Siyaset, belki sosyal bilim olarak tarihin en eski olgusudur. Toplumların idaresi ve insanların yönlendirilmesi.. Şöyle bir eski kaynaklarımıza ve tarihimize bakınız hep “Türk” insanından şikâyetlerle doludur. İşte Orhun Yazıtları! Oğuzların uslu durması ile ilgili nasihatlerle doludur. Köktürkler de bile devlet bünyesinde ve bürokraside olmasa bile iktisadi hayatta yabancılar vardır. Taş yazılarını bile Çinli ustalar yazmıştır. Böyle bir yakınlaşmadan toplumların etkilenmemesi ve işbirliğini başka sahalara taşımaması mümkün değildir. Tabii olarak ve sürekli bir tarzda sosyal hayatın toplumlararası deveranı, kültürün kullanılır unsurlarını öne çıkarırken kullanılmayanları da zamanla tasfiye eder.
Türlerin Müslüman olmasından sonra Türk devlet yapılarının Türk insanından daha da uzaklaştığı ve Türk’ü sadece savaş makinası olarak gördükleri bir gerçektir. İslami asırlarda modern ve şümullü Türk Devleti olan Selçukilerin devlet iskeletinin tamamı Farslardan müteşekkildir. Karahanlılardan sonra Gazneliler ve Selçukilerden sonra Harezmşahlarda Başbakan dâhil bürokrasinin tamamen yabancılaştığını görmekteyiz. Nitekim Sultan Sencer hiç de ekonomik sebeplerle değil devletin bu yabancılaşmasına tepki olarak Türkmenler tarafından öldürülmüştür. Sebepleri değişik olmakla beraber “Babailer” isyanı da böyledir. Kendisi kömürcü olan ilk Karamani’nin aşağılamak maksadıyla Türkmenliğinin “Karamanlı” olarak ifade edilmesini iyice düşünün. Babailer zamanında Hz. Mevlana’nın hiç sevmediği insanların “Türkmenler” olduğunu elbette biliyoruz. Selçuklu’ya işte bu yoğun tepkiler nihayet vermiştir. ”Bektaşilik” bir Türkmenlik tezahürü idi. Fakat zamanla Osmanlı’nın şedit takibinden kurtulamamış ve bu insanlar Türk olmayan Osmanlı zadegânı tarafından cezalandırılmıştır!
Gerçekten bizim devlet yapımızın 1000 yıldan beri bu derece “Türk” korkusunu anlamak mümkün değildir! Atatürk zamanında yarım nefes alan Türk çocuğu, onun zamansız ölümünden sonra Osmanlı devrinden daha beter hale düşmüştür. Atatürk’ün hayatında orduda ve bürokraside Türk olmayana pek rastlayamazsınız! Bunun için “Türk’e” karşı tedbirli bir durum söz konusu değildi. Peki, ondan sonra; işte 1944-1960-1980 var mı aralarında fark? Ya şimdiki ileri demokrasi! Sanki Türk çocuklarının demokrasinin ayaklarını kıracak gibi bir kanaat vardır! 12 Eylül, sağcı veya solcu Türk insanının isyancı duygularının idam edilmesidir. Bugünkü 36 etnik unsurdan hiç ipe giden var mı?
Tabii olarak bizler birer fanatik olduğumuz için ülkedeki dengesizlikleri Türklük vurgusu olmayanlara bağlayıp, Türklüğü vurgulayan bürokrasi ve siyaset adamı tavsiye ederiz! Lâkin bir türlü sık sık elektrik kesintileri ve şebekelerin yenilenmesinden ötürü bu amacımıza kavuşamayız. Birbirimizle kavganın da bu işe etkisi çoktur. Ama unutulmamalıdır, siyaset olamayan düşünceler sadece hamasettir. Sağlıcakla kalın.