Ali BADEMCİ
İşte biz böyle İslâmcı istiyoruz; o zaman söyleyin her zamanki gibi siz değil biz ölelim! Varsın arkamızdan arayan olmasın, mezarımız belli olmasın, bir dağ başında, bir nehir kenarında, bir ovada uçuk kalalım! Bizler elbette “İslâmcı-Şeriatçı-Ümmetçi”yiz; fakat kullanılmış, artık, köhneleşmiş siyasi İslâmcı değil Peygamberin tebliği ve Allah’ın emri olan İslâmcıyız! Türk olduğumuz için de Türkçüyüz, hatta ırkçıyız, var mı ötesi! Bize “Turancı” diyorlar; elbette Turancıyız da! Bizim İslâmcılığımız Muhammed İkbal gibidir, Mevlâna sistemidir; Allah milli duygularımızı unutmamızı ve milliyetimizi ikinci duruma düşürmeye razı olmaz! O sebeble bize milliyetimizi unutturacak ve ikinci duruma düşürecek hiçbir siyasi, iktisadî hatta dinî sayılan düşüncelere uzak olmalıyız! Atatürkçü ve Cumhuriyetçiyiz; bu düşünce adam gibi, Müslüman olmaya engel değildir!
MUHAMMED İKBAL
Bizim gibi düşünenler için Atatürk her şeydir; ideolog- devlet adamı-asker-mürşid! Derler ki bir insan bu kadar özellik taşır mı; onlar halt ediyorlar çocuk yaşlarında boylarından büyük işlerle uğraşıyorlar! Aramanıza gerek yoktur, bunlar ideoloji budalası, büyük sözlerle büyük adam olacaklarını sanan, tutturdukları yolun ne olduğunu, nereye çıkacağını bilmeyen, güyâ İslâmcılar! Birileri peçelerini kaldırdılar da ne biçim fahişe olduklarını anladık: FETOCÜ’ler! Yazık ki hâlâ onlara özenenler var ve sonsuz imkâna sahiptirler! Ne yazık ki Atatürk yolunda olanlar bizler gibi yoksul insanlar!
Efendim Fethullah Gülen cahil bir cami imamı, neredeyse Atatürk’ü reddenler onu peygamber yapıp çıkardılar! Muhammed-Seyyid Kutup hiç eksiği olmayan insanlar; İranlı Ali Şeriati de kavuşulmayacak büyük düşünürler! Peki ya Muhammed İkbal! Onu geçin İslâmcı ama açıktan Atatürk sevdalısı! Bizim kuşak İslâmcıları onu pek severdi; anlatırlar saatlerce dinlerdik! Anlatımlarda Atatürk adı geçmezdi ama, bizler İkbal’ı tanıdığımızda onun ne derece “Atatürkçü” olduğunu daha çocuklukta öğrenmiştir! Her Pakistanlı gibi aynı zamanda “Müslüman Türk” sevdalısı idi! Evet Muhammed İkbal, âlim, şâir, filozof ve politikacı. Şiirleri çağdaş Urdu ve Fars edebiyatının en önemli numunelerindendir. Yabancı ansiklopedilerde “Allâme İkbal” olarak da ifâde edilmektedir.
Muhammed İkbal 1877 doğumludur; hayatının en verimli yıllarını o zaman “Hilâfet Merkezi” diye adlandırılan Lahor muhitinde geçirmiş, güzel eserlerini burada vücûda getirmiştir. Köhne Arap milliyetçilerinin eserleri yerine Türk ve dünya düşüncesini tetkik etmiş, görüşlerini bir yandan şiir diğer yandan nesirle ifâde etmiştir. Goethe-Nitsche-Hegel-Tolstoy-Karl Marks-Engels emsali batılı mütefekkirlerin düşüncelerini incelemiş ve bunlara karşı “Garb-Şark Divanı” adlı ölümsüz eserini yazmıştır. İkbal bu eserinde İslâm âlemini bir bütün olarak ele almış ve hepsinin meselelerini terennüm etmiştir.
İkbal Buhârâ-Tebriz-Konya’ya İslâmiyet’in Hindistan’da yayılan şekli bu üç şehirde yetişen üstadların ruhunu taşıdığı için, çok samimi bir sempati ile bağlı kalmıştır. O Türkiye’nin Mustafa Kemal idaresinde batılılarla savaşta kazandığı büyük zaferi öven bir şiirinde “Biz dünya Müslümanları bir ümmî rehber (Peygamber) in idaresinde cihanı, Hakkın esrarına kavuşturmuştuk, elimizde silâh olmadığı halde nice avlar elde etmiştik; şimdi ise elimizde bol silâh olduğu halde bu avların eline esir düştük” dedikten sonra Mustafa Kemal’e hitab ederek “Atın nereye kadar kadar gidebilirse sen oraya, koş! Bugüne kadar güya tedbir alıyormuşuz zanniyle kendimizi aldattık ve her şeyi kaybettik. Şimdi koş, kaybettiklerimizi geri alalım.” demektedir.
Bu şiirin orjinali şöyledir:”Ey besâ sayd ke bi-dâm be fitrâk zedîm; dar bagl-i tir u kemân, kuşte-i naxcîr şûdim;hergücâ râh dihet esb beran tâz ke mâ bârihâ mât derin ‘arsa betedbir şûdim.” Mustafa peygamberimizin adı olduğu için Muhammed İkbal “Mustafa Kemal” için de bu ismi o mânâ ile kullanıyor ver onu Peygamberden sonra kendisinin en büyük mürşidi saydığı Mevlâna ile beraber zikrediyor ve ilhamı Türkiye’den bekliyor!” Yine bir şiirinde Atatürk ve Milli Mücadele için İkbal şunları yazar:
“Türk fidanı batı yıldırımının kendisini devamlı rahatsız etmesine rağmen kök saldı ve meyve verdi; Peygamber Muhammed Mustafa, münafık düşmanı Ebuleheb’in kendisini taciz eylemesi sayesinde nasıl kemâle ermiş idiyse, Türklerin Mustafa’sı (yani Mustafa Kemal) da bu Frenklerle çarpışma neticesinde kemâle erdi. Benim şiirimi Hint ye Acem ayarı ile ölçme, zira bu şiirin cevheri gece yarılarında akan göz yaşlarımdan geliyor. Gel, Mevlâna küpünden bir söz şarabı getireyim ki o üzüm şarabına nisbeten daha tâzedir.”
Millî Mücâdelenin daha ilk yıllarından itibaren İkbal rüzgarı Pakistan şehir ve cami duvarlarına resmedilmiştir; her tarafa “Mustafa Kemal “ levhaları asılmıştır. Camilerde Türk bayrakları, Kuran-ı Kerim ve Mesnevi baş köşelerde durmuştur. İkbal kendi zamanında sadece Türkiye’ye değil Türkistan’a da çağrıda bulunmuştur. Şu üç parça şiire dikkat ediniz:
“Nihal-i Türk zi barq-i Ferenk bâr avurd; zuhûri Mustafevî ra behane Bûlehebi-st Menic ma’nii men der ‘iyâr-i Hind u ‘Acem Ke asl-i in goher ez giryehâ-i nimşebî-st Biyâ-ke men zi xum-i Pîr-i Rûm avurdem mey-i suxan ke cevanter zi bâde-i ‘anâî-st”
“Çeng-i Temurî şikest, âheng-i Temurî becâst, Ser birûn miâred ez sâz-i Semerqandî diğer.”
“Egerçe zâde-i Hindem, furûg-i çeşm-i men est zi xâk-i pâk-i Buxara u Kâbil u Tebri-est.”
İşte biz böyle İslâmcı istiyoruz; o zaman söyleyin her zamanki gibi siz değil biz ölelim! Varsın arkamızdan arayan olmasın, mezarımız belli olmasın, bir dağ başında, bir nehir kenarında, bir ovada uçuk kalalım! Bizler elbette “İslâmcı-Şeriatçı-Ümmetçi”yiz; fakat kullanılmış, artık, köhneleşmiş siyasi İslâmcı değil Peygamberin tebliği ve Allah’ın emri olan İslâmcıyız! Türk olduğumuz için de Türkçüyüz, hatta ırkçıyız, var mı ötesi! Bize “Turancı” diyorlar; elbette Turancıyız da! Bizim İslâmcılığımız Muhammed İkbal gibidir, Mevlâna sistemidir; Allah milli duygularımızı unutmamızı ve milliyetimizi ikinci duruma düşürmeye razı olmaz! O sebeble bize milliyetimizi unutturacak ve ikinci duruma düşürecek hiçbir siyasi, iktisadî hatta dinî sayılan düşüncelere uzak olmalıyız! Atatürkçü ve Cumhuriyetçiyiz; bu düşünce adam gibi, Müslüman olmaya engel değildir!
Hoşçakalın.