
Ali BADEMCİ
Dün yazmıştık; kaç yıldan beri ilk olarak bu bayram Suriye’de bulunan dostlarımız ve akrabalar ile bayramlaşamadık. Mülki makamlar kesinlikle buna izin vermiyor; Bayır-Bucak’dan gelip gidenler bazı Türkmenler’in Esad saflarına geçtiğini söylerken Halep’de birçok Hükümet rütbelilerinin muhaliflere katıldığı iddia edilmektedir. Özellikle Halep’de neler olduğu çok iyi bilinmemektedir; ancak yoğun çarpışmalar yaşandığı ve Rejim Güçleri, Özgür Suriye Ordusu ve IŞİD savaşçılarına PYD güçlerinin de katıldığı tahminin ötesinde bilgilerdir. Köylere giremeyen çarpışmalar PYD ile birlikte mezralara kadar inmiştir. Bu durumda Halep Türkmeni birkaç cephede savaşmak durumunda kalmıştır.
Halep’de Türkçe veya Arapça konuşan ancak Türkmen asıllı büyük bir nüfus var. Son Osmanlı kayıtlarına göre 80 mahalleden 25’i tamamen Türkçe konuşan Türkmenlerdir. Bu sebeble Özgür Suriye ordusu ağırlıklı olarak Türkmenler’den oluşmaktadır. Hükümet güçleri içerisinde ise özellikle komuta kademesinde Türkmen asıllılar büyük bir yer tutmaktadır. Halep’den Kilis’e ve İklib’e doğru köyler Türkmenler’le meskûndur. Elbette eski ve yeni Devlet kayıtlarında bu hususlar bizlerden iyi bilinmektedir. Haleb’in azınlığı Kürtler’dir; fakat görülüyor ki bunlar çoğunluk gibi hareket etmektedir. Halbûki Afrin ahalisinden ve leçelerden birçok aile bugün Kırıkhan’da Kürt olduğunu bile söylemez. Bunlar yıllarca sağ siyasette yer aldılar ve şimdi dahi öyledir.
Sabah Gazetesi’nde yer alan küçük bir habere göre Esad güçlerinin komuta kademesinde görev yapan bir gurup subay, başlarında General Saher Abdurrahman el- Saket olmak üzere Reyhanlı’ya geçerek burada bir basın toplantısı yapmışlar ve mücadelenin daha da şiddetleneceğini vurgulamışlardır. Nasıl olacağı hakkında elbette bilgilerimiz azdır; çünkü bir yıla yakın zamandan beri IŞİD Haleb’de hâkimiyet mücadelesi veriyor. Esad da elbette Haleb’i elden çıkarmak istemiyor; çünkü o zaman Devlet ortadan kalmış olacak! Telebyat’dan Haleb’e doğru IŞİD’in elinde bulunan yerler Ameriklan hava güçlerinin desteği ile PYD’nin eline geçiyor; fakat ABD, PYD’ye yardım etmediğini söylüyor. Mutlaka Genel Kurmay ve İstihbaratımız gerçek durumu biliyor; maalesef Suriye’de kaybetmek üzereyiz ve bunun en fazla zararı da Türkiye’ye dokunacaktır.
Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın sıkıştırmaları üzerine PKK’ya Silâh Bırakma çağrıları yapıyor. Fakat bunu ne Kandil ne de PYD dinlemiyor. Bal gibi Suriye’de savaşan PYD’liler Türkiye Kürtleri’dir. Güç ve insan kaynağı Güneydoğu Anadolu, silâh ve lojistik ise Amerika’dır. Bunu görmemek için ahmak veya Türkiye düşmanı olmak gereklidir. Basında, Demirtaş’ın çağrılarına KCK Yürütme Konseyi Başkanı diye takdim edilen peşmerge bozuntusu Cemil Bayık nasıl cevaplar vermiş; görün ondan sonra Suriye olaylarının boyutlarına bakın:
“19 Temmuz Rojava Devrimi büyük bir devrimdir, halkların devrimidir, yüzyılın devrimidir. Hem herkesin gerçeğini ortaya çıkaran hem de herkesin kaderini belirleyen bir devrimdir. Büyük devrimler hem büyük umutlar, hem de büyük düşmanlar yaratırlar. Bugün eğer herkes bu devrimi üzerinde duruyor ve umut kaynağı olarak görüyorsa, devrimin büyüklüğünden dolayıdır. Yine Rojava Devrimi’ne karşı bu kadar vahşi saldırıların, düşmanlıkların gelişmesi de bundan dolayıdır. Bugün Rojava Devrimi sadece Kürtlerin değil tüm Ortadoğu’nun yaşamında büyük değişimler yaratıyor. Yeni bir yaşam, yeni bir toplum ve yeni bir kişilik geliştiriyor. Ortadoğu’da ulus devlet sistemi dağılıyor. Bugün bu durum Irak, Suriye, Mısır ve Libya’da somut yaşanıyor. Bunun yerine bir devlet sistemi de kuramıyorlar. Şimdi bunun yerine yeni bir sistem gelişiyor. Bu sistem de şimdi Rojava’da hayata geçirilen demokratik ulus sistemidir. Buradaki örnekte herkes görüyor ki Ortadoğu’daki sorunları sadece bu strateji ve bu siyaset çözebilir. İstikrarın, demokrasinin, kardeşliğin, birliğin, özgürlük ve adaletin de yolu demokratik ulus çözümünden geçer. Bu da Önder Apo‘nun düşüncesidir, çözümü projesidir. Önder Apo bu düşünce ile sadece Kürt halkı için ve Ortadoğu için değil tüm insanlık için büyük bir armağan sundu. Bugün de bunun öncülüğünü Kürt halkı yapıyor. Halkımız meşru savunma örgütlenmesini ve bilincini de geliştirmeli. Bu sadece askeri güçlerin büyütülmesi temelinde değil, halk olarak meşru savunmasını geliştirmeli. Tüm halkımız silâh almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. Sömürgeci tüm güçlerin her türlü saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli. Köyünü, kentini mahallelerini terketmemeli, yaşam olacaksa da kendi topraklarında, ölüm olacaksa da kendi topraklarında olmalı. Rojavayı savunmak tüm Kürdistan’ı savunmaktır. Rojava Devrimine sahip çıkarsak ancak onurlu bir yaşama sahip olabiliriz, bunun için herkes yönünü Rojava Devrimine vermeli ve sahiplenmelidir.”
İbret manzaralarını görüyor musunuz? Akıl, fikir her şey Türkiye’den! Rojava’nın ne olduğunu anlatmaya gerek var mı, bilmiyorum. Kısaca bugün Kürt Koridoru diye adlandırılan, Derik’ten Akdeniz’e kadar olan coğrafya. PKK bunu Batı Kürdistan diye takdim ediyor! Bal gibi iç savaş çağrıları yapılıyor! Nerede bu İslâmcı kalemler, neden yazmıyorlar? Ne günlere kaldık!
Muhabbetle!