Ali BADEMCİ
Adam ölmeden miras mı paylaşıyoruz! Yoksa yine mi sandalyelerin havada uçuşturacağız; cidden anlamak mümkün değil! Üç beş günden beri gelen giden bize vuruyor; internette birkaç yazı yazmışız da, kıyamet kopuyor! Hâlbuki yazımızın çıktığı site bir medya organı; yazılı basında çoğu yazının okuyucusu yüzü geçmezken burayı binlerce kişi takip ediyor. Esasen bugünkü iletişim teknolojilerinin ilerlemesi karşısında yazılı medya hemen hemen ikinci duruma düşmüştür. Bırakın böyle saygın siteleri “Facebook-Twitter” gibi sosyal ağlarla devletler batırılabiliyor. Yani adeta iftira ediliyormuş gibi “İnternette yazmış” ifadeleri de çok akıllı değil. Evet, bu sitelerde karşılıksız yazıyoruz ama şahsen aynı işi yazılı medyada yapmam. Bunun gibi sırf hizmet amacıyla derneklere karşılıksız konferansa gidiyoruz; fakat kurumlara bunu da yapmam. Çünkü ben bir gazeteciyim ve profesyonelim. Öyle“İnternette yazmış” kabilinden küçültücü ifadeleri de sahiplerine iade ederim. Bugün bilen de yazıyor bilmeyen de! Birkaç kuruş verdin mi, 200 adet baskılı fotokopi eser sahibi de olabilirsiniz! Artık aramızda olmayan tertemiz ülkücü şahısları “Viyagra” satısı yapıp, yalan yanlış, hayal meyal ülkücülük üretimi de yapabilirsiniz. Bunların çok kıymeti yoktur.
Önemli olan verimli olmaktır; şahsen verimli olduğuma inanıyor, kalemime güveniyor, ülkücülüğün de alel-usül ifadesine karşı olduğumu belirtmek istiyorum. Elbette yazdıklarımızda hata olabilir, lakin yanlış bir maksat ve yalan olamaz. Yazdıklarımın da arkasında dururum. Tekrar ediyorum bir politikacı değilim, beklentim de olamaz! Fakat olsa ne olur? Gider adam gibi bir yere talip olur, adam gibi çalışırım. Kimseyi de karşıma alıp “Ben sizden iyi ülkücüyüm” demem. Çünkü ülkücülük bilgili ve birikim sahibi, âlim olmak değildir; adam öldürmenin ülkücü olmakla ilgisinin bulunmadığı gibi! Ülkücülük, inandığı uğruna canını vermek demektir ve tamamen bir şuur meselesidir.
Bugün çok açık konuşacağız; öyle her önüne gelen disiplin ve hiyerarşi tanıyan insanlara “MHP’den beklentin mi var?” demek marifet değil! Bunun doğrudan doğruya anlamı, ”Neden MHP’lisin ve MHP’de ısrar ediyorsun” demektir, başka anlamı da yoktur. Ne yapalım, sokak muhalefeti mi yapalım? MHP’deki yanlışları tenkit ettiğinde iyisin de, yanında olduğun zaman neden kötüsün? Ne kadar yanlışı olursa olsun onlar Moskova’dan mı gelmiş? Enteresandır ki, bu sütunlarda vaki yanlışları çok ağır biçimde eleştirdik, kimse bir şey demedi ve ikaz etmedi! İsimli konuşacağız; yönetimin tamamını, genel başkan Bahçeli’yi, en çok konuşulan adam Şefkat Çetin’i günlerce elleştirdik! Vekillerin hatalarını bir bir saydık; üsluplarını bile tenkit ettik, fakat kimseden azar işitmediğimiz gibi bir şey diyen de olmadı. Ama bir haftadan beri “Şamar Oğlanı”nı da geçtik.
Hiç alınmıyorum; ama üzülmemekte elde değil! Bakınız Ankara’da bir “Milli Düşünce Merkezi” var ve başındaki Ağabey’imiz de kıdemli bir ülkücüdür. Şahsen beni var eden kıdemli ağabeyimiz Necdet Özkaya da her gün oradadır; Ablam Sevgi Kafalı, yeni yönetimde görev almıştır. Bir takım genç arkadaşlar da gelip gidiyor, yazıp çizenler ve teşkilatlarda görev yapanlar da var. Hiç birini de tanımam. Bu faaliyetlere kimesin bir diyeceği yok. ”Türk Milletine Çağrı Bildirisi I”in altına yüzlerce kişi imza koydu; bunların kahir ekseriyeti ülkücü ve MHP’li. Bu bildiride bizimde şerefle imzamız vardır. Güney Bölge Toplantısı’nı, Tarsus’ta MHP’li belediye organize etti. Bu çalışmalar da gayet tabii ve güzel. MHP yönetiminden bazı şahıslar, karşı gibi görünse de, hiçbir şekilde teşkilatlarına bir talimatta bulunmadıkları Tarsus örneğinden bellidir. MHP dışından gelen Uluç Gürkan gibi kıymetli şahıslar da konuşmalarında MHP’lileri takdir ettiklerini ifade etmişlerdir. Bu faaliyetleri elbette başka tarafa çeken yoktur. Dünkü yazımızda şahsen Güven Park’ta benzer faaliyetin güncellendiğinden haberimiz olmadığı ve mevzuu başka olduğu için iki kelimelik hata yapılmıştır. Ama işin özüne bakıldığında, bu hatanın kesinlikle hoş görülecek bir hata olduğu anlaşılacaktır.
Geçtiğimiz Pazar günü Ankara’da bir toplantı yapılır ve bu toplantıda bol bol MHP yönetimine küfredilir. En hafif ifâde ”Biatçı-teslimiyetçi köpekler”. Toplantıyı tertip ve hakaret edenler de, maalesef “Milli Düşünce Merkezi”ni mekân tutmuş eski teşkilât görevlileri. Dava konusu olduğu için şimdi bunların adını vermeyeceğim. İşin ilginç yanı, MHP Genel Merkezi’ne verilen bildirinin altında da, orada dahi Mustafa Kafalı gibi mümtaz ilim adamlarının da adı vardır. Sanıyorum Genel merkez önünde tatsız olaylar da meydana gelmiş. Bu kişiler, Güven Park Toplantısı’na da iştirak etmişlerdir. Tabii olarak gaye yönünden iki etkinliğin birbiri ile hiç alakası yoktur. Lakin Balgat gibi kötü bir hadise Güven Park gibi haklı bir etkinliğin içine gizlenecektir. Zaten şimdiden Güven Parkı üstlenen Sevgi Kafalı “AKP’yi protesto ettik diye mi bizi dava ettiler” demektedir. İşte günahımız ve hücumların sebebi budur. Bir de internet müfterisi durumuna düşmüşüz ki o da işin cabası.
Vallahi kardeşim böyle ülkücülük yarışı olmaz. Necdet Özkaya’da Milli Düşünce Merkezi mensubudur; ona kimse bir şey demiyor; çünkü iki ayda bir Adana’ya gelip “Aman çocuklar MHP” diye telkinde bulunuyor. Biz de, hiç kimseyi suçlamamışızdır. Hele büyüklerimizi asla. Lâkin bu kadar telaş neye anlamak mümkün değil. Makamlar kimsenin malı değildir ve ülkücülük bir icat değil ki mehdi arar gibi mucit arayalım.
Allah’a Emanet Olun.