CIA’nın “En Önemli” Hesabı!..
Şükrü Alnıaçık
Yerli şempanzeler tarafından dine yapılan saldırılarda sık sık kullanılan “Evrim Teorisi,” nedeniyle Darwin’le aramızın bozuk olması, onun modern batı düşüncesi ve bilimi üzerindeki etkisini görmemize engel olmamalıdır. Bugün Amerikan askeri doktrini, Darwinizmin stratejik bir özetidir.
Pentagon, “madem ki atalarımız maymundu, ormanda en güçlü olan gorilin sözü geçer” mantığıyla hareket etmektedir.
1888’de Newyork’ta basılan ve Darwin’i anlatan kitabın 1. cildinin 285. sayfasında O’nun Türklerle ilgili şu sözleri yer almaktadır:
“Avrupa milletlerinin daha birkaç yüzyıl önce Türklerin karşısında duramadıklarını hatırlayın, oysa şimdi bunun fikri bile gülünç geliyor! Ruslar gibi daha medeni ırklar, varoluş mücadelesinde Türkleri hezimete uğrattılar. Çok da uzak olmayan bir geleceğe baktığımızda, kim bilir daha hangi aşağı ırklar dünyanın dört biryanında daha yüksek medeni ırklar tarafından yok edileceklerdir.”
1877-78 Osmanlı Rus savaşının etkisiyle kaleme alınmış olan bu paragraf, Türklerin kısa sürede Milliyetçilik akımının etkisi altına girerek bir Kurtuluş Savaşı vermesiyle tekzip edilmiştir. Aynı paragraf, bizde de “Milliyetçilikle insanlık arasındaki neden sonuç ilişkisini” sorgulama fırsatı vermektedir.
Ortaçağ’da insanların keçi veya koyun gibi alınıp satılabilmesinin sebebi, soyluların “onların bir ruha sahip olmadığına” inanmasıydı. Hatta iki ayaklı canlıların, “insanlığı” hakkındaki bu tereddüt, okyanus ötesine de taşınmış, “Orta Amerika fatihi” İspanyollar, papadan fetva gelene kadar, bu kanlı safariye, yerlilerin özellikle de çocukların etini kızartıp yemeye devam etmişlerdi.
Çok sonra Vatikan, durumu incelemiş, kendileri gibi giyinmeseler de konuşmasalar da uygarlık seviyeleri farklı olsa da “Amerikan Yerlilerinin de insan olduğuna dair” fetva yayınlamış ve etlerinin yenilmesini yasaklamıştı.
İnsan, Biyolojik tasnife göre, omurgalı memelilerin, kuru burunlu primatlar alt kısmının insansılar türünden gelen bir akıllı varlıktır. Aklını ispat edemediği, hayvandan farkını gösteremediği dönemlerde insan, bunu başarabilen diğer canlılar tarafından “üstün yetenekli bir hayvan” muamelesi görmekten kurtulamamıştır. Yüce bir ruhun parçası olduğu bilinciyle, sadece Allah’a kul olmayan insan, Tarih boyunca sömürülmüştür; İslamiyetteki kelime-i tevhid’in özü budur.
“Allah-u Ekber“in derin anlamını bilmeden Müslüman olanlar, bugün de sömürülmeye devam etmektedir.
Millet bilinci ise bir “kolektif insanlık ruhu“dur. Nasıl ki ruhu olmayan insanlar Tarihte hayvan muamelesi görmeye mahkum edildiyse, bugün de Millet bilincine ulaşmamış toplumlar, millet bilincine erken ulaşmış güçlü siyasi yapılar tarafından sömürülmektedir.
Tarihte farklı hayat çevrelerinde insan aklının ve temayüllerinin paralelliği neticesinde birbirinden habersiz fakat gelişimi birbirine benzeyen kültür merkezleri ortaya çıkmıştır. Yontma Taş Devrinden erken çıkabilen insanlar, diğerleri karşısında stratejik üstünlük elde etmişlerdir. “Devlet“i keşfeden ve milli bir siyaset kültürü geliştirenler ise isimleri ve kültürel kimlikleriyle kalıcı olmuşlardır. Tarihin kavimler mezarlığı, devletsiz ve milliyetsiz toplumlarla doludur.
Tarihte “Bakır“ı erken keşfedenler “Taşçıları,” yenmiş, “Demir“i kullanmayı başaranlar ise Bakırcıları mağlub etmiş, esir almış, köle yapmış ve yönetmiştir. Türk’ü onurlu ve egemen bir millet yapan da At ve Demirdir. Bu ikisi bize, mesela 1517’de bin deve yükü altın-gümüş ganimet kazandırmıştır.
Günümüzde yeterince altını ve milli bir nükleer gücü olmayan milletlerin siyasi evrimini tamamladığı konusunda derin şüpheler vardır. Siyasi evrimini tamamlayamamış veya yoldan sapmış toplumlar ise bu işin sırrını öğrenenler tarafından izlenmekte, çeşitli akıl oyunlarıyla kontrol edilmektedir.
Mesela Taksim meydanındaki son manzara, siyasal evrim açısından Türk Milletinin şanına yakışan bir manzara değildir. Darwinci Pentagonun gözünde meydanda “siyasi insan” kalmamıştır. Pentagon, milli bilinçten yoksun, nefsani sloganlarla sokağa dökülen, Marksist, Komünist, Hümanist, Aktivist, Liberal, Kapitalist, Feminist, Nihilist, Çevreci… vb. kitleleri, kabilelere ayrılmış, maymun sürüleri gibi görmektedir.
Antiemperyalist çıkışların Amerikan algısındaki niteliği hakkında bir örnek olmak üzere Usame bin Ladin üzerine yapılan Afganistan seferinin bir “Maymun safarisi“nden farkı yoktur.
Bu durumda Emperyalizme, şebeğin gorile sırnaşması gibi cilve yapmak değil de yiğitçe kafa tutabilmek istiyorsak önce “Türk” yani “siyasi insan” olmak zorundayız.
AKP ümmetçiliği ve CHP Sosyalistliği gibi Taksim’de “#direnlice” sloganı altında taşınan envai çeşit parti bayrağı, işte bu “siyasi insanlık“tan yani “Türklük“ten yoksun olduğu için ciddi bir anti emperyalist güç olarak kabul edilmemekte, ciddiye alınmamaktadır. Tam tersine bu sürüler, milli devlete yani insani güce karşı kullanılarak Türklerin siyasi birikimi, insani değeri zayıflatılmaktadır.
Her fırsatta 2200 yıllık devletini ısırmayı, bir uygarlık hamlesi zanneden bu maymun sürülerine önce Türk yani “siyasi insan” olmayı öğreteceğiz. Sonra da kemale erenleri Atatürk gibi, Başbuğ gibi “Bozkurt” kabul edeceğiz. “Sokak“taki son manzaranın sosyo-biyolojik tasviri budur. Sağlam bir Türklük bilincinin ay yıldızlı bayraklarla temsil edilmediği meydanlarda toplanan sürülere, siyasi açıdan “insan” dememiz mümkün değildir. Modern siyasetin gizli lugatında “İnsanlık = Milliyetçilik… Milliyetçilik = İnsanlık” demektir!
Sorgulamamız gereken şudur: Sokakta ne kadar “insan” vardı, şimdi ne kadar “insan” kaldı?
CIA’nın “en önemli hesabı” budur!..