
Kenan EROĞLU
(Dündar Yahnici Taşer’i anlatıyor)
Dündar Taşer konumuza devam ediyorum. Fikir dünyamızda önemli, hatta çok çok önemli bir yer işgal eden Taşer konusu elbette yazmakla, konuşmakla bitmez. Biz de onu anlatmaya devam edecek onun fikirlerini tekrar tekrar da olsa yazıya dökeceğiz.
Taşer’in devlet-millet anlayışı, tarihimize bir bütün halinde bakışı, “Fena fid-devle” olarak şanlı tarihimize adlarını yazdıran devlet adamlarımız hakkındaki görüşlerini aktarmaktan ve tekrarlamaktan geri durmayacağız.
Toplumları güçlü yapan ortak düşüncelerin çokluğudur. Aynı düşünceyi paylaşan insanlar her zaman güçlü bir birlik meydana getirirler.
Bu yazımızda Dündar Taşer’in torunu olan Dündar Yahnici ile yine hayali bir söyleşi yapacağız.
Odgurmuş: Sayın Yahnici; siz Dündar Taşer büyüğümüzün torunusunuz. Onun sağlığında siz yoktunuz, onu yüz yüze belki görmediniz ama aile içinde ve çevrenizde hep manen onunla yaşadınız ve hep iç içe oldunuz.
Yahnici: Aziz büyüklerim, sevgili kardeşlerim; her biri birbirinden değerli sayın Dündar Taşer dostları. Bizler aile olarak maddi bağlarla bağlı olduğumuz Türk Milliyetçisi camiasının ve bu salondaki muhterem zevatın da manevi müştereklik bağlarıyla bağlı bulunduğu rahmetli dedem Dündar Taşer ile ilgili olarak, vefatından sonra geçen bunca yıldan sonra böyle bir toplantıyı düzenleyen Türk Ocakları’na şahsım ve Taşer ailesi adına öncelikle teşekkürlerimi arz etmek istiyor, sizleri hürmetlerimle selamlıyorum.
Odgurmuş: Biz de size teşekkür eder Taşer ailesinin bir ferdi olarak hürmetlerimizi sunarız.
Yahnici: Ben dedemin vefatından 7 yıl sonra dünyaya geldim; onu göremedim, tanıyamadım. Ama, çocukluğum onun bıraktığı bir aile ortamında ve onun fikirlerini, inançlarını, düşüncelerini paylaşan ve yaşayan insanların arasında geçti.
Rahmetli Türkeş beyi, Özdağ amcayı, Ahmet Er amcayı, Baykal amcayı dedemin asker arkadaşları olarak tanıdım. Rahmetli Hacıeminoğlu, Galip amca, Erol Güngör gibi şahsiyetleri, Sadi amcayı, İbrahim Metin’i, Kafalı amcayı, İskender amcayı, Sevgi Kafalı ve Emine Işınsu teyzeyi, Nevzat amcayı, Bican amcayı hep onun sağlığını ve çevresini paylaşan ve yaşayan kişiler olarak tanıdım.
Odgurmuş: Bu saydığınız milliyetçi büyükleriniz sayesinde siz hayatınızın her safhasında sanki dedenizle birlikteydiniz. O hep sizinle ve sizin yanınızdaydı değil mi?
Yahnici: Sanki ben büyürken dedem hep vardı, yaşıyordu ve bizimleydi. Şu anda da rahmetli Taşer ipeğe sarılmış çelik olarak tarif ettiği ve görmek istediği ülkücü gençlerin gönüllerinde fikirleriyle, büyük inancıyla, büyük idealizmiyle capcanlı yaşamakta.
Odgurmuş: Taşer’in hayatından kısaca söz edebilir miyiz?
Yahnici: Ben, bana verilen görev çerçevesinde dedeme ait kısa bir biyografiyi sizlere arz etmeye çalışacağım.
Rahmetli Taşer 1925 yılında Gaziantep’de dünyaya gelmiş, Barlas ve Cenani ailelerinin kızları olan annesi Aliye Hanım, Barlas ve Taşer ailelerinin oğlu olan Kâmil Bey babasıymış. Okuma ve yazmayı dört yaşındayken öğrenmiş. İlkokulu Dai Ahmet Ağa mektebinde, orta tahsilini ise Gaziantep Lisesinde tamamlamış. Sonra asker olmak heyecan ve arzusuyla ver elini İstanbul ve Kuleli Askerî Lisesi.
Bütün tahsil hayatı boyunca hiç kitap taşımadığı, doğru dürüst defter kâğıt tutmadığı söyleniyor. Bütün ders notlarını arka cebinde taşıdığı küçük bir deftere tutarmış. Bıkıp usanmadan, biteviye okuyan bir insan. Öyle okuduğunu ezberlemek için özel bir gayret göstermemesine rağmen de müthiş bir ezber kabiliyeti.
Fuzuli’yi, Divan şiirini, koskoca Mesneviyi ezbere söyleyecek kadar derin bir hafıza. Klasik Türk müziği paçalarının da çoğunu güfte ve “besteleriyle bilirmiş.
Türkiye’de pek az insana nasip olabilecek ölçüde yine derin bir tarih bilgisi. Hem de olaylarıyla, şahıslarıyla. Sadece Türk tarihi, İslam tarihi değil, en ince ayrıntılarına kadar batı tarihi.
Onu anlatanlar böyle anlatıyor, anlatılandan dinlediklerim böyle diyor.
Odgurmuş: Bildiğimiz kadarıyla Taşer bir asker. Taşer’in askerlik hayatı ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Yahnici: Rahmetli Taşer’in hayatının bundan sonraki bölümü orduda görev yaptığı yıllar. O arada yine Gaziantepli bir ailenin kızı ve aynı zamanda da teyzesinin kızı olan anneannem ile, Asuman hanımla, henüz bir üsteğmen iken evleniyorlar.
Rahmetli Taşer İslahiye’de görevli iken 27 Mayıs öncesinin ilk kıpırtıları başlamak üzeredir. Çoğunluğu eski demokrat geleneğinden gelen bir ailenin mensubu olarak, hatta rahmetli Taşer’in ihtilalci olarak yer aldığı 27 Mayıs olaylarının diğer tarafında Taşer’in akrabası olan bakanlar, milletvekilleri vardır; 27 Mayıs içinde yer alır. Binbaşı rütbesindedir.
Taşer, 27 Mayıs hareketinin başından beri, sonradan “Ondörtler” olarak adlandırılan arkadaşlarıyla ve rahmetli Türkeş ile beraberdir. Onları aynı çizgide buluşturan müşterek nokta, inandıkları Türk milliyetçiliği, fikir ve düşünce sistemidir. Çünkü, Taşer de o zamanki pek çok subay gibi Harp Okulunda milliyetçi fikirler ile yetişmiş, o tarihlerde rahmetli Atsız hocanın çıkardığı Orkun’u okuyarak gelmiştir.
Taşer, ihtilalde ve sonrasında daima bir denge unsuru olarak yer aldı. İhtilalin karşısında görülmekte olan insanları ezmemesi için çabalar sarfettiğini çok kişiden duymaktayız.
İhtilal sofrasında birçok reform hareketinin içinde yer aldı. Türkiye Ülkü ve Kültür Birliği projesinin içinde olduğu bilinmektedir. Milli Birlik Komitesi içerisinde de kendilerine taraftar olan veya karşı olan hiçbir ihtilalcinin aleyhinde (13 Kasım ihaneti için) de hiçbir zaman -ihaneti hiçbir zaman içine sindirememesine rağmen- aleyhinde söz etmeme gayreti içerisinde bulunduğu herkesçe ifade olunan bir gerçektir.
Odgurmuş: Taşer 27 Mayıs hareketi içinde pek çok ve önemli faaliyetin içindedir. Daha sonraları bir makale olarak ta yazdığı şu “Anayasa Hocaları” ve Anayasa konusuna değinebilir miyiz?
Yahnici: İhtilal sonrasıyla ilgili güzel ve çok manidar bir olayı aktarıp, arz ederek devam etmek istiyorum.
Birgün Milli Birlik Komitesi, meşhur ve maruf Anayasa hocalarına bir Anayasa hazırlatmaya karar verir. Toplantı salonuna rahmetli Taşer’le birlikte bazı Milli Birlik Komitesi üyeleri girerler. Selam sabahtan sonra Taşer ve Milli Birlik Komitesi üyelerinin diğer sorumluları, hocalara “Nasıl bir Anayasa yapmak istemektesiniz” diye sorarlar. Cevap çok düşündürücüdür. “Nasıl bir Anayasa emrederseniz” ya da “Emredersiniz”? Dedem rahmetlinin kızarak toplantıyı terk ettiği anlatılır.
Odgurmuş: 27 Mayıs 1960 Askeri darbesini yapan subaylar arasında mütecanis bir durum yoktu. Kısa süre içerisinde içerde meydana gelen anlaşmazlıklar sonucu sonradan ondörtler olarak adlandırılan gurup yurt dışına çeşitli ülkelere sürgüne gönderilmişti. Sürgüne gönderilenler arasında Dündar Taşer’de vardı.
Yahnici: Daha sonra ondörtler hadisesi baş gösterir ve sürgün yılları başlar, Dedem, anneannem ve annem önce Rabat nezdinde, sonra Bern’de devlet müşaviri sıfatıyla büyükelçilikte görevlendirilir. Bern ve Rabat’ta bulunulan yıllarda ondörtlerin toplantıları devam etmiş, sonra Türkiye’ye dönüş ve politika yılları başlamış.
Rahmetli Türkeş’in 1965’teki kongreyle CKMP Genel Başkanlığına seçilmesiyle birlikte, dedem de CKMP’ de yönetici olmuş; genel başkan yardımcısı olmuş.
Bir dönem Gaziantep’ten, bir dönem de İstanbul’dan adaylığı var. Birinde çok az oyla kaybetmiş, fakat hiçbir zaman Parlamenterlik sıfatına ihtiyaç gösteren bir yapısı olmamış; öyle diyorlar.
Onun inanç ve idealleri uğrunda yılmaz ve inatçı kişiliği bilinmektedir. Bir kısa mesafe koşucusu değil, maratoncudur.
Odgurmuş: Taşer aslında bir sohbet adamıdır. Değindiği konular, tarihimizin derinliklerinden bulup çıkarttığı ilginç tesbitler her zaman dinleyenler için şaşırtıcı olmuştur. Konuşurken bazen yukarı bakarmış. Sanki yukarılardan bilgiler alır dinleyenlere aktarır gibi.
Yahnici: Ankara’da Bulvar Palas salonları, İstanbul’da Marmara ve Küllük Kahveleri adeta onun rahle-i tedrisi olmuş. Birçok ilim, fikir ve kültür adamı zevkle sohbetlerine katılmış. Öyle ki zaman zaman Deniz Baykal ve arkadaşlarının sohbetleri olurmuş. Birkaç defa İsmet Paşa haber göndermek suretiyle kendisiyle görüşme talebinde bulunmuş. O devrelerde sağcısıyla, solcusuyla, genci, yaşlısıyla her kesimden insanın, diplomatların, bürokratların, yüksek mahkeme üyelerinin, üniversite mensuplarının, aydınların, siyasetçilerin, askerlerin sohbet etmek için yarıştığı bir insan haline gelmiş.
Öyle ki, solun kalesi durumundaki Mülkiyeliler Birliğine gittiği, oturduğu masa etrafında bir sürü dinleyenin sohbetine katıldığı ifade ediliyor.
Başta milliyetçi camia ve MHP’liler içinde yaptığı konuşmalar, her siyasi kanaatten aydınlar, siyasetçiler, gazetecilerle yaptığı sohbetler, beyanları, yazıları ile ülke meselelerine koyduğu teşhislerde, tesbitleriyle, teklifleriyle tartışılmaz bir başvuru kaynağı haline geldiği ifade edilmektedir.
Yorumları ve tahminleri belki de onunki kadar gerçek çıkan bir başka insanın olmadığı söylenmektedir.
Odgurmuş: Katıldığı hareketin yayın organları ile de yakından ilgilendiği görülür. Hatta Töre dergisinin çıkarılması ile ilgili toplantıda biraz ümitsizdir. Derginin yaşaması konusunda endişeleri vardır. Fakat öyle olmasına rağmen her yayın organını desteklemiştir.
Yahnici: Bu yıllarda rahmetli Taşer’in milliyetçi bir gençlik yetiştirilmesi yönünde çok büyük gayretler içerisinde olduğu görülüyor. Sırasıyla haftalık Devlet gazetesinin, aylık Töre Fikir-sanat ve Bozkurt Gençlik dergilerinin fikir babası, kurulduktan sonra destekleyicisi ve takipçisi Dündar Bey olmuş, hepsinde yazılar yazmış.
Özellikle Devlet Dergisindeki yazılarıyla, diğer bazı yazılarının toplandığı kitabı olan Mesele binlerce nüsha basılarak elden ele dolaşmış. Mesele dışında onun fikirlerinin etrafındaki bir anlatımın sonucu olan “Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’si” de büyük ilgi ile okunan bir eser olmuş.
Dedem rahmetlinin öyle çok dünya gailesine meraklı bir insan olmadığını söylüyorlar. İşti, ticaretti, bu gibi şeylerle hem ilgilenmemiş hem de ilgilenmeye kalksa da fazla devam edememiş. Hayatı boyunca kendi malına mülküne bile dönüp bakmamış. Hatta ailesinden kalan büyük bir miktar toprağı da organize sanayi bölgesi yapılsın diye devlete verdirmiş. Hayatı rindane görüp bir rint gibi yaşamış; kafasında hep o büyük idealle, yeniden Türk’ün cihangirliğini görmek hevesiyle.
Odgurmuş: Ülkücü bir gençlik yetişmesi için büyük gayretler sarfetmişti. Hatta ülke geleceği için Ülkücü gençliğin belkide tek ümit olduğunu düşünüyordu. Bu konuda çok hassastı.
Yahnici: Yeni kavga devrinin ümidi ülkücü gençlik diyordu; ölümünden çok kısa bir zaman evvelinde Mersin’de yaptığı bir konuşmada. Ülkücü gençliği milletin yeniden cihangir olmasının teminatı kabul ediyordu.
Son yazdığı başlığı olmayan ve yarım kalmış yazısında hala fethedilmemiş gördüğü İstanbul’un illaki fethinin tamamlanması gerektiğini söylerken, bu görevi de ülkücü gençliğe yüklüyordu.
İnandığı kutsal hareketin bayrağı zafer gönderine çekilirse hem Dündar Bey’in hem de öteki uçmağa varan ülkücü yiğitlerin ruhları aziz olacaktır.
Bizler onların davalarını yürütmek ve onlara layık olabilmek inancıyla Ülkü nöbetinde devam ediyoruz. Onun inandığı yüce ideallere layık olabilirsek ne mutlu.
Odgurmuş: Sayın Yahnici, çok değerli bilgiler verdiniz. Bu bilgiler Taşer’i tanımak isteyenler için kaynak olacak bilgiler.
Size çok teşekkür ederim.
..
Kaynak: Torunu Dündar Yahnici’nin ölümünün 27. Yıldönümünde Türk Ocakları tarafından düzenlenen anma toplantısında yaptığı konuşmadır.
Kaynak: Şevket Bülent Yahnici, “40 Yıl Sonra “Mesele” yi Okumak”, Eskimeyen Dostlar.net. Ankara, Hazırlayan: Meriç Coşkun, sayfa:17-22