Türk Ocakları Genel Merkezi’nin her hafta mutad olarak düzenlediği Ocakbaşı Sohbetleri’nde bu hafta “İslam ve Kapitalizm” konusu tartışıldı. Türk Ocakları Hars Heyeti Üyesi Dr. Süleyman Eryiğit’in konuşmacılığındaki programa katılım yoğundu.
Programın açış konuşmasın Türk Ocakları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Yunus Koç yaptı. Koç açış konuşmasında kapitalizmin ve sosyalizmin kuruluş süreçlerine değinerek bu sistemlerin insanlığı sürekli sıkıntılı dönemlere ittiğini ve sancılı bir toplum yarattığını ifade etti. Bu noktada konuşmacının kapitalizmin İslam toplumundaki etkisi ve İslamiyet ile ilişkisini değerlendireceğini belirterek, İslam toplumun mensupları olarak bu konunun üzerinde durulması gerektiğini ifade etti. Ardından konuşmacı Dr. Süleyman Eryiğit’i kürsüye davet etti.
İSLAM VE KAPİTALİZM’İ KONUŞMAK BÜTÜNÜYLE İNSANI KONUŞMAKTIR
Eryiğit konuşmasına ülkemizin ve İslam toplumunun içinde olduğu buhranlardan bahsederek başladı. Bu bağlamda Batı ile karşılaştırıldığında istatistiksel verilerce toplumumuzun çok geri olduğunu bu noktada iktsadi sorunların çok daha ön plana çıktığını belirtti. “Kapitalizm ve İslam’ı konuşmak insanı konuşmaktır, çünkü iktisada dair söylenen her söz insana dayanır ve insanın her faaliyeti bir noktada iktisadidir” diyen Eryiğit, insanı konuşmanın felsefi, biyolojik pek çok yolu olduğunu ancak en mantıklı ve doğru olanın ilahiyat bağlamında insanı konuşmak olduğunu ifade etti. Eryiğit, iktisat ve iktisadın insanla ilişkisini tanımlayarak konuşmasına devam etti. Kapitalizmin Batı düşüncesinde ortaya çıkmış bir “özgürleştirme” faaliyeti olduğunu ifade eden Eryiğit, buradaki özgürleştirmenin insanı dönemin Hıristiyan sistemindeki Papa’dan özgürleştirme ve diğer yanda da egemen güçlerden özgürleştirme olarak ortaya çıktığını ifade etti. Bu noktada Hıristiyanlık ile Kapitalizm ilişkisini değerlendiren Eryiğit, Hıristiyanlığın kuruluşu ve tahrifi hakkında da önemli değerlendirmelerde bulundu.
“İSLAM’DA MÜLK ALLAH’IN, KAPİTALİZMDE İSE SADE VE SADECE SAHİBİNİNDİR”
Kapitalizmin insan mülkiyeti noktasında özel mülkiyeti mutlaklaştıran bir anlayışa sahip olduğunu onun kişisel amaçlar ve zenginlik dışında her hangi bir yola harcamaya itmediğini ifade ederek, bu meselenin ilk olarak klasik Hıristiyanlıkla çatıştığını söyledi. Ancak kilisenin kötü faaliyetleri sonrasında insanların kapitalizme yöneldiğini ve bunun da zenginleşmeyi artırdığını belirtti. Bu noktada reformasyonun da kapitalizmin gelişmesine istemeyerek de olsa destek olduğunu ifade etti. Avrupa’da endüstri devrimi, reformasyon, rönasans ve kilise bağlamında kapitalizmin gelişmesinin tarihsel arkaplanını değerlendiren Eryiğit, ardından kapitalizm üzerine tanımlamalar yaptı. İslam düşüncesinden kapitalizmin ortaya çıkamayacağı noktasına gelen Eryiğit bu noktada Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak değerlendirmeler yaptı. İlk olarak özel mülkiyet kavramında İslamla kapitalizmi karşılaştıran Eryiğit, kapitalizmin kesinlikle özel mülkiyeti sınırlamadığını ifade ederek, İslam’da mülkiyetin tek sahibi olduğunu onun da Cenab-ı Allah olduğunu belirtti. Cenab-ı Allah’ın kutsal kitaplar aracılığıyla, son olarak da Kur’an-ı Kerim aracılığıyla, mülkiyetin insanlara verildiğinin ancak bunun nasıl harcanacağı noktasında sınırlamalar ve yönlendirmeler yaptığını ifade etti. Örnek olarak zekatı veren Eryiğit, Cenab-ı Allah’ın mülkiyetin bir noktaya ulaşmasının ardından buradan fakirlere pay verilmesi gerektiğini, çünkü o malda onların da hakkı olduğunu insanlara vahyettiğini ifade ederek, kapitalizmin asla böyle bir yönlendirmeyi kabul edemeyeceğini belirtti. Kapitalizm içindeki insanların hayır işlerine yönelmesi gibi hususların dahi dini veya vicdani olduğunu belirten Eryiğit, İslam ve kapitalizmi değerlendirmeye farklı örneklerle devam etti.
“İSLAM İNSANLIĞA NİZAM OLARAK NEFSİN, AKLIN, NESLİN, MALIN VE DİNİN KORUNMASINI SUNAR”
Eryiğit İslam’ın beş esas üzere insanlığa bir nizam emrettiğini ifade ederek bunların nefsin yani hayatın, aklın, neslin, malın ve dinin korunması olduğunu bunlardan birini yada bir kaçını göz ardı eden bir iktisat veya hukuk sisteminin asla İslam geleneğinde yer alamayacağını söyledi ve bunun üzerinden tarihi sistemleri değerlendirdi. Burada kapitalizm ile İslam’ın fayda hesaplamasını karşılaştıran Eryiğit, kapitalizmin fayda maksimizasyonunun sadece bu dünya ile sınırlı olduğunu, eğer bir kar elde edilecekse bu dünyada edileceği ve hayatın ölümle son bulduğunu varsaydığını söyleyerek, İslam’ın ise bu dünyada kazanılan sevap ve Allah rızası ile ölümden sonraki yaşamda bir fayda vadettiğini belirterek bu şekilde mülkiyetten bir pay vermenin diğer dünyada kazanç elde edilmesine neden olduğunu söyledi ve iktisadi hesaplamalarla da İslam ve kapitalizmin farklı bakış açılarına sahip olduğunu ekledi.
“ENDÜSTRİ DEVRİMİNE KADAR TÜRK – İSLAM MEDENİYETİ BATI İLE EŞİT HATTA DAHA GÜÇLÜYDÜ”
Tarihi yorumlarla İslam ve kapitalizm konusunu değerlendirmeye devam eden Eryiğit, Endülüs’ten sonra Batı karşısında en güçlü duran İslami gücün Türkler olduğunu ifade ederek, Avrupa’da reformasyon Rönesans ve pek çok gelişmeler olsa dahi o dönemde Osmanlı’nın Batı’ya karşı güçlü olduğunu kapitalist olmasa da tebasına huzur ve güç verebildiğini söyledi. 1600’lü yılların sonunda pek çok gelişmelerin olduğu Avrupa’da Osmanlı’nın Viyana’yı kuşattığını ve neredeyse de alacağını ifade ederek asıl kırılmanın endüstri devrimiyle olduğunu önemle vurguladı.
“BUGÜNKÜ DÜNYADA ÇEVRE FELAKETLERİ VE İNSANLIĞIN DURUMU GÖZÖNÜNE ALINIRSA MEVCUT YAPI YANLIŞTIR VE İNSANLIĞI FELAKETE SÜRÜKLEMEKTEDİR”
Eryiğit, verili olarak dünyadaki durumu değerlendirerek sanayi devriminin ve getirdiği yeniliklerin dünyayı çevresel felaketlere sürüklediğini, insanlığın büyük bir buhran içinde olduğunu belirterek, “eğer bu durumlar bir illüzyon değilse mevcut kapitalist düzen yanlıştır, insanlığı felakete sürüklemektedir” dedi. Bu durumu enerji kullanımı, küresel ısınma, ekolojik değişimler ve toplumsal sorunlarla örneklendirdi. Ardından Kur’an-ı Kerim’den ayetler okuyarak Cenab-ı Allah’ın bu durumları aslında haber verdiğini ve bundan ders alınması gerektiğini ifade etti. Bu noktada sorulması gereken sorunun bizlerin vahye dayalı yeni bir medeniyet tasavvuru ortaya koyup koyamayacağımız olduğunu söyledi.
Eryiğit yaptığı değerlendirmelerin ardından sorulan sorulara cevap verdi. Soru cevap bölümünün ardından program sona erdi.