Ali BADEMCİ
Milliyetçiliği bu şekilde anlayacağız; bizi bölen, milleti ayrıştıran siyasete yaklaşmayacak prim vermeyeceğiz! Günümüzde Türk insanının, siyasetten arınarak kendine gelmesi, doğru düşünmesi ve doğru kararlar alması gerekiyor! Bu bir mecburiyettir ve Türk insanının birbirinin kucağından başka sığınacak limanı kalmamıştır. Bu topraklarda daha binlerce yıl adam gibi yaşamak istiyorsak birbirimizi sevmekten başka çaremiz yoktur
MİLLİYETÇİLİK
Referandum sonuçlarına göre milliyetçileri yeni bir dönem ve yeni bir sınav beklemektedir. Milliyetçilerin “Hayır” oyu kullanmasının siyasî sonuçlarından ziyâde toplumsal reaksiyonunu iyi okumak zorundayız! Bu okumanın sağ cephesi siyaset müessesesine isyandır; tabanından farklı yollara giren siyaset şiddetle cezalandırılmış, âdeta felç olmuş; sol milliyetçilik ise hiç fire vermemiştir! Böyle bir sonuç çok önemlidir ve Türk siyasetinin geleceğini belirleyecek derecede dikkatle izlenmesi gerekmektedir. Atatürkçü sol milliyetçilik, elbette ülkücülük olarak tanımlanan sağ milliyetçiliği azamî derecede ciddiye almaktadır; fakat aynı şeyi beridekiler için söylemek mümkün değildir. “Ulusalcılık” aşırı derecede ideolojik bir harekettir ve arka plânı bulunmaktadır; fakat “Atatürkçü” ve “Sosyal Demokrat” milliyetçiliği önemsemek gerekiyor! Bu cephede ses koro halinde çıkmasına rağmen temelinde “Atatürk” gibi vazgeçilmez bir tabu bulunmaktadır.
Bizim kuşak milliyetçileri kendilerini “Ülkücü” diye vasıflandırılan hareketin göbeğinde düşünmüşlerdir; bu hareket saflarında acı-tatlı hâtırlarımız bulunmaktadır. Lâkin bugüne kadar milliyetçiliğin siyasetine soyunanlar bu tertemiz duyguları görmemezlikten gelmişlerdir. O süreçte muhalefet diye adlandırılan hareketin içinde de bulunmadık; ayrılmayı ve komuta merkezini terk etmeyi kendimize zul’ saydık, fakat gelinen nokta ortadadır! Siyaset iktidar oldu da bakanlık koltukları hırsızlarla dolduruldu; acaba temizlendim mi derken mahalli idarelerdeki pis kokular ülkücüleri canından bezdirdi! “Artık yeter” demenin zamanını işte referandumda yakaladık! Varsın seçime kadar ikram edilen bakanlık koltukları da doldurulsun; ama netice değişmeyecektir; çünkü ülkücüler aldatılmışlardır!
1970’lerde Nihal Atsız akibetin böyle olacağını görmüştü; fakat çoğunluk siyasî iradenin peşinde gittik! Bu yol elbette yanlış değildi; fakat 2000’lerden itibaren hareket hem düşüncede hem de uygulamada belli merkezlerin ve kafası boş insanların kontrolüne girmiştir! Dolayısiyle geldiğimiz noktada milliyetçilik küsurattır ve siyasilerin elinde oyuncak olmuştur! Artık başımızın çaresine bakmalıyız; en büyük işkence âile işkencesidir; ülkücüleri zindanlar değil kendi siyasi hareketinin yabancılaşması çileden çıkarmıştır. O sebeble derneklere mi döneceğiz, kitapları mı okuyup yazacağız, kendimizi bir türlü bu zilletten kurtarmalıyız! Öyle işi “Devlet meselesi” diye derinlere götürmenin hiçbir anlamı yoktur! Aşikarı anlamayan siyasetin, derini anlaması hiç mümkün değildir; siyasette keramet kalmamıştır.
Milliyetçilik her devletin ideolojisidir; ülke insanlarının birlik, beraberlik ve kardeşliği demektir! Hiçbir dinî ve iktisadî görüşlere katılmadan kültürel değerleri tertemiz oksijen olarak teneffüs etmektir. Dün çocuktuk, artık yaşlandık, siyasetin stresine bile dayanamıyoruz! Türk milleti ve milliyeti bölünme kabul etmeyen bir bütündür; herkes Türktür ve herkes Müslümandır! Ufak tefek renk ayrılıkları kadı kızında kusur aramak gibidir! Elbette hepimiz sünnî ve hepimiz alevîyiz! Aynı zamanda Anadolu’da her Türk, Kürt-Laz-Çerkez- Abaza-Gürcü-Boşnak-Çeçen’dir. Dünyada ise Kazak-Azeri-Kırgız-Türkmen-Özbek-Tatar-Nogay-Başkurt’tur! Aksini nasıl iddia edeceğiz? Dış Türkler ile ülkelerimiz ve devletlerimiz ayrı olabilir, fakat biz tek milletiz! Orta Asya’da Tacik ve Moğol, Anadolu’da Fars, Arap ve Kürd’ü çemberin dışına atamayız!
Türk devlet oluşumlarında “Etnitizim” yoktur; kültürümüz modern millet ve milliyet anlayışının ta kendisidir! Türkçede “Irk” kelimesi yoktur, “Kavim-Kabile Asabiyeti” bir Arap ve Fars geleneğidir! Böyle eğilimlere milliyetçilik değil “Şovenizm” denir; halbuki Türk devlet idarelerinde siyaset canavarından evvel halklar arasında bir çatışma söz konusu değildir; yine de yok diyebiliriz! Geçmişteki “Ermeni”, günümüzdeki “Kürtçü” ayrılıkçılık yapay ve siyasidir! Bugün dünyanın neresinde olursa olsun her “Ermeni”nin gönlünde derin bir Türkiye özlemi ve Türk sevgisi vardır! Siz diyasporaları geçin!
Milliyetçiliği bu şekilde anlayacağız; bizi bölen, milleti ayrıştıran siyasete yaklaşmayacak prim vermeyeceğiz! Günümüzde Türk insanının, siyasetten arınarak kendine gelmesi, doğru düşünmesi ve doğru kararlar alması gerekiyor! Bu bir mecburiyettir ve Türk insanının birbirinin kucağından başka sığınacak limanı kalmamıştır. Bu topraklarda daha binlerce yıl adam gibi yaşamak istiyorsak birbirimizi sevmekten başka çaremiz yoktur.
İyi pazarlar efendim.