Ali BADEMCİ
SMS/WhatsApp : 542.311.1564
Elbette “Mozaik” ve “Sentez” gibi deyimler de yapay ve anlamsızdır; bunların hiçbir ilmi ve sosyolojik değeri yoktur! Ne Anadolu’da ne de dünyada Türk Etnosu bir mozaik değildir! Orhun Yazıtları’nı bir daha, bir daha inceleyiniz bu gerçeğin farkına varacaksınız! Kırk yıl bunu ders olarak okutan hocalarımızın bile tam olarak anlamadıklarını itiraf eden görüşlerinin bulunduğunu biliyoruz! O sebeble cumhuriyet tarihinde Türklük ifadesini ileriye taşıyan tarih-ideoloji-siyaset-kültür adamlarını rahmetle anmak ve kutlamak gerekirken yanlış kimlik arayışları ile öne çıkarmak kesinlikle Türk mefhumundan haberdar olmamak demektir! Çünkü Türk herşeyi ile kadim bir kültürün, milliyetin ve milletin adıdır!
ETNİSTE ARAYIŞLARI
Etniste elbette “Köken” demektir; Etnoloji ise “Köken Bilimi” anlamına gelmektedir. İnsanları etnik kökenlerine göre sınıflandırmaya da geçen asrın başından beri “Irk” denmektedir. Etniste bir bakımdan estetize edilmiş “Irk” anlamında da kullanılmaktadır. Diğer bir deyimle sosyalize olma sürecini aşmış insan guruplarının, diğer sosyal guruplara mensup insanlarla etkileşim esnasında ortaya çıkan paralel çizgili tasarımdır. İnsanların kültürel inkişafı sonucu geliştirdikleri grup dışı sosyalizasyon sürecinde ötekiler tarafından oluşturulan yapıyı ya tanınırlar “Recognition” veya tanınmazlar “Unrecognition”. Fakat fertler veya veya gruplar tarafından irade dışı etnik kimlikler ifâdesi bu süreç sonrasında şekillenirler! O sebeble biyolojik anlamda homojen bir etnisiteden bahsetmek hemen hemen mümkün değildir!
Genel anlamda insanların birey olarak ilk âile şuurları uzun sosyal gelişmeler neticesinde Etniste’yi ortaya çıkarmıştır; işte bu kültürel ve sosyal gelişimden sonra insanlarda Etniste arayışları başlamıştır. Aslında bunu kültürel gelişmelerin sonucu Milliyet’in teşekkülü olarak görmemiz gerekmektedir. Fakat Şark ve Orta Şarkın kabilezasyonu sosyolojik olayın doğru izah edilmesini maalesef engellemiştir! O sebeble Araplar’da gördüğümüz gibi kabile şuuru asabiyete dönüşmüş, ne yazık ki dini düşünceler de bunun önüne geçememiştir. Batıda “Faşizm” adı ile siyasileşen kültürün aslı “Üstün Irk” düşüncesidir; fakat Şark’da “Üstün Irk” değil ayrıcalıklı âile ve sülâleler sözkonusudur. Kadim Türk ve Çin kültürü tarihi süreçte bize bu gerçeği ortaya koymuştur! O sebeble Batı’da birbirinden çok az farkı bulunan kültürler ayrı milliyetler olarak teşkilâtlanırken Şark imparatorluklar cennetidir. Orta Şark dediğimiz Arap dünyası ise her iki tezahüründe dışında kaldığı için siyaseten güçlü devletler ortaya koyamamışlardır.
O sebeble geçen ve evvelki asırlarda batının Irk tanımları şarkın Etniste oluşumunu izah edemedi, çünkü Etnoloji’yi biyolojiye dayanan bir ilim olarak gördüler, halbuki Etnolji bir coğrafya ilmidir. Radloff’dan itibaren Rus tarih-filoloyi-sosyoloji âlimlerinin geniş saha ve arkeoloji araştırmalarına dayanan çalışlmaları bizleri, oldukça aydınlatmıştır! Bu çalışmaların siyasi yön ve sonuçları elbette konumuz dışında çok genel bir mevzuudur. Önemli olan bu çalışmalarda siyaset ile ilim arasına bir mesafe koymaktır. İşte bu çalışmalardan anlıyoruz ki Batı’nın temellendirdiği Türk’lüğü Moğol’lukla izah etmek bugün iflâs etmiştir! Türklüğü bir ilim olarak en güzel şekilde ifâde etmesi gereken Türkiye bu konularda çok gerilerde kalmış, Gumilev gibi Sovyet âlimleri tarihi ve sosyolojik açıdan Türk etniste çalışmalarına sistem getirmişlerdir! Sovyet uzmanlar Şark’da iki Etniste’nin, Türk ve Çin kadim etnoslarının olduğunu; Çin’in batıda Türkler, fakat Uzak Şarkta bütün Etnoslar ile alışverişi bulunduğunu kuvvetle vurgulamışlardır. Uzak Şarkta Çinliller, Avrasya’da Ruslar, İran’da Farslar, Orta Doğu’da Araplar, Anadolu’da Ermeniler, Anadolu ve Rumeli’de Rumlar’ı kadim Türk sosyalizasyonunun dışında tutamayız. Bu etnoslar Türklüğün tanımını yapmadan kendilerini izah edemedikleri gibi, Türk sosyolojisi de onları dışlayan bir eğilimle kendini anlatamaz ve siyasi söylemlerle parçalanmaktan kurtulamaz!
Modern çağda artık sosyoloyi ve tarihi birlikte götürmeliyiz; bilhassa Türk ufku için bu bir mecburiyettir! Elbette her etnosun bir milli tarihi ve sosyolojisi vardır; o sebeble dönüşümlerin ilmi ortamda çalışılması gerekiyor! Karaman tarihi ve sosyolojisini bilmeden Anadolu Rumluğunu izah edemezsiniz; bunun gibi Orta Anadolu Rum ve Orta-Doğu Anadolu Ermenliğini incelemeden sağlam bir Türk Etnosu düşüncesi oluşturmak mümkün değildir! Uzun yıllar devlet ve edebiyat lisanı olarak kullandığımız Türk Farsçası bizim sosyolojimizde İranlılar’dan fazla ehemmiyeti haizdir! Bunun gibi Tür sosyolojisini nazara almayan bir ilimi çalışma Irak-ı Arap, Suriye, Mısır, Magrib ve Hicaz’da Arap etnosunu anlamlandıramayız! Görülüyor ki Batı anlayışlarının tam zıddı bir durum ortaya çıkmakta ve Gumilev’in iddia ettiği gibi Etnoloji’nin bir coğrafya, hatta siyaset bilimi olduğu sonucuna varılmaktadır!
Türkiye İmparatorluk kültürünü gözardı ettikten sonra Etnos arayış ve tartışmalarında cahil aydınlarımız günlük polemik ve demogojilerden kurtulamadılar! Birçok Türk Ermeni ve Rum görülmek, böyle görüşler beyan etmekle kendi etnosunu ifâde ederken, bir kısım görüşler de en iyisinin din potasında kaynaşmak olduğunu ileri sürmektedir. Bu görüşlerin doğru olmadığı ülkedeki ideolojik ve siyasi bunalımlardan anlaşılmaktadır. Osmanlı anasırı Türk etnosundan kendi gönlünle değil zorla ayrılmış ve ayartılmıştır! Artık anasırın ihaneti gibi görüşlerden uzaklaşarak şu Devşirme sözü gibi aşağılayıcı yönelişlerden de kurtulmalıyız! Sosyoloji hangi Etnos’a mensup olursa olsun bir arada yaşayan insanların istese de istemese de devşirildiğini ortaya koymaktadır. İyi niyetli de olsa bu tip değerlendirmeler tamamen kültürel ve sosyolojik bir deyim olan Türk algılamasına zarar verir! Hele hele bu işi yapanlar kendine o ismi veriyorsa belki de arzu etmeden ihanete bulaşıyorlar!
Elbette “Mozaik” ve “Sentez” gibi deyimler de yapay ve anlamsızdır; bunların hiçbir ilmi ve sosyolojik değeri yoktur! Ne Anadolu’da ne de dünyada Türk Etnosu bir mozaik değildir! Orhun Yazıtları’nı bir daha, bir daha inceleyiniz bu gerçeğin farkına varacaksınız! Kırk yıl bunu ders olarak okutan hocalarımızın bile tam olarak anlamadıklarını itiraf eden görüşlerinin bulunduğunu biliyoruz! O sebeble cumhuriyet tarihinde Türklük ifadesini ileriye taşıyan tarih-ideoloji-siyaset-kültür adamlarını rahmetle anmak ve kutlamak gerekirken yanlış kimlik arayışları ile öne çıkarmak kesinlikle Türk mefhumundan haberdar olmamak demektir! Çünkü Türk herşeyi ile kadim bir kültürün, milliyetin ve milletin adıdır!
Hoşçakalın.