştir. Hüseyin Cahit Tanyol ziya Gökalp’in mahkeme karşısındaki cesurane davranışını “En ufak korku ve telaşa kapılmadan bu modern Sokrat, o zaman için çok tehlikeli bir suç sayılan suçlamaları kabul etmekten sakınmadı. Canını kurtarmak için milletine atılan bir iftirayı meşru göremezdi.” (S:66) şeklinde yorumlamıştır.

Türk dünyasının özellikle de Osmanlı Devletinde yaşayan Türklerin kötü güden bahtlarını atıp yeniden bir başlangıç yapabilmek için aradıkları formül olan  “İslamlaşmak, Türkleşmek, Muasırlaşmak” ilk önce Azerbaycan da 1906-1907 yıllarında 22 sayı yayınlanan “Füzüyat” adlı dergide yazan bir yazar tarafından ortaya atılmış, Kırım’da yayınlanan “Tercüman” buna yakın bir fikir savunurken Diyarbakır’da da Ziya Gökalp aynı fikri savunmuş, ilk kez Bakü, Kırım, Diyarbakır Türk dünyası bir hedef etrafında birleşmişlerdir. (S:75) İslamlaşmak fikri her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu, Kırım ve Azerbaycan içinde yaşayan Türklerin İslam anlayış ve yaşayışlarında bir ihya ve yenilenme yapılması gerektiğini ifade ediyorsa da aslında bu “İslamlaşmak” formülü diğer dinlere mensup Türklerin de İslam çatısı altında birleşmeleri gerektiğinin zimmi bir açıklamasıdır. Türkler nasıl “Turancılık” felsefesiyle tek devlet olup bütün Türkleri aynı çatı altında toplamak istiyorlarsa “İslamcılık” felsefesiyle de aynı din altında toplayarak bütün Türkleri dindaş yapmak amacı gütmüştür diyebiliriz. Yanlını buradaki “İslamlaşmak” felsefesini günümüzde mevcut olan Siyasal İslamcılıktan ayırt etmek gerekir ki günümüz Siyasal İslamcılığı Araplar arasında bir akım olan Selefilik- Vehhabilik yoluyla daha çok Araplar ile içli dışlı olurken Türk dünyasına kapalı kalmış, Türkçülüğü de daima ırkçılık sayarak küfür olarak addetmiştir. Ziya Gökalp’in İslamcılık anlayışı Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolunda yeniden silkinerek İslam’ın ipine sarılmak ve kendimize, anlayışımıza, yaşayışımıza bir çeki düzen vermeyi savunur. Nitekim Türkler arsında ortaya çıkan İslami hareketler hep ceditçilik yani yenilenme, ihya üzerinde durmuşlardır.

Ziya Gökalp için Atatürk “Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir.” demiş ancak Atatürk’ten sonraki dönemde uygulamada pek de böyle olmamış. Bu konuda Kenan Eroğlu da “Sanıldığı gibi fikir ve görüşlerinin yenilikçiler tarafından tamamen benimsenip uygulamaya konulduğu gibi bir yanlış algılama günümüzde dahi sürmektedir.” (S:89) diyerek bir eleştiri getirmektedir ki bir dönem Ziya Gökalp’in unutturulmaya çalışılması bunu göstergesidir.

Kenan Eroğlu Ziya Gökalp’in 80. Doğum gününde yapılan konuşmalardan aktarmaya devam eder. Bu konuşmacılardan Cahit Tanyol Ziya Gökalp’ten önceki yenileşme ve fikri hareketlerinin “Türk toplumunun bünyesinde her neviden yapılan yenileşme hareketleri, sadece yamamak şeklinde düşünülüyor, onlar perakende bir iddia ve teklifler yığını halinde gözüküyordu.” (S:90) şeklinde olduğunu bu dertlerin çaresinin de “düşünce ve ideal” (S:91) ile mümkün olacağını ortaya koyarak daha sonra Ziya Gökalp bu önerilerini “sistemli bir düşünce” (S:91) halinde topluma sunduğunu ve kabul ettirdiğini ifade eder. Cahit Tanyol’un “Gerçi Gökalp’tan önce de bu konular (Dilimiz, Tarihimiz, Dinimiz, Ahlakımız) hayatımıza girmişti. Devletimizin Osmanlı değil Türk Devleti olduğu, dilimizin yabancı kelimelerden arınması. Batı medeniyetine yönelmemiz lazım geldiği Gökalp’tan önce de söylenmiş, yazılmış ve savunulmuştu. Fakat bu konular temellendirilmemiş ve sistematik bir tahlile kavuşturulmamıştı.” (S:91) şeklinde ifade ettiği durumdan aslında çıkaracağımız en önemli sonuç Ziya Gökalp ve Atatürk yapılan işleri sadece düzenleyip planlayan ve icra eden kişilerdir. Sözde ve yazıda kalan önerileri uygulama alanına sokmuşlardır. Bugün onlar için yapılan haklarındaki bütün suçlamalar aslında 150 yıldır Türk toplumu için tüm düşünen ve çare arayanların tamamına yöneltilen bir suçlamadır. “teklif ettiği ideallerin gerçekleşmesi, ancak fikir kuvvetiyle siyasi kuvvetin elele vermesiyle mümkündü.” (S:92) Bu yüzden Ziya Gökalp Osmanlı döneminde İttihat ve Terakki ile bu birlikteliği sağlamışken Cumhuriyet döneminde Atatürk doğrudan onun fikirlerini kendi fikirleri sayarak uygulamaya koymuştur.

Kenan Eroğlu, Atatürk’ün söylediğini bildiğimiz “Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp’tir.” (S:101) sözünün ya Atatürk söylemedi daha sonra gelenler söyledi, ya da daha sonra gelenler bu sözü Ataürk’ün söylediğini zannediyor diyerek Ziya Gökalp’in ölüm tarihi olan 1924 yılı ile tek parti döneminin bittiği ve Ziya Gökalp’in tanıyanları ile öğrencileri tarafından anılmaya başladığı 1950 yılına kadar unutulmasına unutturulmasına karşı çıkmaktadır. Buna da sorduğu sorular ile bir gerekçe oluşturmuştur. Mezarının Karacaahmet mezarlığının tuvaletine yakın bir yere kazılmasını, hiç anılmamasını, İstanbul Edebiyat Fakültesinde amfiye verilmiş isminin kaldırılmasını, öğretmenler için yazdığı tarih kitaplarının basılmak için alınıp basılmadığı gibi bugüne kadar mirasçılarına verilmemesini gerekçe göstermektedir. Bunlar Atatürk tarafından mı yapıldı bu hususta bir açıklama yok. Eğer bu anlatılanlar Atatürk tarafından yapılmış ise eğer yukarıdaki sözü de Atatürk söyledi ise o zaman tek bir yorum yapabiliriz Atatürk Ziya Gökalp’in Sosyalist olduğunu anlamış ve bu yüzden daha sonra yukarıda anlatılan davranışları göstermiştir. Çünkü Atatürk daha sağ iken Mason Locaları ile Komünist Partiyi de kapatmıştı. Başka bir yorum yapmaya zorlarsak izlenen pragmatist politikalardan birsidir diyebiliriz. Hükümetlerin dünya konjonktürüne göre izlediği politikalar değiştiği için son 21 yıldır lider değişmediği halde her bakanlıkta icracı nice bakanların değişmesi ve Sağlık, Milli Eğitim, içişleri, Milli Savunma alanlarında değişen her bakanın aynı hükümet içinde farklı politikalar takip etmeleri gibi Atatürk’ün de konjonktüre göre izlediği bir politikanın sonucu olarak Ziya Gökalp’e karşı Kenan Eroğlu’nun sorularla dile getirdiği pozisyonlar yaşanmıştır diyebiliriz.

Sabri Ülgener nasıl Max Weber sosyolojisini ele alıp Türkiye’de onun yolunu takip edip eksiklerini tamamlayan orijinal sosyoloji eserleri ortaya koymuşsa aynı şekilde Ziya Gökalp de Durkheim sosyolojisini ele alarak onu tamamlayan orijinal eser ortaya koyan Avrupa ayarından Türk bilim adamlarıdır. Ziya Gökalp’in bu hususta “Bu kitap, Durkheim’ın ilmi usulünden ve ilmi mezhebine göre yazılmış, kısaltılmış bir sosyolojidir. Bununla beraber bu kitap, taklitçisine değil araştırmacısına yazılmıştır. (…) Bu uygulama, kitabı orijinal bir eser haline koyar.” (S:112) şeklinde düşüncesini yazdığı “muhtasar sosyoloji” kitabının başında ifade eder.

Kenan Eroğlu, Ziya Gökalp’in fikirlerinin Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesini oluşturduğu, cumhuriyetin kurulmasındaki temel fikriyat olduğunun aslının olmadığını, hatta Ziya Gökalp’in 1956 yılında organize edilen Ziya Gökalp’in sekseninci doğum günü kutlamasına kadar da unutturulduğunu “o dönem memleketin geleceği konusunda endişe taşıyan aydınların yanı sıra cumhuriyeti kuranların; Ziya Gökalp’in fikirlerinden etkilendikleri, ondan hız ve ilham aldıkları tezi de maalesef biraz havada kalmış görünmektedir.” (S:117) cümlesi ile ifade etmekte, hatta eğer 1924 yılında vefat etmeyip Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da yaşasa idi milletvekili olacağını ve daha sonra Mehmet Akif Ersoy gibi yapılan bazı inkılaplara karşı çıkacağını ve bu yüzden de sürgün edileceğini varsayım olarak da olsa düşünmektedir. Kenan Eroğlu’nun savunmuş olduğu bu fikre kitabında yazısına yer verdiği Kadircan Kaflı 23 Mart 1956 tarihinde tercüman Gazetesinde yazdığı yazıda “Bu adam Ziya Gökalp’tir, bu adam Türklüğe hizmet bakımından vatanı kurtaran Mustafa Kemal Atatürk’le atbaşı beraberdir. Çünkü çağdaş medeniyete yönelme hareketlerinin kuramlarını Ziya Gökalp koymuş ve Atatürk uygulamıştır.” (S:127) cümleleriyle karşı çıkmakta ve daha sonra da Ziya Gökalp’in düşünüp ifade ettiği fikirlerinden gerçekleştirilmiş olanları sıralamaktadır. (S:128)

Ziya Gökalp’in Atatürk’ün fikir babası olduğunu söylemesi dolayısıyla Cumhuriyet döneminde özellikle Atatürk zamanında dikkate alınması belki Kenan  Eroğlu’nun bütün karşı çıkmasına rağmen olmuş olabileceği bir nebze dikkate alınabilir ancak Atatürk’ün ölümünden sonra Atatürk’ü bile unutturmaya çalışmış, paraların üzerinden Atatürk resimlerini kaldırtmış, Milli Şef olarak kendi heykellerini diktirmiş bir kişi olan İsmet İnönü zamanında Ziya Gökalp’in fikirlerinin dikkate alınması pek mümkün gözükmüyor. Bu yüzden “Ziya Gökalp tek parti döneminin ve iyileştirme taraftarlarının yaptığı bir takım dayatma iyileştirmelerin fikir babası imiş gibi görülüyor olması” (S:139) kim böyle görüyorsa pek de sağlıklı bir görü olmadığını düşünüyorum.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu 29 Mart 1956 tarihinde Tercüman Gazetesindeki “Sohbet” sütununda “Ne yazık ki bu hakîm, aramızdan erken ayrılıp gitti. Lakin bugüne kadar yaşamış olsaydı hiç şüphesiz birçoğumuzdan pek arkaik ve modası geçmiş görünecekti. Hele şu ‘Ferd yok, toplum var!’ sözünden kimse bir şey anlamayacaktı.” (S:145) şeklinde yazarak Ziya Gökalp’in hikmet sahibi olduğunu ancak eğer 1924 yılında vefat etmeyip 1956 yılına kadar yaşasaydı fikirlerini modası geçtiği için ve eskimiş olduğu için itibar görmeyeceği düşüncesine biz katılmıyoruz. Türk Milliyetçiliği, Türkçülük fikri gelişen bir değişim ile tekâmül ederek bu günlere gelmiştir. Fikir hareketleri için önemli olan da zaten çağın ihtiyaçlarına cevap verebilmektir.

Atatürk’ün ölümünden sonra 1938-1946 yılları arsında Milli Eğitim bakanlığı yapan Hasan Ali Yücel’in 1 Nisan 1956 tarihli, Cumhuriyet Gazetesindeki ‘Köşemden’ sütununda yazdığı yazıda Ziya Gökalp için “Hakancılığın hararetli ideoloğu inkılaptan sonra cumhuriyetçi oldu.” (S:147) yargısına Kenan Eroğlu yerinde ve doğru bir yorum yaparak cevap vermiştir. Kenan Eroğlu’na göre “Gökalp için, içinde bulunulan rejimden çok Türk milletinin toparlanması, kendine gelmesi ve kendi benliğinin farkına varması” (S:147) önem ifade etmektedir. “O biliyordu ki rejimler, hükümetler değişebilir ama Türk milleti ebedidir ve önemli olan da onun mutluluğudur.” (S:147) Hasan Ali Yücel’in bu cümlelerinden Ziya Gökalp hakkında müspet bir düşünceye sahip olmadığı sonucun çıkarabiliriz. Bu cümleler Kenan Eroğlu’nun unutturulmaya çalışıldı düşüncesini de doğrulamaktadır. Aslında Hilmi Ziya Ülken’den aktarım yaparak Ziya Gökalp’in Hakancı olduğunu iddia eden Hasan Ali Yüzel aynı yazısında eski valilerden Diyarbakırlı Kadri Üçok ile Ziya Gökalp arasında cereyan eden bir olay üzerine Ziya Gökalp’in irticalen söylediği “Etme bizim bahara delalet menekşeler, / Yüz pare top ile açılır nevbaharımız!” mısralarının manasını “Zaman, Abdülhamit devri olduğuna göre yüz pare topla gelecek bahar, Padişah’ın düşmesi ve Anayasa’nın ilanı demekti. 1908 Temmuz’unda Padişah düşmedi ama hürriyet geldi.” (S:148) şeklinde yorumlarken aslında yukarıda iddia ettiği Ziya Gökalp’in “Hakancı” vasfına zıt bir tavır sergilediğini de -Hasan Ali Yücel bilmem farkında mıydı- ortaya koymaktadır. Hasan Ali Yücel yine aynı yazısında ki “İttihad ve terakki zamanında yapmağa çalıştığı[nı] bu cumhuriyet misyonu devrinde yerine getiremeyeceğini anladığı vakit, köşesine çekilmesi de bunu gösterir.” (S:149) ifadelerinden Ziya Göklap’in Cumhuriyet devrinde kendi rızasıyla köşesine çekildiği, aslında unutturulmaya çalışılmadığı gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu durum göstermektedir ki, Ziya Gökalp hakkında birbirine zıt farklı farklı bakış açıları vardır. Bu bakış açıları da bu yorumları yapan kişilerin bulundukları pozisyondan kaynaklanmaktadır. Cumhuriyet taraftarları farklı, Padişah taraftarları farklı, ittihatçılar farklı, İttihat ve Terakki karşıtları da farklı yorumlar yapmışlardır. Tabi ki hakkında yapılan bu yorumlarda Ziya Gökalp’in yaşadığı zamanın problemlerine göre yapmış olduğu yorumlar da etkili olmuştur. Muzaffer Sencer’in ifadesiyle “Ziya Gökalp ne okumuşsa milli endişelerle okumuş, ne incelemişse ve ne yazmışsa yine milli endişelerle yazmıştır.” (S:153)

  1. Fahrettin Kırzıoğlu’nun 25 Şubat 1953 tarihinde Ziya Gökalp’in kardeşi Nihad Gökalp Bey’e yapmış olduğu ziyarette yaptıkları konuşmadan aldığı notlar arasında Ziya Gökalp’in cenazesinin tuvalete yakın bir yere defninin sebebi ve çözümü anlatılmıştır. “[Definden] Ertesi gün Kur’an okumak ve ziyaret için ağabeyimin [Ziya Gökalp’in] mezarına gittiğimde o mübareğin, türbedeki hizmet görevlilerinin kullandığı tuvalete yakın bir yere gömüldüğünü gördüm. (…) Ziyaretimden sonra alakalıları yakalayıp burada niçin mezar kazıldığını sorup araştırdım. Bunu kasten ve kötü bir hareket olsun diye kanı bozuk ve Türklüğe düşman bir dönme tarafından yaptırıldığını öğrendim. Derhal İstanbul Belediye Başkanı ile Vakıf Müdürü’nü görüp bu feci hatayı çabucak düzeltmezlerse işi yayın ve resmi başvurumla kamuoyuna ve Ankara’ya duyuracağımı sertçe beyan ettim. Bu tehdidim üzerine yeniden işçiler verildi ve istediğim yerde bugünkü mezarı kazdırılarak yeniden özel bir dini merasimle ağabeyimin [Ziya Gökalp’in] cenazesini gömdük ve bu çirkin meselede böylece kapandı.” (S:176-177) alınan notların yukarıya aldığımız kısmında Nihad Gökalp “kasten ve kötü bir hareket olsun diye kanı bozuk ve Türklüğe düşman bir dönme tarafından yaptırıldığını öğrendim.” ifadesiyle eğer bu “dönme” tabirini, bu işi yapan kişiyi aşağılamak babından kullanmadığını asıl manasında kullandığını kabul edersek adam dönme ve Türk düşmanı olduğu Ziya Gökalp’in en yakın tarafından tespit edilmiştir. Kurtuluş Savaşından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze yakın zamana kadar Türklerin ve Türkiye’nin en büyük problemi hem Türk ve Müslüman insan varlığının azlığı, hem de yetişmiş adam sıkıntısıdır. Bu yüzden de dönmeler ve devşirmelere yönetimde yer vermek zorunda kalmasıdır. Nihad Gökalp’in Belediye Başkanına ve Vakıf Müdürüne başvurmasıyla düzeltilmesi de olayın Atatürk ve devlet yönetimiyle alakalı olmadığını gösterir. İhmalkarlık mezar yerinin aile efradı tarafından görülmemesiyle başlamış, Dönme birinin kastıyla birleşerek vuku bulmuş ancak yerel yönetim tarafından yapılan itiraz üzerine hemen düzeltilmiştir. Ziya Gökalp’in unutturulması ile ilgili olarak bence önce Türkiye’deki aydın sınıfını suçlamak gerekir. Demek ki aydın sınıfın çekememezliği ya da Ziya Gökalp’in fikri seviyesini ve fikirlerini algılama güçlüğü yaşamış olabilirler. 1956 yılına gelindiğinde Ziya Gökalp’i hatırlamak adına yapılanları devlet üst yönetimi mi yapmış ki bu kutlamaları da yapanlar Ziya Gökalp’in öğrencileri ve onu tanıyanlar değil mi?

Ziya Gökalp’in ortanca kızı Hürriyet Gökalp babası için “Cumhuriyet rejiminin bütün esaslarını hazırlayan, daha evvelleri de İttihat ve Terakki’nin en kuvvetli şahsiyeti olan büyük insan…” (S:197) söylediği bu cümleden kitabın başından beri savunula gelen ihmal edilme ve unutturulma hususunda gerekçe olabilecek ip uçları vermektedir. Her ne kadar Cumhuriyeti Kuran kadro İttihatçı olsalar da Osmanlı Devleti’nin yönetiminde yer almış ileri gelen ittihatçıların Cumhuriyet ülkesinde etkin olmasına karşıydılar. Hatta bu hususta Enver Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasında soğuk bir mücadele olduğundan bile söz edilir. Eğer Anadolu’da yürütülen Kurtuluş mücadelesi başarısız olsaydı Enver Paşanın Batum da hazır beklediği ve Türkiye’ye girerek mücadeleye devam edeceği söylenir. Hürriyet Gökalp’in cümlesinden ikinci bir netice daha çıkarmak mümkündür; Ziya Gökalp’in düşünüp ortaya koydukları Cumhuriyet Kadroları tarafından uygulanmış ancak Ziya Gökalp etkin bir İttihatçı olması dolayısıyla ondan uzak durulmuştur. Bu uzak durmanın neticesi de onun unutturulmaya çalışılmasına ve ihmal edildiğine yorumlanmış gibi gözükmektedir. 

Ziya Gökalp Malta sürgününden kurtulup İstanbul, Samsun Ankara üzerinden Diyarbakır’a geldiği zaman memleket insanını meşgul eden Ermenilerin yaptığı vahşet ve tahribat ile “Diyarbekir’deki Hürriyet ve İtilaf Toplumunun eski İttihat ve Terakki mensuplarına karşı düşmanlığı pek ileri görmesiydi.” (S:203) Hürriyet ve İtilaf Fırkasının Diyarbakır’daki reisi Haci Niyazi Bey de 31 Mart vakasında Diyarbakır’da irticai harekete öncülük etmişti. Bazı tarih bilmezler Hürriyet ve İtilaf Fırkasını kuranlar ile İttihat ve Terakkiyi kuranları aynı görüp Hürriyet ve İtilaf Fırkasını kuranların vasıflarını sayarak eleştirmektedir. İttihat ve Terakki’nin aksine Hürriyet ve İtilaf Fırkası Ermeni Tehciri meselesi ile ilgili yargılamalara Ermeniler lehine taraf olmuş, Sevr antlaşması çerçevesinde Doğu da Ermenilere terk edilecek vilayetlerin kaderini buralarda yaşayan Ermenilerin tayin edeceği yönünde İçişleri Bakanı Ali Kemal tarafından gönderilen telgraf hükümlerini Diyarbakır’da bu cemiyet uygulamıştır.

Ziya Gökalp’in büyük damadı Ali Nüzhet Göksel Ziya Gökalp ile birlikte çıkardıkları ve çoğu yazısını Ziya Gökalp’in yazdığı Küçük Mecmua ile ilgili hatıralarını ve karşılaştıkları güçlükleri yazdığı yazısında (S:225) mali durumu kötü olan bir mecmuanın memlekete yaptığı hizmetin büyüklüğünü dile getirdiği cümlesini tamamlayan “Atatürk İzmir’de gazete başyazarlarıyla yaptığı konuşmada, ‘Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua’sı inkılabımıza büyük hizmetlerde bulunmuştur’ demişti.” (S:227) diyerek Ziya Gökalp ve Küçük Mecmua’nın Atatürk tarafından takdir edildiğini ortaya koymuştur.

Kenan Eroğlu’nun yazmış olduğu “Bilinmeyen Ziya Gökalp” adlı kitabını okuyana kadar Ziya Gökalp’in evlendiğini ve çocukları olduğunu bilmiyordum. Kenan Eroğlu’nun Ziya Gökalp’in büyük kızı Senihe Göksel’den aktardığına göre Ziya Gökalp’in yedi çocuğu olmuştur. “Senihe (Göksel), Vedad, Sedad, Sevinç, Hürriyet (Gökalp), Adsız, Türkan, (Yurtcanlı)” (S:234) Bu çocukların Sedad, Vedad, Sevinç, ve Adsız isminde olanları doğum anı ve birkaç aylık olmak üzere çok erken yaşlarda vefat etmişlerdir. Bugüne kadar da okuduğum hiçbir yerde Ziya Gökalp’in evliliği ve çocukları hususunda bir yazı ile karşılaşmamıştım. Belki karşılaştım ise de Ziya Gökalp’in devamlı fikir ve kültür işleri ile meşgul olması dolayısıyla evliliğe vakit ayıramamıştır hissi bana hâkim olmuştu.  İntihar ettiği ile ilgili ifadeler de yalnız yaşayan birisi olduğu düşüncesini uyandırmıştı.

Ziya Gökalp’in kızı Senihe Göksel Babasının Ankara’da Telif ve Tercüme Encümeni Reisi olarak görevlendirildiğini ve bu sebeple Ankara’da ailecek bulundukları sırada bu görevi ile ilgili resmi işler ve ke4ndi eserlerinin yazımıyla meşguldür. Senihe Göksel’in “Birkaç ay sonra Atatürk’ün ısrarıyla mebusluğu kabul etti. Artık Anayasa Alt Kurulunda geceli gündüzlü çalışmaya başladı.” (S:241) şeklindeki ifadesi de gösteriyor ki Atatürk Ziya Gökalp’i ihmal etmemiş, unutturmaya çalışmamıştır. Ziya Gökalp’e ölümünden önce vekillik vermiştir. Kaldı ki yine Senihe Göksel’in ifade ettiği bir cümleden Ziya Gökalp’in kendi ve aile hayatında da milletin yaşadığı şartları tatbik ettiğini imkânı olsa da milletin üstünde bir hayat teminine çalışmadığını daha yukarılarda okumuştuk. Hastalığı sırasında hastanede yatarken Senihe Göksel “Nihayet hastalık ağırlaşmıştı, Atatürk’ten, İnönü’den telgraf aldık. Tedavisi için Avrupa’ya gönderilmesi isteniyordu.” (S:250) ifadeleriyle Ziya Gökalp’in unutturulmaya çalışıldığı yönündeki iddiaları haksız çıkarırcasına açıklamalar yapmıştır. Bu gösteriyor ki Ziya Gökalp konusunda iki farklı görüş mevcuttur. Aşırı beklenti içinde olup da Ziya Gökalp’e olandan daha fazla ilgi gösterilmesini umanlar onun unutturulmaya çalışıldığı yönünde bir kanaate sahip olmuşlardır. Bu kanaatte olanları buna sevk eden de Yahya Kemal’in “Ziya Bey’in tasnifler4i ve aydınlatmaları, o zamanın zihniyeti üzerinde çok iyi tesir yapardı.” (S:251) cümlesinde saklıdır. Bu kadar tesirli birinin daha iyi bir durumda olması gerektiği düşünülüyor olabilir. 

Kenan Eroğlu Ziya Gökalp’in vefatı olan 1924 tarihinden 1956 tarihine kadar unutturulduğunu ifade ederek aslında aydınlarımızın ilgisizliğinden bahsetmek istemektedir. Zira ölen bir kişiye resmi ve faal bir görev verilemeyeceğine göre onun fikirlerinin işlenerek günden de tutulup geliştirilmesi fikir ve ilim adamlarının vazifesidir. Kenan Eroğlu tam da bunu ifa de eden Türk Ocakları Genel Başkanlığı da yapmış olan Prof. Dr. Necati Akder’in 1964 yılında Türk Kültür Dergisi Sayı:24 sayfa 2-3-6’da yayınladığı bir yazıda ifade ettiklerini aktararak unutturmaya çalışanların ilim ve fikir adamları olduğun ortaya koymaktadır. Prof. Dr. Necati Akder Kant’dan temsil getirerek “Kant’ın ölümünü takip eden yüz yıl boyunca anlaşılamadığı iddia edilmiştir. İlk elli yıl zarfında çok sevilmekle beraber fikirlerine nüfuz edilememiş, ikinci elli yılda ise fikirlerinin kavranmasına karşılık değerlendirilemediği farz edilmiştir. Bizde de Ziya Gökalp fani hayat göz yumunca büyük sevgi gösterileri ile anılmış, fakat davasının mahiyeti pek az derinleştirilebilmiştir.” (S:254) şeklinde ortaya koymuştur. Nitekim bu dönem sonunda Kant gibi Ziya Gökalp de anlaşılmaya başlanmış ve adı Ankara’da bir caddeye, Diyarbakır’da da bir liseye verilmiştir (S:255).

Prof. Dr. Necati Akder Ziya Gökalp’i “inkılâpçı milliyetçiliğin” (S:257) medarı iftiharı gördüğü noktadan bakarsak aslında onun unutturulmaya çalışmasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin de Türk kültür ve fikir hayatından dışlanmasını, hakimiyetin gayri millî ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine karşı olan kadroların eline geçtiğinin de bir işareti olarak görmek gerekir. Kaldı ki Cumhuriyetin kurulmasından sonra yaşanılan 1944 Milliyetçilik olayı vs. gibi Türk milliyetçiliğine düşman tutumlar günümüze kadar gelmiş ve Milliyetçilik düşmanlığı en üst kademedeki yöneticiler tarafından dışlanmıştır. Çünkü Türk Milliyetçiliği kendisini tehlikede görenlerin sarıldığı bir fikri çimento vazifesi görmüş, tehlike geçince hızla Türk milliyetçiliği fikrinden uzaklaşılmış, hatta bizzat bu fikre sarılanlar tarafından Türk Milliyetçiliği yapmanın Türk milletine zarar verdiği fikrini savunulur hale gelinmiştir.

Kenan Eroğlu “Bilinmeyen Ziya Gökalp” kitabında ortaya koyduğu fikirler her ne kadar  ekseriyeti kendisine ait olmasa da Ziya Gökalp’in ailesi, Nihad Gökalp adlı kardeşi, öğrencileri ve onu tanıyan ilim irfan sahibi yakın dostlarının hakkında söylemiş olduklarını hiç sansürlemeden olduğu gibi aktararak daha önce söylenmiş ama günümüzde pek bilinmeyen gerçekleri güncellemiş ve gelecek nesillere doğru bilgiye ulaşmanın yollarını kolaylaştırmıştır.   

YORUM YAP

Abdülhamit Karaca 22.12.2023 / Yanıtla

Türk Milletinin acil bir ihtiyac duydugu bu güzel eseri yazan Kenan Eroglu beyden ve bu eserini okuyup tahlip edip bize sunan Halim Kaya Ülküdasimdan Allah razi olsun, sagolun,varolun Yigitler…TTK

Bağdar Caddesi Escorthamile pornobodrum escortbahis siteleri yenigaziantep escortgaziantep escortmaltepe escortbostancı escortanadolu yakası escortizmir escortdeneme bonusu veren sitelerhttps://www.tedxpenn.com/escort ankaraankara escorthttps://greenhousecraftfood.com/ataşehir escortBetofficeMebbistrendyol indirim koduPusulabetslot siteleri https://en-iyi-10-slot-siteleri.comstarzbet adamsah.netdeneme bonusucasibomstarzbetpiabetstarzbet girişstarzbet girişbahsegelbahsegelklasbahisankara kombi servisimersin günlük kiralık evbetturkeyBelge istemeyen bahis siteleritipobetgrandbettingtruvabetbahiscasinotarafbetbahiscommariobetbetistmarkajbetbetinematadornetcasibombelugabahisbetebet1xbetasyabahiscasinovalediscountcasinoelexbetfavoribahisbahiscombahiscombelugabahisbelugabahisbetistbetistceltabetceltabetklasbahisklasbahismariobetmariobetrestbetrestbettarafbettarafbettipobettipobetcasibomcasibomcasibomcasibomstarzbetsahnebetlimanbetredwinmatadorbetmatadorbetbetkombetkomcasibomsancaktepe çilingircasibomcasibomcasibomcasibom7slotsbahigobahis1000bahisalbaymavibaywinbetexperbetkanyonbetkolikbetkombetlikebetmatikbetnisbetonredbetorspinbetparkbetperbetroadbetsatbettiltbetturkeybetvole24wincratosslotelitbahisfavorisenfunbahisgorabethilbetikimisliimajbetintobetjasminbetjetbahiskralbetligobetlordbahismarsbahismeritkingmilanobetmobilbahismostbetmrbahisneyinenoktabetnorabahisoleybetonbahisonwinorisbetparmabetperabetpiabetpinuppokerbetapusulabetredwinrexbetromabetsahabetsavoybettingbetkombahis siteleriblackjack siteleriCasinoBonanzacasino bonanzadeneme bonusurulet sitelerisweet bonanzacasino sitelericasino sitelericasino sitelerisupertotobettulipbettumbetpadisahbetvdcasinovenusbetwinxbetbonusgaziemir çilingirtarafbetparibahisvdcasino girişmarsbahis7slotsasyabahisbahis1000bahisalbahsegelbaywinbetebetbetexperbetkolikbetmatikbetonredbetorspinbetroadbettiltbetturkeybetvolecasibomcratosslotdumanbetelitbahisextrabetfunbahisgorabetgrandpashabethilbetimajbetjasminbetkalebetkralbetlimanbetmaltcasinomarkajbetmatbetmilanobetmobilbahismostbetgirisneyinenorabahisonwinpalacebetparmabetperabetpokerbetaredwinrexbetrokubetsahabetsavoybettingtarafbettruvabettumbetxslotartemisbitbaymavibetebetbetkolikbetkombetperbettiltceltabetimajbetklasbahisligobetlimanbetmariobetmatbetneyinesahabetbetturkeyBeylikdüzü Escortistanbul escort bayancasibomSahabetportobetSahabet GirişSahabet
escort Bağcılar escort Bahçelievler escort Bakırköy escort Bayrampaşa escort Beylikdüzü escort Güngören escort İstiklal escort Kadıköy escort Sultanbeyli escort Üsküdar escort Avsallar escort Mahmutlar escort Oba escort Mecidiyeköy escort Ölüdeniz escort Güllük escort Kültür escort Ataşehir escort Avcılar escort Başakşehir escort Esenler escort Esenyurt escort Fatih escort Gaziosmanpaşa escort Kartal escort Küçükçekmece escort Maltepe escort Pendik escort Sultangazi escort Ümraniye escort Adapazarı escort Yalıkavak escort güvenilir casino siteleri Yalova escort Muğla escort Aydın escort Çanakkale escort Balıkesir escort Tekirdağ escort Manisa escort Trabzon escort Kahramanmaraşescort Kütahya escort Osmaniye escort Sivas escort Tokat escort Çorum escort Yozgat escort Isparta escort Elazığ escort Ordu escort Edirne escort Erzincan escort Zonguldak escort Rize escort Uşak escort Kırşehir escort Erzurum escort Giresun escort Amasya escort Sinop escort Niğde escort Bolu escort Karaman escort Kırıkkale escort Bayburt escort Ardahan escort Gümüşhane escort Artvin escort Çankırı escort Bartın escort Sinop escort Bilecik escort Karabük escort Burdur escort Nevşehir escort Kıbrıs escort Kırklareli escort Kastamonu escort Düzce escort Aksaray escort Adıyaman escort Afyon escort Arnavutköy escort Bebek escort Beşiktaş escort Beykoz escort Beyoğlu escort Büyükçekmece escort Çatalca escort Çekmeköy escort Eyüpsultan escort Kağıthane escort Sancaktepe escort Sarıyer escort Şile escort Silivri escort Şişli escort Taksim escort Zeytinburnu escort Aliağa escort Balçova escort Bayındır escort Bayraklı escort Bergama escort Beydağ escort Bornova escort Buca escort Çeşme escort Çiğli escort Karşıyaka escort Fehiye escort Marmaris escort Gaziemir escort Dikili escort Menderes escort Menemen escort Torbalı escort Atakum escort Çerkezköy escort Yenişehir escort Bodrum escort Toroslar escort Tarsus escort Silifke escort Mezitli escort Erdemli escort Anamur escort Akdeniz escort Melikgazi escort Elbistan escort Lüleburgaz escort İzmit escort İlkadım escort Çorlu escort Battalgazi escort Yeşilyurt escort Milas escort Ceyhan escort Çukurova escort Kozan escort Sarıçam escort Seyhan escort Emirdağ escort Sandıklı escort Merzifon escort Suluova escort Taşova escort Altındağ escort Batıkent escort Çankaya escort Çubuk escort Etimesgut escort Haymana escort Kahramankazan escort Keçiören escort Kızılcahamam escort Mamak escort Polatlı escort Pursaklar escort Sincan escort Ulus escort Yenimahalle escort Aksu escort Alanya escort Belek escort Demre escort Döşemealtı escort Elmalı escort Finike escort Gazipaşa escort Kaş escort Kemer escort Kepez escort Konyaaltı escort Korkuteli escort Kumluca escort Lara escort Manavgat escort Muratpaşa escort Serik escort Side escort Didim escort Efeler escort Nazilli escort Söke escort Altıeylül escort Ayvalık escort Bandırma escort Bigadiç escort Burhaniye escort Dursunbey escort Edremit escort Erdek escort Gömeç escort Gönen escort Havran escort İvrindi escort Karesi escort Kepsut escort Susurluk escort Büyükorhan escort Gemlik escort Görükle escort Gürsu escort Harmancık escort İnegöl escort İznik escort Karacabeyescort Kestel escort Mudanya escort Mustafakemalpaşa escort Nilüfer escort Orhangazi escort Osmangazi escort Yıldırım escort Biga escort Çan escort Gelibolu escort Karahayıt escort Merkezefendi escort Pamukkale escort Keşan escort Aziziye escort Palandöken escort Yakutiye escort Odunpazarı escort Tepebaşı escort Araban escort İslahiye escort Karkamış escort Nizip escort Nurdağı escort Oğuzeli escort Şahinbeyescort Şehitkamil escort Yavuzeli escort Bulancak escort Espiye escort Görele escort Altınözü escort Arsuz escort Antakya escort Defne escort Dörtyol escort Erzin escort Hassa escort İskenderun escort Kırıkhan escort Kumlu escort Payas escort Reyhanlı escort Samandağ escort Eğirdir escort Yalvaç escort Foça escort Karabağlar escort Kemalpaşa escort Kiraz escort Kınık escort Konak escort Narlıdere escort Ödemiş escort Tire escort Urla escort Safranbolu escort Akhisar escort Alaşehir escort Kırkağaç escort Salihli escort Sarıgöl escort Şehzadeler escort Soma escort Turgutlu escort Yunusemre escort Akkışla escort Bünyan escort Develi escort Kocasinan escort Talas escort Yahyalı escort Gazimusağa escort Girne escort İskele escort Lefke escort Lefkoşa escort Başiskele escort Çayırova escort Darıca escort Afşin escort Dulkadiroğlu escort Göksun escort Onikişubat escort Türkoğlu escort Kızıltepe escort Mut escort Dalaman escort Gümbet escort Datça escort Kavaklıdere escort Köyceğiz escort Menteşe escort Turgutreis escort Ula escort Yatağan escort Fatsa escort Altınordu escort Ünye escort Düziçi escort Kadirli escort Ardeşen escort Akyazı escort Arifiye escort Erenler escort Geyve escort Hendek escort Karasu escort Kaynarca escort Sapanca escort Derince escort Dilovası escort Gebze escort Gölcük escort Kandıra escort Karamürsel escort Kartepe escort Körfez escort Akşehir escort Beyşehir escort Bosna escort Ereğli escort Karapınar escort Meram escort Selçuklu escort Gediz escort Simav escort Tavşanlı escort Doğanşehir escort Bafra escort Çarşamba escort Boyabat escort Kapaklı escort Süleymanpaşa escort Erbaa escort Niksar escort Turhal escort Akçaabat escort Of escort Ortahisar escort Yomra escort Armutlu escort Çiftlikköy escort Çınarcık escort Akdağmadeni escort Boğazlıyan escort Sarıyaka escort Sorgun escort Alaplı escort Çaycuma escort Devrek escort Ereğli escort Kilimli escort Kozlu escort