Siyaset, düşünen insanlar ve düşünceler üzerine kurulur.
Fikirsiz bir siyaset köksüz ağaçlar gibi hemen kuruyuverir.
Lâkin doğru fikirler üzerine inşaa edilen siyasi hareketler de
geç gelişyor; dolayısiyle netice alınması belki de birkaç kuşak
sürüyor.Doğru ve haklı insanların düşünce tezahüründe
yanlışlıkların hemen farkına varlıyor ve herkesse mübah
görülen bazı düşünce ve eylemler bu insanlar için oldukça eksi
puanlar oluşturuyor.İşte “İdealizm” ve “İlkeli Siyaset” böyle bir
durumda kendini gösteriyor.
Elbette”Yanlıştan örnek olmaz”.Şu düşünceki adam hırsızlıkla
ilerliyor,kendini kabul ettiriyor da, bize gelince neden hemen
değişik görüşler beyan ediliyor,diyemeyiz.Elbette siyasette de
“Kusur,kusurdur” ve bugün anlaşılmıyorsa yarın mutlaka
ortaya çıkacaktır.Bu durumda ihanetleri mutlaka zamanında
görmek,bu konuda kamuyu aydınlanmak ve kusurlu olunan
konularda, düzgün ve namuslu olmanın yollarını bulmak
lâzımdır.Bu da ancak çok araştırmak,çalışmak; tarih, sosyoloji,
inanç gibi konularda çok okuyarak kendini ve camiayı
bilgilendirmekle ancak mümkündür.Aksi çalışmaların,yani
hırsızlığı yine hırsızlıkla örtmenin,yalanı yalanla kapatmanın
hiçbir anlamı yoktur.Bu biraz da tefeciye boğulmuş bir
tüccarın borcunu yeni borçlarla kapatmasına benziyor.Böyle
bir ticari zihniyetin kısa zamanda iflÂsla sonuçlanacağını
söylemek tabii ki kehanet değildir.2
Bu durumda hırsızlara,üç kağıtçılara,yalancılara ve
istismarcılara karşı yapılan siyasetin çok isabetli kadrolar
marifetiyle tutarlı görüşlere dayanması gerekiyor.Yani bütün
mesele insan unsurudur.Bir siyasi haraketin insanlarını düzgün
yetiştirememişseniz onlardan hiçbir şekilde düzgün davranış
ve çalışmalar beklemeye hakkınız yoktur.Esasaında bu
durumda Türk Milliyetçilerinin mutlak olarak başkalarından
daha donanımlı olduklarını içinden geldiği süreçten ötürü
kabul etmek zorunda kaldığımız halde biraz düşünecek
olursak hiç de öyle olmadığıni görürüz.
Bakınız şu sütunlarda bir yıldan beri yazıyorum.Belki birkaç
günlük çalışmadan sonra ortaya koyduğumuz fikir yüklü
yazılar ancak 500 okuyucu yakalayabilirken,siyasi polimiklerle
yaptığımız zihin pratikleri 4000 paylaşanı yakalayabiliyor.
Esasında bu rakamlar bizim kim ne derse desin okuyan bir
caima olduğumuzu ortaya koyuyor.Çünkü o büyük gazetelerin
trajları doğru da olsa yazarların belki bu kadar okuyucuları
yoktur.Kaldı ki internet medyada “Sayaç” denilen sanal alet
“İP”ye göre sayma yapıyor.Yani bir “İP”üzerinden
kurumlarda olduğu gibi 100 kişi okumuşsa bunu biz 1 olarak
görüyoruz.Bu sebeble “İnternet Medya”nın okunmadığını
söyleyemeyiz.
Eksikliğimiz şuradadır:Okumamız gereken yazıları sıraya
koyamıyoruz.Halbuki kilitli bir yere rahat girmek o orada hak
iddia eder duruma gelmek için mutlaka sağlam bir anahtar
şarttır.İşte siyasetin anahtarı da “Umumî Kültür”dür.İtiraf ve
kabul edelim ki “Türkçemiz” çok zayıf.Bu husus sadece
milliyetçiler için değil bütün aydınlar için geçerlidir.Hangi3
seviyede eğitim alırsak alalım maalesef Türkçe’yi iyi
konuşamıyor ve yazamıyoruz.Bu meseleyi mutlaka halletmek
şarttır.Nasıl halledeceğiz?Tabii olarak çok güzel yazılar
okuyarak.Artık günümüzde böyle yazılara ulaşmak çok
kolay.Okuduğumuz bir kitap veya yazının lisanı ne kadar
düzgünse bizi o kadar etkilemektedir.Bunları arayıp bulmak
ve bilerek okumak şarttır.Türkçesi güzel olan insanların ortaya
koyduğu eserler,eğer aynı derecede bilgi yüklü ise ohh
keffimize diyecek yok! Bundan âla şey olur mu?
Şahsen şu hususa hayıflanıp dururum:Bizim yaşadığımız çağda
nedense “Güzel Türkçe”yi Türk olmayanlar konuşuyor ve
yazıyor…Türk çocuklarının da çoğunluk olarak yazdıklarından
bir şey anlayamıyorsunuz! Sohbetlerde; israrla toplum ve halk
arasında nasıl konuşuyorsanız öyle yazmaya bakın,hatta
noktalamaları bile milletin vurgu zevkine uygun olarak
kuılanın,diyoruz ama dediğimiz orada kalıyor ve uzun uzun
cümleler,halkın bilmediği yabancı kelimeler,tadsız- duzsuz
“Uydurukça” lar insanın beynini sallıyor…Bir Türk çocuğu
olmanın şuurunda olan herkes mutlaka kendi dilimizi çok iyi
bilmek zorundadır.Türkçeyi iyi bilmeden yabancı lisanları da
doğru dürüst kavramak mümkün değildir.
Sahte İslâmcılar yazılarında ve günlük konuşmalarında ağdalı
“Osmanlıca” kelime ve deyimler kullanarak güya bilgili
oldukları havasını vermeye çalışmaktadırlar.Bunların hiçbir
numarası yoktur ve hiç de bilgili değil aksine kara cahil ve
softanın kendileridir.Eskiden beri dini geçim vasıtası olarak
gören ve kendini seçkin sanan bu budalalar Türk ve aynı
zamanda İslâm düşmanıdırlar.Bu kadar Arapçılıklarına rağmen4
bunları dünyada benzeri olmayan “Siyasal ve Radikal”
görüşlerinden ötürü Araplar da İranlılar da sevmezler.Sadece
bunlara güler de geçerler.
Hasılı siyasi düşüncelerimiz ile şahsi düşünce ufkumuzu birbiri
ile örtüşür hale getirmeliyiz.Yani bir anlamda düşünceleleri
mizi günlük hayatta kesinlikle yaşamamız gerekiyor.İşte o
zaman istikbale matuf tasavvurların gerçeğe dönüşmemesi
mümkün değildir.
Sağlıcakla kalın