Türk Ocakları Genel Merkezi Ermeni meselesi hakkındaki çalışmalarına devam ediyor. Genel Merkez 24 Nisan 2015 tarihinde “1915 Olayları Hakkında Basın Açıklaması” başlığıyla bir bildiri yayınladı. Bildiri aynı zamanda İngilizce olarak da uluslararası topluma yönelik bir biçimde yayınlandı. Bildiri hem yerli hem de uluslararası basına gönderildi.
Türk Ocakları Genel Merkez Basın ve İletişim biriminin de ayrıca sosyal medya üzerinden de Pek çok şubesinde Ermeni meselesi hakkında panel, sempozyum ve konferanslar düzenleyen Türk Ocakları geçtiğimiz günlerde Adana’da büyük bir sempozyum da düzenlemişti. Türk Ocakları Genel Merkezi’nin 24 Nisan 2015 tarihinde yayınladığı açıklama şöyle:
TEHCİR TÜRK MİLLETİNİN NEFS-İ MÜDAFAASIDIR
“Aziz Türk Milleti!
Anadolu topraklarında, dokuz asır boyunca hâkimiyeti altındaki farklı etnik ve dinî gruplarla bir barış ve huzur ortamı tesis etmiş olan Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı tecrübelerinin mimarı Türk milletidir. 19. yüzyıl başlarından itibaren önce Balkanlarda ve gayrimüslim topluluklarda başlayan ayrılıkçı hareketler, sonra Müslüman unsurlara ve Asya topraklarına da intikal etmiştir. Bu bağlamda, 19. yüzyılın son çeyreğinde Ermeni örgütlenmeleri, Türk milletinin varlığına kasteden emperyalist güçlerle işbirliği içinde hareket etmişlerdir.
Birinci Cihan Harbi başlarında, henüz “tehcir” denilen sevk ve iskân kararı ortada yokken Kars ve Ardahan bölgesinde katliamlar yapan, daha sonra Van’da büyük bir isyan çıkartan ve Ruslarla işbirliği yaparak idareyi ele geçiren Ermeni komitacılar, büyük bir katliama yol açtılar. 1915’te, Türk milleti Çanakkale dahil pek çok cephede bir ölüm kalım savaşı verirken ordumuz arkadan hançerlendi. Buna karşı, Türk milletinin ve Türk devletinin nefsi müdafaa tedbiri olarak “sevk ve iskân” kararı alınmıştır. Bu karar sayesindedir ki bugün o Doğu vilayetlerinde, Erzurum’dan Diyarbakır ve Urfa’ya uzanan hatta, ezan sesi duyuluyor. Aksini iddia edenler, bir zamanların Müslüman Türk kenti Revan’a (bugün Erivan) bakabilirler.
ERMENİLER 520 BİN MÜSLÜMANI ANADOLU’DA KATLETTİ
Savaş şartları yüzünden hayatlarını kaybeden insanlar için kimse sevinç duymaz, elbette ki masum insanların hayatlarını kaybetmesi üzücüdür. Ne var ki, savaş mağdurlarını etnik kökene, dine göre ayırmak Haçlı zihniyetinin bir yansımasıdır. Balkanlarda, Kafkaslarda, Anadolu’da ölen, öldürülen milyonlarca Müslüman Türk’ün acısına bugüne kadar “ortak acı” diyen başka bir devlet oldu mu? 1915-22 arasında Anadolu’da Ermeni çeteler tarafından katledildiği sabit olan 520.000 Müslümanın torunlarına taziye mesajı yayımlayan oldu mu?
Ülkemizde, Türk milletine hakaret ederek bir yerlerden ödül ve aferin almayı marifet zannedenler var. Toplam nüfusları 1.350.000 olduğu halde, utanmadan 1,5 milyon Ermeni’nin öldürüldüğünden bahsedenler var. Kaldı ki Ermenilerin önemli bir bölümü tehcire tabi tutulmamış, sevk edilenlerin büyük çoğunluğu da sağ salim sevk mıntıkalarına varmıştır. Bu durum, Osmanlı belgeleriyle de yabancı devletlerin ve yardım kuruluşlarının belgeleriyle de sabittir. Bu apaçık gerçeklere rağmen son olarak Ermeni soykırımından bahseden Papalık, Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere birtakım ülkelerin parlamentolarını hakikat adına, insanlık adına ve Türk milleti adına kınıyoruz.
TÜRK DEVLETİ DİK DURMALIDIR
Türk devletini yönetenler, “Tabuları yıkıyoruz!” sloganının cazibesine kapılmadan aklıselim çizgisinde hareket etmelidirler. Ermeni meselesi, basit bir taziye ve özür meselesi değildir, bir Türk-Ermeni çatışması da değildir. Bu mesele dün, Türk milletinin bu topraklarda bin yıldır kesintisiz ve ortaksız süregelen egemenliğine yönelik bir tehdidin aracı olarak gündeme getirilmiştir. Geçen yıl yayınlanan taziye mesajının hiçbir şeye yaramamıştır. Türk Devleti haklı olduğu bu konuda dik durmalı, asla tavizkâr bir görüntü vermemelidir.
BİZDEN TÜRK OLDUĞUMUZ İÇİN ÖZÜR DİLEMEMİZİ İSTİYORLAR
Aziz Türk milleti,
Unutma ki, bizden aslında Türk olduğumuz için, Müslüman olduğumuz için, Hristiyanlığın ilk yayıldığı bu toprakları vatanlaştırıp Müslüman Türk yurdu yaptığımız için, İstanbul’u fethettiğimiz için, İslam’ı kimseyi zorlamadan Avrupa’nın göbeğine kadar yaydığımız için, Viyana kapılarını zorladığımız için, Roma’yı fethe kalktığımız için özür dilememiz, diz çökmemiz isteniyor. Türkleri Avrupa’dan ve Anadolu’dan atma hedefiyle hareket edenler 19. Yüzyıl başlarından 1920’lere kadar Balkanlarda, Kafkaslarda, Kırım’da, Anadolu’da 5 milyon civarında Müslüman Türk’ün katledilmesinden sorumludurlar.
Bizim medeniyetimiz, bir hoşgörü ve adalet medeniyeti idi. Diğer unsurlar gibi Ermeniler de bu çatı altında huzur içinde yaşadılar. Ermenileri kışkırtan emperyalist odakların yönlendirmesi ve onlarla işbirliği yapan çetelerin sebebiyet vermesiyle ortaya çıkan hadiseler yüzünden kimse Türk milletini suçlayamaz, özür, tazminat vb. taleplerde bulunamaz. Milletimizin tarihinde soykırım gibi utanç verici bir hadise yoktur; kimse milletimize böyle bir suçlama ile hakaret edemez.”
Türk Ocakları Genel Merkezi’nin İngilizce olarak yayınladığı bildiri ise şöyle:
“Declaration On The 1915 Events By The Central Board Of Turkish Hearths (Türk Ocakları)
It was thanks to the Turkish rule that multi-ethnic and multi-religious Anatolia had enjoyed a relatively peaceful atmosphere for nine centuries under the Seljuks and the Ottomans. However, from the beginnings of the 19th century separatist and nationalist movements took place first in the Balkan territories and later in Asian lands of the Ottoman empire. In this context, since the last quarter of the 19th century the Armenian organizations acted in collaboration with the imperialist powers that aimed at expelling the Turks from Anatolia back to the Central Asian steppes.
Before the so-called tehcir or relocation of Ottoman Armenians, Armenian militia perpetrated massacres in and around Kars and Ardahan, started a big revolt in Van where they collaborated with the Russians, one of the main belligerents of the Ottomans during the WW1. It is a fact that while the Ottoman army was engaged in an extremely crucial war in several fronts, it was stabbed behind the back by the Armenian gangs and militia. It was against this that the decision to relocate part of the Armenian population was taken as a measure of self-defense for the survival of the Muslim Turkish population of Anatolia.
It is certainly extremely sad that innocent people lose their lives under war conditions. However, approaching the memory of victims of wars on the basis of their faith or ethnic origin has been the product of an inhumane mentality. We ask whether there has been any government or parliament that used the term “ shared agony” for those millions of Turks who were subjected to ethnic cleansing in the Balkans, Anatolia and the Caucasus from the beginning of the 19th century until 1920s. Has there been any government that declared a message of sympathy for the grandchildren of those 520.000 Muslims who were, as documentarily proven, killed by Armenian gangs and militia between 1915 and 1922.”
Although their total population was around 1.350.000 in 1914, the Armenian diaspora and its supporters have been claiming that 1.500.000 Armenians were killed. This is a blatant lie. It is known very well that part of the Armenian population was exempted from the relocation decision and most of those who were sent to relocation region, northern Syria, then part of the Ottoman lands, reached their destination, a fact confirmed by the representatives of foreign embassies and relief organizations. Despite these obvious facts, the Pope and the European Parliament have recently termed what happened in 1915 as the Armenian Genocide. In the name of the reality, humanity and the Turkish nation, we condemn the Pope, the European parliament and similar institutions and statesmen for such one-sided accusations.”