
Ali BADEMCİ
SMS:0542.311.1564
Buhârâ ve Semerkand şimdi Özbekistan hududları içindedir; Taşkend kadar ne nüfusu ne de canlılığı bulunmamaktadır! Çünkü dört nesil ötede insanlar “Basmacı” diye öldürülmüştür. Şimdi çocukları büyük dedelerinin adını dâhi bilmemektedir. Bu satırların yazarına Fergana ve Kaşkaderya’dan mesajlar gelmektedir! Bizim dedemiz kim?
Buhârâ Uluğ Türkistan’ın tam ortasında; Narşahi’ye göre 2300 yıllık bilinen tarihi vardır. Konu ile ilgili en eski kaynak olan Tarih-i Buhârâ’ya göre, bir hadis rivayetinde bu şehirde yaşayan insanlara Hz. Peygamber mahşerde şefaat edecektir. İskender tahribatını tam olarak bilmiyoruz, ama Emevî komutan Kutayba Bin Müslim, Arap orduları ile burayı işgal ettikleri zaman şehirdeki evlerin yarısının Araplar’a verilmesini emretmiş; Buhârâlılar da evlerin tamamını boşaltarak müstevlilere bırakmışlar ve kendileri de mücavir alanda bulunan köylere taşınmışlardır! Buhârâ kadim Türkler ve Soğdlular’ın ilk yerleşikleri; Buhârâ’dan sonra Semerkand, Sırderya kıyısında Hocend, Fergana’da Nemangan benzer Türk-Soğd şehirleridir, ki bugün bile bu durum Türk-Tacik iştiraki olarak muhafaza edilmektedir.
Bugünkü Özbekler Buhârâ’ya “Buxoro”; Göktürkler “Bukarak”; Araplar Oğuzlar gibi “Buhara”; Farslar, ”Bukhārā; Ruslar ise Farslar’a benzer şekilde bir fonetik benimsemişlerdir! Doğru olan ve tanınan isim bizim telaffuz şeklimizdir; bu isim hem yerli Türk-Tacik, hem de müşterek olarak İslâmi adlandırmadır! Efsane veya destanlara göre Uygur-Kıpçak ve Oğuzlar’ın atası olarak kabul edilen Oğuz Han veya Efrasayb hayatını burada geçirmiştir; o sebeble Şeyhname’ye Buhârâ İran ile Turan’ın merkezi, hâttâ başkentidir.
Tarihi kayıtlara göre Soğd-Tacikler ile Türkler’in mücadelesi olmamıştır! Daha Hunlar zamanında bunlar Türk koloniliği ve vasallığını kabullenmişlerdir. O sebeble daha baştan beri Buhârâ’ya bir Türk şehri gözü ile bakabiliriz! İslâmi devirde ise şehir Türk sufilerinin ve göçebe Oğuzlar’ın şerhirleşme sevdası Buhârâ örneği ve haşmeti ile gelişmiştir. Elbet bu şehri ilk yıkanlar ve yakanlar Araplar’dı, fakat mamur hale getiren Türklerdir! İkinci büyük tahribat Cengiz Han ve Moğol vahşetidir! Burası Selçukiler ve Türk Harezmşahlar devrinde dünyanın en mamur beldesi ve İslâm şehriydi! Emir Timur Sermerkand’dan sonra Buhârâ’daki Moğol tahribatını medeniyete çevirdiği gibi, Sırderya kenarında Yesi’de, Ahmed Yesevi dünyasını diriltti! Onun zamanında Buhârâ ve Semerkand dünyanın ve İslâm âleminin en mamur, en medeni, en müreffeh bölgesidir! İslâmi devrin ilk günlerinden itibaren Samanoğlu himayesinde İslâm burada kökleşti ve ilmi hâle geldi. Arap bağnazlığı ve talanın yerini kültürel ve inanç zenginliği aldı! Muhaddisler, Mezhep İmamları, Tefsirciler yetişti! Samanoğlularından etkilenen Gaznelililer bu derin kültürü Horasan’a taşırken Fergana’da Karahanlılar bambaşka bir Türk kültür dünyası yarattılar. Gudadgubilik ve Kaşgarlı divanı böyle vücûda geldi!
Buhârâ Semerkand, Fergana, Horasan İslâm çoşkusu Selçuklular vasıtası ile Bağdad’ı ihya ederek önemli bir merkez olarak ortaya çıkardı! İslâmı Şiileşmek ve Haşhaşi’leşmekten işte bu Buhârâ Cend-Yengikend-Havara’dan gelen Kınık çobanları sağladı! Evet bunlara İranlılar önce “Çoban” sonra da “Türkmen” dediler! Selçuklu Bağdadı’nda arlanmayan Abbasi Halifesi, İlhan Hülâgu’nın nasihatını dinlemediği için kafası koparıldı ve 1258’de günlerce sokaklarda teşhir edildi. Dolayısiyle İslâm bu asalaklardan da Alamud’dan da kurtuldu ve belânın kökü kazındı; İran tamamen Türkleşti! Gerçekte onlar da Arap tahakkümünden kurtularak kendilerine geldiler!
Buhara’yı 1920’de en son çiğneyen Sovyet Kızılordu oldu. Rus tarihçi Barthold istilâdan sonra Buhârâ’ya geldiğini ve sokaklarda şehir kütübhanesi ile arşivinin küllerini okuduğunu yazmaktadır. İşte son yağma ve talan ile ne yazık Emir Timur’dan kalan hazineler yağmalanmış, günlerce vagonlarla altınlar Moskova’ya taşınmış ve yazılanlara göre Bolşevikler iç savaşı bu para ile finansa etmişlerdir! Türkiye’ye 120 bin ruble geldiğini yazanların yüzü kara olsun, bu para devede kulakdır! Esas önemli olan Boşevikler’e hazineleri teslim eden cedidi Hükümet mensupları ve Maliye Bakanı’nın ne kadar altın teslim ettiğidir! Maalesef böyle bir tutanak bugüne kadar ele geçmemiştir ve hiçbir zaman da geçmeyecektir! Mangıt hanedanından son Emir Âlim bu altınlardan bir tane almamış ve Hazinenin kapılarını dahi açmamıştır! Bu hesap Bolşevikler, milliyetçi sanılan Cedidiler ve Allah arasında kalmıştır! Vah Buhârâ ah Buhârâ!
Buhârâ ve Semerkand şimdi Özbekistan hududları içindedir; Taşkend kadar ne nüfusu ne de canlılığı bulunmamaktadır! Çünkü dört nesil ötede insanlar “Basmacı” diye öldürülmüştür. Şimdi çocukları büyük dedelerinin adını dâhi bilmemektedir. Bu satırların yazarına Fergana ve Kaşkaderya’dan mesajlar gelmektedir! Bizim dedemiz kim?
İşte Buhârâ! Hoş ve Yahşi kalın, Türkmenler Özbekler