Ali BADEMCİ
1944 Milliyetçilik olayı üzerine, İsmet Paşa’nın sola mecbûri yatışı ile bugün Atatürkçü olduklarını söyleyen pek kıymetli dostlarımız ile milliyetçilerin yollarının nasıl ayrıldığını, geride bıraktığımız 75 yıl içinde iyice anlamış bulunuyoruz. Bunu pek çok kereler de yazdık. Son on yıldan beri 31 Mart’ın ayak takımı Cumhuriyet ve Atatürk ile hesaplaşmaya girince, milliyetçiler bu ayrılıktan yeteri kadar ders çıkararak Mustafa Kemal ve onun felsefesini kucaklamışlardır. Ne yazık ki sol ideoloji gibi Mustafa Kemal hareketini bir “Burjuva” hareketi olarak gören bataklığa düşmüş ve kendilerine Atatürkçü diyenler hâlâ bu kadar hadiseden ders almamışlar ve oldukları yerde durmaktadırlar. Dün bunlarla beraber Atatürk’e bağlılık gösterenler kaç yıldan beri “II.Cumhuriyet” diye uyduruk bir görüşü savunuyorlar. Milliyetçiler’e diyorlar ki, ”Tanrıdağ kadar Türklüğü anlıyoruz da, şu Hıra Dağı kadar Müslümanlık da nereden çıktı?” İşte bu anlayış yüzünden maalesef Atatürk;kıçını kaşıyan, tüysüz veledlerin oyuncağı olmuştur! Kitap Fuarlarını gezin ve görün ki, kimden peyda olduklarını bile merak etmeyenler, Mustafa Kemal’in soyunu tartışıyor! Bereket, M. Ali Öz adlı bir imamımız onlara iman dersi verdi de, biz de doğruyu öğrendik!
Atatürkçüler, yıllarca neden Sayın Öz’ün yaptığını yapamadılar! O Paşalar, İhtilâlin o kadar imkânları ile devlete çöreklendikleri zaman ne için doğru dürüst bir altyapı oluşturmadılar? Servet üstüne servet yaptılar, Ege’de kat ve yat aldılar ve bu işi pekiyi becerdiler. Yolsuzluktan yargılananlar da oldu. Belki kırk kere “Atatürk İlkelerini Tespit Komisyonu” kuruldu ve bunlara dünya kadar paralar ödendi! Nerede Atatürk, nerede ilkeleri? Kireç badanası gibi hafif bir rüzgârla duvarlardan dökülüyor! Emekli olduktan sonra kendini kıt’ada sanıp ahkâm kesmek elbette kolaydır. Dolayısıyla eski apoletliler şimdi artık yok. Mustafa Kemal’in izleri bile kazınırken köşelerine sinmiş oturuyorlar. Hele bir de başlarına iki uyduruk iş geldi ya; daha kimseye karışmazlar. Bu kadar ucuz muydu Atatürkçü olmak!
Atatürk rakı kadehi değildir; herkesin özel hayatı ancak kendini bağlar! Bunun övünülecek tarafı olmadığı gibi, yerilecek yanı da yoktur. Atatürkçülük bir ideolojidir ve bu ülkünün adı da Türk Milliyetçiliği’dir. Türk Milliyetçiliği, her şeyden evvel milleti esas almak ve onunla yatıp kalmaktır. Türk Milleti ise, Sünnî veya Alevî fakat mutlaka Müslüman’dır. Öyle Hıra Dağı’nı horlamak, Atatürk’ü ve onun düşüncelerini en azından anlamamak demektir. Böyle düşünürseniz düşmanların ekmeğine yağ sürer, şimdiki gibi ancak dedi-kodu ile kendinizi teselli ederseniz. Atatürk isteseydi mütareke kafalıları ortadan kaldırdığı gibi, devlet yapımızdan İslamiyet’i de siler, çağdaşı Lenin gibi milleti ateizme sürükleyebilirdi. Mustafa Kemal, elbette softa Müslümanlık ve 31 Mart kalıntılarına yüz vermedi; çünkü bunların “İstiklâl” gibi bir düşünceleri yoktu. O “Sarıklı Mücahitler Edebiyatı”nı da geçin! Bu milleti sarıklı ve sarıksız diye ikiye ayıranların ön gördüğü reçete tıpkı şimdiki gibi“Mandacılık” idi.
Mustafa Kemal, elbette dindar görünen ve bu yönü ile milleti kandıran bir zihniyete sahip değildi. Fakat itiraf etmek lâzımdır ki, bu ülkede “Sünni Müslümanlık”ın da en büyük destekçisi, mimarı ve kurucusudur! Doğru veya yanlış fakat zamanının uygulaması budur ve kaldırılan Halifelik yerine “Diyanet Müessesesi”ni oturtan da odur. Şimdi ötede beride onu beğenmeyenler, maalesef bu imkânların içinden geldiler! Allah aşkına şu göstermelik Halifelik gibi “Diyanet”, bu milletin fikir be kültür hayatına ne gibi katkıda bulunmuştur? Millet hâlâ Kur’anı Cami İmamları’ndan öğreniyor! Kapatılan medreseler böyle miydi? O medrese müderrislerinin tefekkürü 1960’lara kadar aydınlarımızın yegâne önderi oldu. Onlar şimdi kavgasını yaptığımız meskukatı gayet güzel tetkik ediyor, edebiyat çalışıyor, tarih yazıyor, çalışma yapıyordu. Hepimiz her şeyi onlardan öğrendik! Fakat şimdi! Şimdi Diyanet, iktidarın arka bahçesi değil mi? Bakalım şu ilâhiyatçılar nasıl can verecek? İmamlığın dışında ne gibi meziyetleri vardır? Bu işi her Türk insanı yapar ve her Türk mutlaka cemaate önderlik yapacak derecede imamdır. İlâhiyatçı olup da, ilim yapan kaç âlimimiz var? Bunlar Osmanlı hurufatı okuyamazlar, tarih bilmezler, sosyoloji ve felsefeden katiyen anlamazlar!
Bir de Mustafa Kemal devri din adamlarına bakınız! Fuat Köprülü-Abdülbaki Gölpınarlı-Hilmi Ziya hâlâ gerçek Müslümanlığın ve Türk tefekkürünün içtihad kaynaklarıdır. İsterseniz bunları bir bir sayarak kocaman bir liste oluşturabiliriz! Şimdi böyle mi? Bu gerçekleri bilmeyen ve o tefekkürün ağırlığını hissetmeyenler, elbette Atatürk ve onun dönemini anlayamaz! Çok dindar olmadığı halde Nutuk’ta 40 sahife kadar olan Mustafa Kemal’in Din Dersi’ni lütfen bir daha okuyun da, Müslümanlığı öğrenin!
İslâmiyet hususunda Mustafa Kemal’e tavırlı olmakla, onu İslâmiyet’in dışına atan Atatürkçülüğün netice olarak hiçbir farkı yoktur. Onu daha iyi anlamak ve daha iyi değerlendirmek bugün için her zamankinden daha elzemdir.
Sağlıcakla kalın.