Ali BADEMCİ
Dünkü Figen Yüksekdağ yazımıza bir hayli leh ve aleyhte yorumlar yapıldı. Epeyce de okuyucu ile de buluştu; bunlar benin şahsî görüşlerimdir. Hiçbir kurum ve şahsı elbette bağlamaz. Yorumların hepsi başımız üstünedir. Elbette aynı şeyleri düşünmemiz mümkün değildir. Şahsen MHP’den aday olmaktan başka organik bağım olmadığı gibi, böyle bir kurum adına söz söyleme hakkımız da bulunmamaktadır. Memleketimizin insanı olması sıfatıyla Sayın Yüksekdağ ile ilgili fikir ve düşüncelerimi serbestçe ortaya koydum. Elbette bu görüşlere herkesin katılması mümkün değildir. Ayrıca bir yazar olarak düşüncelerim, yazılarım ve kitaplarım mutlaka siyasi görüşlerimin dışındadır. Ülkücü olmak dar kalıplar içine girmek değildir; siyaset statükoyu muhafaza edebilir; lâkin fikriyât sürekli olarak yeni kazanımlarla zenginleşmektedir. Bu sebeble böyle bir yazıyı yazmaktaki maksadımızı biraz daha açalım.
Son yıllarda çift taraflı olarak kavradığımız bir gerçek var; Anadolu Aleviliği Türk Milliyetçilik dairesinin içinde midir, yoksa dışında mı? Şahsen yıllardan beri Alevilik çalışmaktayız, inşallah yakında bunların ürünlerini paylaşacağız. Türkmen Aleviler şiddetle ve ısrarla Türkçü’dür; fakat ne yazık ki hâlâ 12 Eylül kader çizgisinden ötürü yaralar sarılabilmiş değildir. MHP ve Ülkücüler denildiği zaman ürperiyorlar. Bu camiden etkili konumda olan birçok Bede-Şeyh-Baba ile çok yakın temas halindeyiz. Siyaset bu konuda çok gerilerde kalmıştır. Bir slogan olarak “Kürt’ten Alevi olmaz” diye kalıplaşmış görüşlerin de hiçbir değeri yoktur. Öyle olmuş olsaydı Aleviler HDP’yi tercih etmezdi. Ancak şahsi münasebetler belki belki birkaç bin Alevi MHP’ye rey vermiştir. Hiç kendimizi kandırmayalım. Yoğun meseleler altında maalesef Milliyetçi-Ülkücü siyaset başarılı olamamıştır. Adana-Mersin-Hatay’da Arapça konuşan Aleviler bile HDP’nin yanında yer almış ve MHP’den daha çok onları tercih etmişlerdir. Demek ki bu konuda siyasette çok büyük eksiklikler bulunmaktadır. Şimdi yavaş yavaş akrabalık ilişkilerinden ötürü Sünnî Yörükler de bu tarafa meyletmeye başlamıştır. Yani bugüne kadar âilesi ve aşiretinde kendinden başka taraftarı olmayan Sayın Yüksekdağ belki şimdi yalnız değildir. Eğer Adana’dan aday olsaydı belki HDP, MHP’ye yaklaşacaktı. Biz halk arasındayız ve devamlı gözlemler yapmaktayız. Elimizin altında belki kullanırız diye dünya kadar saha çalışması var. Adana’da Arapça konuşan Aleviler, “Ülkücüler’in herşeyine evet fakat Kürtçülüğe” hayır diyorlar. Dolayısiyle daha klasörün kapağı açılmamıştır; Sünni Yörükler ve sosyalist Türkler de aynı kanaattedir. Şimdi siz kalkar da bu önemli meseleleri görmemezlikten gelir ve HDP’ye rey verenleri Kandilci ilân ederseniz çok yanlış yaparsınız. HDP şu anda bir çıkmazda, aldığı sonuçlardan şaşkın vaziyettedir, şimdi kalkıp da sabır varken herkesi APOCU ilân etmenin ne mânâsı vardır.
Türkiye’de sol da, sağ da, sosyalizm ve Marksizm de bir zamanın sosyal gerçeğidir. Elbette bu fikirlerde de çok değişimler olmuştur. Öcalan hareketinin ilk ortaya çıkışında marksist karakterli olması unutulmamıştır ve bu sebeble sol HDP’ye meyletmiştir. En ince şekilde incelenmesi gereken bu husus neden siyaseten gözardı ediliyor? Nasıl, “Alevi’nin Kürd’ü” olmuyormuş? Üzerinden yüzyıllar geçen bir “Doğu Anadolu Gerçeği” vardır. Tıpkı milliyetçi tezahürler olarak ortaya çıkan “Kadim Anadolu Türkmen Gerçeği” gibi, Alevi gerçeği de gözlerimiz önündedir. Sırf akrabalıklar dolayısiyle Sünni Kürtler inkâr edilmezken, aynı sebeplerle Alevi gerçeğini ne için hesaba katmıyoruz? HDP’li siyasetçilere bakın bir tarafları Sünni Şafii iken diğer tarafları Alevi Türkmen’dir. Yani insanların gönüllerine ipotek mi koyacaksınız? Sırf bu kısır döngülerden ve politika üretememekten Türk Milliyetçiliği’nin yerinde saydığı bir gerçektir. Halkımızın tercihlerine mutlaka saygılı olacağız ve zararlı tarafları olsa da doğru olanları anlatmaya devam edeceğiz.
Ne derseniz deyin kendini CHP’de ifâde edemeyince, Markistler ve Türkmen Aleviler HDP’yi tercih etmişlerdir. Akrabalıklardan ötürü bu tarafa meyleden Sünni Türkmen de vardır. Azdır çoktur bu ayrı meseledir? Sosyoloji hile kabul etmiyor; hele hele bilgisizlik ve ilgisizliği hiç affetmiyor.
Şahsen ve Türk Milliyetçisi olarak ülke bütünlüğünü bozmayacak hiçbir siyasi, iktisadi, dini görüşe kırmızı çizgi koyamam. Çünkü bunlar değişken şeylerdir. Zaman içinde dinî telakkiler bile değişmekte; yerini senkretizme(bağdaşması) terketmektedir. Bu şartlar altında ne Aleviler’e ne Alevi Marksistler’e, ne de Marksistlere kızma hakkımız yoktur. Elbette 12 Eylül öncesinden beri Marksistlerle Milliyetçiler arasında üzücü gerilimler olmuştur. Kürt terörizminin zaten toplum psikolojisi ile izah edilir yanı yoktur. Fakat bütün gayretlere rağmen uluslararası stratejistler Türkiye’de halk seviyesinde bir olumsuzluğu başaramamışlardır. İşte millet dediğimiz budur; öyle ayrı ayrı millet ve milliyet tarifleri yapmak mümkün değildir.
Âçiz kanaatimize göre Aleviler’i tamamen kendimizden bir parça olarak görmeliyiz. Onların ideolojik görüşleri, bizi pek ilgilendirmiyor. İnanç Allah ile kul arasındadır. Milliyetçilik Siyasi İslâm söylemlerinden de sıyrılmalıdır. Deniz Gezmiş neslini artık kafamızda halletmeli, hatta çok dersler de çıkarmalıyız. İnsanların bütün davranışları hatalı değildir. Geçmiş ne olursa olsun bir vatanseverlik temayülü olarak marksizme saygılı olmak icap ediyor. Ülke sınırlarından rap rap sesleri köktendinci faşist uğraş sesleri gelirken küçük meselelerle ilgilenmenin hiç anlamı yoktur.
Muhabbetle efendim.