“Cumhurbaşkanlığı Yüce Makamı” için son zamanlarda yapılan iki önemli ikaz veya çağrıyı görebildiniz mi bilmiyorum. Bunlardan birisi “Hocaların Hocası Prof. Mustafa Kafalı” diğeri ise bir öğrenci, bir esnaf ile birlikte Prof. Orhan Kavuncu’nun “Vekillere Mektubu”dur. Bu çağrıların tam metinleri hocaların “Fes” sayfalarında mevcuttur.
“Kafalı Hocam”ın teklifleri imzalama şeklinde idi; fakat Kavuncu Hoca tek tek bütün vekillere göndermiş. Böyle çıkışların uyarı görevini yapıp yapmayacağı, yaparsa ne kadar yapar, tabii olarak bunlar tartışılabilir. Bir kere çok önemli görevlerden gelmiş hocalarımız, bu hareketleri ile kendi görevlerini yapmış oluyorlar. Ne derece fayda hâsıl edeceği ise sorumlu mevkide olanların iz’anına bağlıdır; netice itibariyle bu teklifleri millete ulaştıracak olan da onlardır.
Şahsen, “Kafalı Hocam”ın teklifinden sonra veya aynı günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Çatı Aday” formülünü önemsiyorum. Çünkü CHP’den de çok müspet yaklaşımlar almış ve daha şimdiden %43-45 gibi bir seçmen desteği garantilenmiştir. Diğer siyasi kesimlerden de, herhalde diretilen emrivakiyi şık görmeyen %5’lik insan olacaktır. Eğer çatı aday CHP-MHP’nin kendi aralarında genel bir mutabakat sağlarsa makamın kuvvetli adamı, birinci turda seçilecektir. Çünkü özellikle “Tayyip Bey”e karşı bilenmiş olan bu parti seçmenlerinden bir tane bile fire vermesinin mümkün olmadığı, 30 Mart seçimlerinden anlaşılmıştır. Dolayısıyla “Çatı Aday”ın tespitinde çok büyük isabet kaydedilmesi gerekiyor.
Sayın Bahçeli ve Kılıçdaroğlu’nun ülkenin bu hayati meselesine çok ehemmiyet verdikleri toplum tarafından kabul görmüştür. Şimdi MHP ve CHP seçmenlerinin tam bir gönül birliği içerisinde önemli hedefe yönelmeleri ve sandığa sahip olmaları gerekmektedir. Zaten kendiliğinden de gelişen bu birliktelik ilgili partilerde bir seferberlik düsturu halinde kendi komu oylarına anlatılmalıdır. Girişte bahsettiğimiz iki çağrıda da “Cumhurbaşkanı”nın nasıl olması gerektiğine dair çok güzel tespitler vardır. Bu tespitler ağırlıklı olarak her iki partinin “Atatürkçülük” ve “Milliyetçilik” arzularını karşılayacak kabiliyettedir. Tabii olarak bu tespitler üzerinde biraz daha çalışıp millete takdim edilecek halde, her türlü “Albeni”yi çekecek tek ve yekpare bir metin de oluşturulmalıdır. Kabul edilebilir “Cumhurbaşkanı” fotoğrafı en az Süleyman Demirel gibi olmalıdır. Açık söyleyelim ki ”Çatı Aday”, ”Besmele”ye şapka çıkarmak yerine ”Besmele” ile karşılayacak zihniyeti taşımalıdır. Böyle bir arzu başarılı olmanın asgari şartıdır.
Sayın Bahçeli’nin Demirel ve Sezer ile görüşmelerinden ne gibi teklifler aldığı ve nasıl sonuçlar çıkardığını bilmiyoruz. Elbette Sayın Kılıçdaroğlu’nun çizdiği portre ve yaptığı çalışmalar çok önemlidir. Bir kere CHP’nin eski CHP olmadığını kesinlikle kabul etmemiz lâzımdır. Medyada ortaya atılan isimlere bakılırsa Sayın Demirel’in daha “Doğru-Yol” yıllarında bulunduğunu sanıyoruz. Zamanını tamamlamış insanların, eğer yazılan doğru ise yeniden piyasaya sürülmesi tam anlamıyla bir partizanlık kalıntısı. Şahsen gerek Kılıçdaroğlu ve gerekse Bahçeli’nin meselenin ehemmiyetini Demirel’den daha güzel kavradıkları ve Cumhurbaşkanı seçiminin milletin son umudu olduğunu iyice bildikleri kanaatindeyim. Çünkü eğer iktidar partisinin emrivakisi millete onaylatılırsa bütün söylenenler tasdik edilmiş ve birçok şeyin üstü kapatılmış olacaktır. Ve artık “Siyasi İslâmcılık”ın son safhasına girmiş olacağız. Belki ayrışımlar da ve çatışmalar da başlayacaktır. Zaten iktidarın Fehmi Koru gibi ideologlarına bakılırsa böyle durumları beklemek sürpriz değildir. Hâlbuki bir yıl önce izlenen yolun ayrışmayı körükleyeceği değil, aksine toplumu birleştireceği savunuluyordu.
Şu ülkenin ayrışma meselesinde şahsen aklı başında “Kürt” insanının iktidar mensuplarından daha doğru düşündüğü kanaatindeyim. Çünkü bugünkü “Kürt” aydınlarını dünden bu yana demokrasi rüzgarları taşımıştır. Hâlbuki “İslâmcılık” olarak tezahür eden gerçekte “Fundamentalizm” özlem ve oluşumundan başka bir şey olmayan bugünkü denemelere en uzak gurup “Kürt” aydınlarıdır. Ne yazık ki iktidar, onların çağın çok gerilerinde kalmış azınlık şuurunu ve hatta ırkçılığını kaşıyarak bu önemli kesimi zikredilen oluşum ve özlemlerde kullanmak istemektedirler.
“Kürt” ve “İslâmcı-İktidar” ittifakının mutlaka bozulması lâzımdır. Heyecana kapılarak ”İslâmcılar”ın yerine getirmeleri mümkün olmayan vaadlerine inanmak “İngilizler”e inanmak kadar gaflettir. Başta mahkûmun bırakılması ve toprak vaat edilmesi gibi dışarıdan da destek gören fikirler çok doğru değildir. Çatışmaya gidecek sosyal ve siyasi hareketlerin sonucunu baştan kestirmek mümkün değildir. Böyle benzer olayları tetkik edersek hiç de istenilen neticelerin elde edilemediğini görürsünüz. Öyle sürekli olarak insanlara aba altından sopa göstererek problemi kimse çözemez. Halbuki demokrasiye yönelmek işte bugünkü kötü olmayan sonuçları verir. Bu sebeple “Kürt” aydınlarının Tayyip Bey’in peşine takılmaktan vazgeçmesi şarttır. CHP ve MHP’nin aradığı “Çatı Aday”, hiçbir şekilde onların düşmanı değildir. Çünkü devlet millete düşman olamaz; Anadolu’daki müşterek siyasi ve kültürel hayatımızda böyle bir şey yoktur. Şimdiki “Çatı Aday” arayışında anlaşmış görünün iki siyasi hareketin müşterek iktidarları zamanında “Öcalan” yakalanmıştı; isteselerdi bin beterini yapabilirlerdi. Ama yapmadılar; şimdi sağ gösterip sol vuran, Tayyip Bey ve her biri birer akıl küpü olan yardımcıları bu hususu sık sık iki partinin der başına kalmaktadır. Bu bile vadettiklerinde samimi olmadıklarını göstermektedir. Tersini düşünüyorsa neden yapmıyorlar? Yapmazlar çünkü “İslâm”ın tıpkı “Tahkim”i kullanan “Muaviyesi” gibi hareket ediyorlar.
Bütün bu sebeplerden dolayı artık ülkenin Türk’ü ve Kürdü ile bize verilen son fırsatı kullanacağız. Bu fırsatı kullanırken çok dikkatli olamazsak vay halimize.. Aslında Kürt aydınlar, şöyle dünyaya baksa ve biraz duygusallıktan kendilerini kurtarabilse Türkiye’den ayrılma değil biraz daha entegre olma ve birleşme yollarını bulmaları gerekir. Böyle bir Türkiye Orta Doğu ve Dünya’da saygın lider ülkelerden olur ve halkı daha refah içinde yaşar. Tıpkı Eyyubiler devrindeki gibi ‘
Esen kalın.