Ali BADEMCİ
Elbette Kongrat ve Mangıtlar’ın büyük çoğunluğu Volga Deltası’nda kalmıştır. Kongratlar hem Kazan hem de Kırım Hanlıları bünyesinde yer alırken Mangıtlar Kuzey Kafkasya ve Kazaistan’da Nogay adını almışlardır. Küçük Kaynarca Muahadesinden sonra Osmanlı dünya devletliği liginden düşünce Kırım ve Kuzey Kafkasya’dan bugün ne oldukları bilmeyen dünya kadar Kongrat ve Mangıt Türkiye’ye gelmişdir; bunlar direkt olarak Türk adı ile bütünleşip aramızda yaşarken, maalesef Mangıtlar’ın biçoğu başta hanedan âilesi olmak üzere önce Türkçeyi unutup Farsça konuşmaya başlamışlardır. Bugün için özellikle Özbekistan’da bulunan Mangıtlar hakkında elimizde sağlam saha bilgileri bulunmamaktadır. Maalesef Türkiye Üniversitelerinde Yüksek Lisans ve Doktora yapan Özbek kardeşlerimiz bu kadar önemli konuları araştırıp bize nakledecekleri yerde eften püften konularla kendilerini kandırmaktadırlar. Nedense bu konulardan habersizdirler.
ÖZBEK MANGIT-LAKAYLAR VE İBRAHİM BEY
Tam üç yıl evvel sosyal medyada bir münakaşaya müdahil olmuş, başlık yaptığımız Özbek Lakaylar (Laqaylar) hususunda, belki de bilmeden veya çok önceleri tamamen yetişme ortamının duygusal tepkilerine dayanarak bir ilim adamımızın doğru olmayan görüşlerine katılmadığımızı yazmıştım Şimdi nasıl olduysa eski defterleri karıştıran Türkiye ve Özbekistan’da yaşayan eğitimli kardeşlerimiz bu görüşlerimizi yeniden ortama taşıyarak sürekli olarak tarafımızdan bilgi istemektedir. Enver Paşa’ya karşı çıkıp onu tutuklayan “Kadimî Basmacı” İbrahim Lakay Bey’den ötürü bu kabile ülkemizde muhakkak iyi yönleri ile tanınmamaktadır. Belki de onunla ilgili ilk müsbet bilgiler “1917-1934 Türkistan Milli İstiklal Hareketi ve Enver Paşa” adlı iki cild hacimli eserimizde yeralmıştır. Daha sonra neşrettiğimiz “Sarıklı Basmacı” adlı, Paşa’nın Genel Sekreteri Nafiz Türker Bey’in hatıraları ile de bu görüşleri desteklemiştik. Ülkemizde fazla miktarda Buhârâ Emareti Hanedan âilesi mensubu olan Mangıt var, bir miktar da muhacir olarak gelmiş Lakay bulunmaktadır. Dünya yerinde durmuyor, tabii olarak Türkiye de öyle; eğitim yaygınlaşmış ve bu âilelerin çocukları yüksek öğrenimden geçerek arayışlara girmişlerdir. “Biz kimiz, nereden geldik, neyiz?” İşte bizim gibi insanlar da buldukları kırık dökük bilgilerle az çok onları teselli ediyor ve belli araştırmalara sevk ediyor gibimize gelmektedir: İşte o sebeble bugün bu konu üzerine biraz durmak istiyoruz.
Esasa bakarsak “Lakaylar” Emir Timur sonrası Türkistan’ında oldukça etkili ve gerçekte Orta Asyalı olamayan, batıdan gelme Kıpçak kabilesidir. Genel olarak bugünkü Tacikistan’ın Düşenbe ve Göktaş bölgelerinde otururlar ve burada yoğun Tacikler ile tam bir tesanüd içinde yaşarlar. Sanıyoruz ki Tacikistan genel nüfusu içinde sayıları birbirine eşittir; o sebeble Tacikistan Cumhurbaşkanı Lakay, Başbakan ise Taciktir. Elbette Lakaylar Özbek diye tanımlanıyor, aslında tarihte Mangıt Hanedanı’nın muhafızlık görevini yapmışlardır ve son Emir Mir Alim Han’a da katiyen ihanet etmemişlerdir. Bu sebeble bir ucu sosyalizm, diğer ucu milliyetçilikle rabıtalı “Cedidiler” bunları çok sevmezler. İşte Türkiye gibi bilinmeyen yerlerde de Amerikalılar’ın “Özbek Amazonları” dedikleri Lakaylar abalı duruma düşmüşlerdir.
Bilen insanımız azdır ama Mangıtlar’ın kökü Nogay’dır; İdil’de ilk Nogay Hanı da Mangıttır! O sebeble Lakaylar da Maveraünnehr’e büyük ihtmalle Mangıtlar ile birlikle gelmişlerdir. Son zamanlarda Rus âlimlerinin yaptığı etnolojik saha çalışmalarında Lakaylar’ın Semiz veya Barlas olabileceği görüşleri ağırlık kazanmıştır. Dolayısiyle hem Oğuzlar hem de Timuroğulları ile münasebetleri olduğu sonucuna varılmaktadır. Barlaslar’ın Lakaylığı Timur hanedenını Moğolluk görüşlerinden beriye çekerken, Lakaylar’ın Barlaslığı ise Özbekler’den önce bu yurtlarda bulunduklarına delâlet etmektedir.
Elbette Orhun’da Cengiz Han’ın dünya fethine çıkarken, cihangirin hatun tarafı Kongratlar gibi Mangıtlar da büyük yürüyüşe iştirak etmiş ve Cengiz nesli nazarında asâlet gösterisinde bulunmuşlardır. O sebeble Özbekler Maveraünnehr’e indikten sonra Kongratlar Harezm’de Hıyve Hanlığı, Mangıtlar ise Buhârâ’da Buhârâ Emirliği hanedanı olmuşlardır. Rus Çarlığı bu hanedanların varlığına son vermiş, Bolşevikler de aynı durumu onaylamışlardır. Şimdi Kongratlat Karkalpak diye adlandırılıyor, Mangıtlar ise büyük topluluk olarak Lakaylar adı ile ancak Tacikistan’da temsil edilebiliyorlar. Bu da tarihin garip bir cilvesidir; ikisi de Emir Timur’un varisi durumundadır, ki artık bugün için bölgesel adları Özbek, genel isimleri ise Türk’tür; hiçbir şekilde de Türklükten imtina etmezler!
Elbette Kongrat ve Mangıtlar’ın büyük çoğunluğu Volga Deltası’nda kalmıştır. Kongratlar hem Kazan hem de Kırım Hanlıları bünyesinde yer alırken Mangıtlar Kuzey Kafkasya ve Kazakistan’da Nogay adını almışlardır. Küçük Kaynarca Muahadesinden sonra Osmanlı dünya devletliği liginden düşünce Kırım ve Kuzey Kafkasya’dan bugün ne oldukları bilmeyen dünya kadar Kongrat ve Mangıt Türkiye’ye gelmişdir; bunlar direkt olarak Türk adı ile bütünleşip aramızda yaşarken, maalesef Mangıtlar’ın birçoğu başta hanedan âilesi olmak üzere önce Türkçeyi unutup Farsça konuşmaya başlamışlardır. Bugün için özellikle Özbekistan’da bulunan Mangıtlar hakkında elimizde sağlam saha bilgileri bulunmamaktadır. Maalesef Türkiye Üniversitelerinde Yüksek Lisans ve Doktora yapan Özbek kardeşlerimiz bu kadar önemli konuları araştırıp bize nakledecekleri yerde eften püften konularla kendilerini kandırmaktadırlar. Nedense bu konularda hocaların da gözleri kapalı ve bu kadar önemli konulardan habersizdirler.
Özbekler Meveraünnhr’de Emir Timur’dan sonra çok büyük bir medeniyet servetin üzerine oturdular. Muhammed Baburşah gibi Timuroğulları’nı Türkistan’dan kovdular, sebebi belirsiz bir şekilde “Türkmen” düşmanlığı yaparak kendilerini Fars Nakşileri veya Hocalar’ın kucağına attılar; böylece Türkistan’ı derin bir karanlığa gömerek âdeta Rus Çarlığı’na dâvetiye çıkardılar. Her boydan yerli Türk unsurlar elbette Özbek’liği bozkırlılık ve başıbozukluk olarak anlıyorlardı, işte bu sebeble Fars kültürü üstün gelerek emperyalizmi davet etti. Aslında işin etüd edilmeyen tarafı burasıdır. Çarlar’a karşı Ceditçilik, Bolşevikler’e karşı Basmacılık başta Özbekler olmak üzere Türkistan’ın son şansı idi. Cihan Savaşı’nda Enver ile başa çıkmayan Sarıkamış korkağı Kaufman’ın tilmizi Frunze, Buhârâ altunları ile iç isyanları bastırdıktan sonra yine bu maddî güçle Enver Paşa’yı da, Basmacılığı da sildi süpürdü!
Lakay önder İbrahim Basmacılığa Mangıt Emiri Âlim Han’dan mansıp almak için girmişti, zaten han devrilmeden önce yüksek bir mansıp olan Dadhah’dı. Özbek ve Mangıt olmaları dolayısiyle yine bir Mangıt olan Âlim Han için bütün Lakaylar Emirci, yâni Kadimî yâni “Cedid” düşmanı idi ve bu bir iktidar olma mecburiyetinden ileri geliyordu. Sonraki hayatını iyice irdeler ve Belşevik mahkemelerinde yapılan sorgulamalarına bakarsak İbrahim “Emir” olmak istiyordu. İşte işin aslı budur. Enver Paşa meselesinde ihânet etmemiş midir?Tabii ki etmiştir.Ama o, şartlar ne olursa olsun bir “Basmacı”dır ve ”Basmacılık” da Ruslar’a karşı mücadele demektir. Onun Cedidçiler’e karşı mücadelesi bir var olma ve görev meselesidir. Nitekim “Ceditçilik”in sükûtundan sonra ömrü Ruslar ile mücâdele ile geçmiştir.
Bugünkü Türkistan’da İbrahim Bey’e Enver Paşa ve Hacı Sami’den sonra “Başkumandan” gözü ile bakılmaktadır. Bu hiç de garipsenecek bir olay değildir. Çünkü Hacı Sami’den sonra o da Afganistan’a geçmiş, fakat bir süre sonra yeniden Şarkî Buhârâ’ya gelerek mücâdele etmiş ve tekrar Afganistan’a geçişinde bu sefer hiç de Türk dostu olmayan Amanullah Han’ın devrilmesinde Habibullah Saka’nın Başkomutanı olarak görev yapmış ve Afganistan “Saka” iktidarını âdeta o tesis etmiştir. “Sakalar” devrinde ise eski veli nimeti Âlim Han’ı bile dinlememiş ve kısa süren bu devirde onunla da arası açılmış ve Nadir Han devrinde yeniden hortlayan “Abdalilik”den ikrâh ederek tekrar Türkistan’a geçmiş, yeni mücâdelede bu sefer yakalanmış ve âilesi ile birlikte 1930’larda kurşuna dizilmiştir. Elimizde bulunan sorgulamalarında hiçbir şekilde tavizkâr davranmamış aksine tam bir Türk’e yakışır biçimde ölümle dalga geçmiştir. Bugün Tacikistan’da bulunan Özbekler’in %90’ı Lakay’dır. Afganistan’da böyle bir nisab bilmiyorum ama Ruslar’ın buradan kovulmasında lokomotif olanlar Özbekler’dir. Afganistan’da bugünkü haşinlik, gericilik gibi kavramları da Lakay olarak düşünmek
ve konumuz olan “Mücâdele”de böyle görmek lâzımdır kanaatindeyim. Türkistan ve Türkiye’deki ilgililere derin saygı ile sunuyoruz.