Milletlerin idari düzenlemelerinde demirlenen son nokta tabii olarak “Demokrasi”dir. Lâkin bir türlü önlenemeyen suiistimallerin bir anda insanları esir vaziyete getirdiği de bir gerçek. Çoğunluk üzerine kurulu sistem kendini koruyacak mekanizmaların adam gibi çalışmaması yüzünden çoğu zaman paldır-palas hâle gelmektedir. Dolayısıyla parmak hesabı ile değiştirilen yasalar, yargıyı geçersiz duruma getirmekte bal gibi bir yürütme diktatoryasına yol açmaktadır. Çok gelişmiş ve demokrasiyi hazmetmiş ülkelerde koruyucu mekanizmalar tedbirleri zamanında aldığı için onlarda demokrasi bir handikap oluşturmamakta ve sistem daha muntazam çalışmaktadır. Bizde demokrasinin vazgeçilmez unsuru, hatta olmazsa olmazı “Siyasi Partiler”de hep liderler sultası oluştuğundan, işte heyula bir idare tarzı maalesef milletin başında “Hz. Ali”nin kılıcı gibi keskin oluyor.
Yürütme organı haksızlık veya hırsızlık mı yapmış, hemen bunları yasal hâle getirecek yeni düzenlemeler yapılabiliyor. Bir yanda toplumun ana unsuru ve “Liberal Kapitalizm”in direği olan fertler, 900 lira asgari ücret için 30 gün ter dökerken bir yandan da yürütme organının bakanları veya yakınları “Ayakkabı” kutularında milyarlar ve bunu sayacak makineler bile taşıyabiliyor. Bir yere yapı izni mi verilmedi, ertesi gün mevzuat değiştirilerek aynı yere villalar kondurulabiliyor. Veya yürütme beceriksizlikten kendi yerini “Paralel Yapılara” mı kaptırmış, yahut böyle bir vehim mi var, vur anasını ertesi gün yüzlerce memur ve bürokrat yerlerinden ediliyor belki de sokağa atılıyor!
Ne olacak, ille de devlet de kendinden sandığı kişiler olacak! Bir süre sonra onların da suyu çıkmış, bu önemli değildir; nasıl olsa çoğunluk vardır değiştirirsin olur biter! Nasıl olsa devlet işleri yaz-boz tahtası. Referandumla kabul ettiğin bir düzenlemeyi daha şekli şemaili görülmeden, rengi anlaşılmadan şöyle veya böyle değiştirmek için sıraları yumruklayacaksın! Kanunla olmuyor mu, hemencecik partiler arası mutabakat arayacak, üç günlük anayasa hükmünü tadil edip kafana göre yeni bir düzenleme yapacaksın! Böylece dış dünya karşısında kuzu postuna bürünüp ağzını açmazken zavallı asgari ücretli karşısında aslan kesileceksin!
17 Aralık depreminden sonra içeriden çatlak sesler geliyormuş.. ”Beni buradan çıkarmazsanız konuşurum” diyorlarmış. İç İşleri Bakanlığı yapmış zat, içeride olan oğluna telefonda ifade suflörlüğü yapıyormuş. Hükümet sözcüleri, 17 Aralık’ın ekonomiye birkaç milyar dolara mal olduğunu ifade ederken bu kadar paranın da, daha su yüzüne çıkmayan ayakkabı kutularında saklı olabileceğini düşünmüyor!
Bütün bunları asgari ücretli bir vatandaş yapsa vay haline! Gerçi çok doğru olarak asgari ücretli vatandaşın böyle hesaplara hafızasının yetmeyeceği biliniyorsa da, alta kalanın canı çıksın! Yüzyıldır çekiyor, daha bakalım ne kadar çekecek? Demokrasi nasıl olsa yırtık donun lâstiği gibi hangi tarafa sündürürsen mübarek o tarafa gidiyor! ”Ülker Bisküvi” bayiliğinden arşa çıkmış insanları, demek yarı-yaranı, etrafı-berisi ile tatmin etmek mümkün olmuyor.
Yarın kamuoyu yoklamalarının aksine ibreler yine %50’yi gösterirse buna da şaşmayın. Çünkü para teknoloji ile birleştikten sonra demokrasinin bile hiç hükmü kalmıyor. Makineler kara oyları bir anda sanki elinle atmışsın gibi beyaza çevirebiliyor. Bu şeytan üçgenini yine bu işi bilenler ancak bozabilir. Anadolu manevi havası yüksek bir coğrafyadır. Genellikle insanımızın matematiği zayıftır. Bu sebeple Anadolu ideolojiler ve düşünce birikimleri vatanıdır. Bozkırda mesel var, tarikat var, şarkı-türkü var, Allah’a teslimiyet var. Kim uğraşsın matematik ile.. Onun için bizi bu belâdan ancak “Okyanus Ötesi” kurtarabilir. Derdi teşhis eden dermanı da biliyordur. Yoksa inanın ki bizim insanımız kaderci olduğundan bu oyunları çok ileri zekâsına rağmen bozamaz.
Desenize yine işimiz “Allah”a kaldı! İnanın ki böyle.. Öyle seçimle-meçimle bu işin üstesinden gelinir mi bilinmez ama mutlaka mucizeler lâzım! Görüyoruz ki çarşıda-pazarda her 10 kişiden 9’u şikâyet ediyor lâkin sandık açıldığı zaman iş tersine dönüyor. Şu sıralar öyle medyadan şikâyet falan edilmesi de çok anlamlı değildir. Çok güzel muhalefet yapılıyor. Siz, Star-Sabah-Yeni Şafak-ATV-Bugün ile birlikte diğer yandaş medyanın ortalığı süt-liman gösterdiğine bakmayın. Bravo Aydın Doğan’a.. Sağ olsun Yılmaz Özdil, Ahmet Hakan, Emin Çölaşan, Bekir Coşkun, Uğur Dündar.. Adamların ipliğini pazara çıkarıyorlar. Ya “Sosyal medya”! Yasakların gündemde olduğu şu günlerde pislikleri fertlerin haykırışında bile görüyoruz.. Sinema şeridi gibi..
Türk Milleti ve sağlam inancı İslâmiyet’in hiç affetmeyeceği hırsızlık ve suiistimaldir. Hâfızalardan her şey siliniyor lâkin “Kul hakkı” asırlarca kalıcı oluyor. Bugün sokaktan geçen kime sorsanız size 1000 yıllık hırsızlıklardan tarihçiler gibi örnekler verir. Artık İslami sanılan elbiseler üzerindeki esans kokuları ve sosyetenin vazgeçilmez parfümleri bile pis kokuları engellemeye kâfi değildir. İşte seçim, işte sandık; komple bir temizlik gerekiyor. Ayağında çarık olmayan şehid ve gazilerin dünyaya kafa tutarak emanet ettikleri bu vatan-millet-devlet bu kadar sahipsiz değildir. Mekke-Medine’yi de fethetsen seni artık istemiyorlar. Çünkü hiçbir sözünü tutmadın. İçe ayrı dışa ayrı mesajlar verdin. İçeride İsrail’e karşı horoz kesilirken dışarıda düğmelerini ilikledin. Kabul edilemez ve örneği görülmemiş kahramanlık çıkışları ile dış siyaseti berbat ettin. ”Stratejik Derinlik” derken bütün komşularımıza sırt çevirerek ülkeyi ve milleti “Stratejik Yalnızlık”a düşürdün. Millet içinde millet icat ederek kardeşi kardeşe düşürdün. Bugün güneydoğu bir değil, belki beş-on gurup döner bıçakları ile birbirini boğazlamak istiyor. Suriye’nin Kamışlı ilçesi devasa bir ülkeye sahip olmak istiyor. Dost İran ile bir dostluk cümleleri ifade etmeden geldin.
Yazık ki, şu millete! Almanya’dan sonra Rusya dönüşünde de “Demokrasi”yi elmalı şeker gibi milletin çocuklarının eline vereceksiniz. Çocuklar yutacak da, acaba millet kabullenecek mi? Vallahi kabullenmezse bir daha böyle bir milletle gönül bağları kurmak bir hayli zor olacaktır. Fakat her şeye rağmen ve ille de demokrasi demokrasi demokrasi.. Problem bu hudutlar içinde çözülecek.
Sağlıcakla kalın.