Ali BADEMCİ
Olmaya oldu, Yunanistan her bulanık zamanda olduğu gibi karnının açlığına tokluğuna bakmadan yırtık dondan çıkar gibi sahaya indi! Ege Denizi, Adalar, Kıbrıs! Al sana bir belâ daha! İmamlar medyaya hakim hergün fetva veriyor ve muska yazıyor ama hiçbir kehanet tutmuyor! Bunlara “Cemaat”ten farklı diyorlar da “Al birini vur ötekine!” Cumhurbaşkanı Bahçeli’ye Kurtları toplayamıyor diye kızmış da o da “Efendim bizim Kurtlar kuzular gibi değil, kandıramıyoruz” demişmiş! Bu da işin taşkalası! Eh ne diyelim anlıyoruz ki ülke ve millet olarak bir çemberin içindeyiz.
ÇEMBERDEKİ TÜRKİYE
Meydan muharebelerinde çembere almak, çepçevre kuşatmak, savaş tarihinin en eski ve en önemli taktiğidir! Küresel ve hâkim güçler artık, hem kaybı fazla hem de maliyeti yüksek diye sıcak savaşlara yaklaşmıyorlar. O sebeble istikbâlde zinde ve deneyimli ordulara sahip ülkeler öne çıkacaktır. ”Modernleşme” adı altında orduların küçültülmesi ve Türk geleneğinde ana kuvvetlerin “Paralı Askerler”den oluşması diye bir şey yok; çünkü Türkler bizzat savaşan ve buna kudsiyet atfeden bir millettir. “Modernleşme” ye elbette evet, fakat küçülmeye aslâ! Ordularınız küçüldükçe devletiniz zayıflar ve kendini koruyamaz hâle geliriz! O sebeble “İmperyal” güçler hiçbir şekilde ordularını küçültmemelidir! Elbette “İmperyal” deyimini “Emperyalizm” olarak anlamıyoruz; büyük millet ve büyük devlet olma şuuru olarak değerlendiriyoruz! İyice dikkat ediniz ki dünya siyasasında önde olan devletler bunlardır; hatta böyle bir amaç uğruna kalkınmasını ve toplumunun refahını sıfırlayan İran gibi devletler de yok değildir! Aslına bakarsanız Avrupa ülkelerinin orduya ihtiyacı yoktur; fakat milyonla ifâde edilen ordu besliyorlar da hiçbir zaman küçültelim demiyorlar!
Türkiye jeopolitiği dâima vurgulanır ve geniş geniş anlatılır; hattâ ”Bu coğrafyada tutunmak zor!” gibi içi boş büyük lâflar da edilir! Birader ecdâdımız 1000 yıldan beri bu topraklarda tutunmuş da biz neden tutunamayacakmışız! Demek ki kabahat jeopolitikte değil politika yapanlarda! Bizde devlet adamlarının iki önde iki de arkada daima dört gözleri olmuştur; nedense ülkenin meselelerine arka gözlerle bakarız! Aydınlarımız da öyledir; çünkü yok birbirimizden farkımız çünkü Osmanlı Bankasıyız!
1979’da İran’da bir ihtilâl oldu; Şah gitti Humeynî geldi; hemen savunmaya geçtik ki “Rejim ihraç edecekler” diye vehme kapıldık! Bakınız 38 yıl geçti rejim ihracı falan yok! İran Şiî İslâm Cumhuriyeti; bize tersine ABD’den Sünnî İslam gibi bozuk bir mal diretildi; az daha malı almış el sıkışmıştık, ki Allah yardım etti! Arkasından bir Irak dramı yaşandı ve uluslararası anllaşmalardan doğan haklarımızı kullanamadık ve kırmızı çizgiler de uçup gitti! Irak’a girmeyi hem öyle bir mutabakatla reddettik ki “Bataklığa giremeyiz, haydi girdik de nerede duracağız” gibi ham söylemler devlet görüşü oldu! Elin adamı geldi, girdi, işgal etti ve seni de çuvala koyup gönderdi! Biz İran’dan ihracat beklerken peşmergeye özenen marksistlerimiz bir anda “Kürtçü” oldu çıktı! Çok geçmeden bizim verimli “Kürtçülük”ü PYD adı ile Suriye’ye ihraç ettik!
2011’de Suriye’de olaylar başladı, başlangıçta masum istekler olarak yorumlandı ama, bizim arka gözlüler “Mezhep diktatoryası çöküyor” dediler! Aynı şeyi İran için söylememişlerdi, ırkçı Ali Şeriati’nin kitapları ülkemizde “İlmihal” gibi okunuyordu! Halbuki Suriye Aleviliği’ne “Şii” demek için bin şahit lâzımdı! Başta Emevî Camisi olmak üzere Lazkiye hattâ Türkiye’de bile Nusayriler Sünnî esasa göre ibadet eder! Bunların da farkına varamadığımız için işe bir “Mezhep” kavgası damgasını vurduk! Gelin Hatay’da görün, Sünni-Türkmen sığınmacılar ile Nusayriler kız alışverişi bile yapıyor!
Yavaş yavaş son kırk yılda kırk düşman kazandık: İran-Irak-Suriye! Halbuki üçü ile de “Kürtçülük” gibi benzer meselelerimiz vardı! Evvelki gün bir gazete yazmıştı; İran hududunda üç milyon Kürt ülkeyi terketmek için hazırlanmışken, bir ABD’nin üstüne Avrupa ile de bozuştuk; durup dururken nereden çıktı bir türlü anlayamadık! Rusya biraz yaklaşmıştı da baktı ki Türkiye yeniden ABD ile dans ediyor, birden piste fırladı ve Afrin’e kondu. ABD zaten güzelim Münbiç’de haydutlarla beraber! Türkiye’nin Suriye’den çekileceğine dair yabancı basında haberler var; rejim istemiyormuş! Bakalım onca şehid ve yaralıyı, dünya kadar mesarifi millete nasıl izah edecekler!
Olmaya oldu, Yunanistan her bulanık zamanda olduğu gibi karnının açlığına tokluğuna bakmadan yırtık dondan çıkar gibi sahaya indi! Ege Denizi, Adalar, Kıbrıs! Al sana bir belâ daha! İmamlar medyaya hakim hergün fetva veriyor ve muska yazıyor ama hiçbir kehanet tutmuyor! Bunlara “Cemaat”ten farklı diyorlar da “Al birini vur ötekine!” Cumhurbaşkanı Bahçeli’ye Kurtları toplayamıyor diye kızmış da o da “Efendim bizim Kurtlar kuzular gibi değil, kandıramıyoruz” demişmiş! Bu da işin taşkalası! Eh ne diyelim anlıyoruz ki ülke ve millet olarak bir çemberin içindeyiz.
İyi Pazarlar.