“Okumuşlarımızın Çarpık Bakışı”
Kenan EROĞLU
–Odgurmuş(1): (Not: Biraz geriye giderek duruma bakalım) Ordularımız, Suriye’de Fırat’ın doğusuna her halde girecek.
–Monşer-Usta(2): Olmaz, asla olmaz. Türkiye bir bataklığa çekiliyor. (Bu bataklık konusu gazetelerimizin, internet sitelerimizin köşelerine yerleşmiş olanlar tarafından senelerdir işleniyor olmasına rağmen Mehmetçik Suriye’nin kuzeyinde cirit attığı halde bataklığa bir türlü ulaşamadı)(!!!). (bu demektir ki “Suriye ve bataklık” konusu bizim şu ezik okumuşlarımızın kafasına bir ur gibi yaşıyor.)
–Odgurmuş: Ordularımız Suriye’ye akşam sabah girmek üzere.
–Monşer-Usta: Olmaz, yine onlarca şehid gelecek. Kendi çocukları gitmiyor ya, fakir garibanın çocukları gidecek yine.
–Odgurmuş: Türkiye bu gün Suriye’ye girdi. Ordumuz karadan ve havadan terör hedeflerini tarumar ediyor.
–Monşer-Usta: Çok geç kalmış bir hareket çok. Askere kalsa bu güne kadar kaç kere girerdi ama. Ah şu siyasal iktidar. Mehmetçiğin önünü kesiyor.
–Odgurmuş: Ordularımız bu Suriye savaşında ve teröre karşı verdiği savaşta tamamen yerli mühimmat kullanıyorlar.
Monşer-Usta; Ne yerlisi be kardeşim, oradan buradan alıp kendi damgalarını basıyorlar. Al sana yerli oldu diye yutturuyorlar. Sonra o kadar dağı taşı bombalayıp mühimmat harcayacaklarına fabrika yapsınlar da el âlemin çocuğu faydalansın. Üç beş kişiye ekmek kapısı açılsın.
–Odgurmuş: Türkiye Suriye’ye girince, ABD telaşa kapılıp üst düzey 3 bürokratını görüşmeler için Türkiye’ye gönderiyor.
–Monşer-Usta: Ben biliyordum. Abd bize “dur” diyecek “daha fazla ileri gitmene izin vermem” diyecek. Abd daha son sözünü söylemedi. Abd’ye rağmen bu hareketi yapamazsınız.
–Odgurmuş: Türkiye Abd yetkililerine 32 km. güvenli bölge tezini kabul ettirdi.
–Monşer-Usta: Olurmu efendim, 32 km. ne demek. 32 km.nin altı ne olacak. Teröristler oraya çekilir oradan Türkiye’ye terör saldırısı yaparlar. Ordularımız değil 32 km. Suriye’nin en güneyine kadar inmeli. Oralar da terörden temizlenmeli.
–Odgurmuş: Türkiye’nin hedefi 32 km derinlik değil miydi? Bunu sağladı bölgenin kontrolü TSK’ da olacak.
–Monşer-Usta: Olmaz, mümkün değil. 32 km.nin güneyine yığılan teröristler ne olacak. Onlar Abd’nin korumasında.
–Odgurmuş: Ama Türkiye Abd’yi istediği noktaya getirdi.
–Monşer-Usta: Asla inanmam. Kim bilir ne vaat ettiler. Bence karşılığında Kıbrıs’ı verdiler. Belki de Kürt devleti konusunda anlaştılar. Ama açıklamıyorlar.
–Odgurmuş: Suriye’de ve Irakta nerede bize bir tehdit varsa askerimiz tepelerine biniyor.
–Monşer-Usta: Kimin tepesine biniyorlar. Hani kandildekiler. Neden yakalayamıyorlar. Avrupa’nın her yerinde cirit atıyor Türkiye aleyhine faaliyetlerini sürdürüyorlar.
–Odgurmuş: Türkiye, dünyanın neresinde olursa olsun Ülke aleyhine faaliyet gösteren tüm teröristleri tesbit edip getiriyor ve kanun önüne çıkartıyor.
–Monşer-Usta: Ben onu bunu bilmem.
Yönetsel bakımdan söz sahibi olanlar veya olma düşüncesini taşıyanların ülkeyi rahat, huzurlu, istikrarlı ve emniyetli bir çizgide götürebilmeleri için devlet millet bilinciyle, dünya ve Türkiye gerçekleriyle beyni dolu olmalıdır.
–Odgurmuş: Yine konuyu değiştirdiniz.
Ülkeyi yönetenler ve silahlı kuvvetlerimiz görev ve sorumluluk bilinci içerisinde hareket ederek Suriye harekâtlarını başarı ile yürütüyorlar.
Her zaman yaptığınız gibi yine herkesi akılsız, kendinizi en akıllı ve her şeyi düşünen biri olarak görüyorsunuz.
–Monşer-Usta: Öyle mi değil mi ben bunu da bilemem. Ama
Bir başka önemli gerçekte Türk Devletini idare etmeyi isteyenler Türklüğüyle onurlanmalı ve gururlanmalıdır.
–Odgurmuş: Bir adam eğer milliyetçi ise ve sürekli milliyetçiyim diyerek bu düşüncesini ileri sürerse bu adama normal bir insan gözüyle bakılmaz. O kişinin icraatlarına bakılır ve bu icraatlar Türk devlet ve milletinin ne kadar menfaatinedir ona bakmak gerekir. Yoksa laf ile peynir gemisi yürümüyor. Sürekli “ben milliyetçiyim, ben milliyetçiyim” demekle milliyetçi olunmaz. Böyle ikide bir milliyetçiyim demenin de fazla bir anlamı yoktur.
–Monşer-Usta: İstikrarlı, emniyetli ve huzurlu olarak yönetmek düşüncesiyle Türk Devletini idare etme arzusu taşıyanlar, devletteki tüm görevlere hazırlıklı olmalıdırlar.
–Odgurmuş: Yahu siz ne diyorsunuz. Yani herhangi bir insan her türlü göreve hazır olmalı öyle mi. Bu nasıl olacak, çeşitli ihtisaslar gerektiren konularda rastgele birinin getirilip görev verilmesi ne kadar akla ve mantığa uygundur. Herkes kendi işini iyi yapsın yeterlidir. İş bilmeyen insanlar ne yazık ki sizin gibi başkalarının işleri ile uğraşıyor ve onlara akıl veriyorlar.
–Monşer-Usta: Bir devletin ayakta kalabilmesi, iyi veya kötü olaylara hazırlıklı olabilmesi için görev yapan önemli kurumlardan biri İstihbarat kurumudur.
–Odgurmuş: Devletimizin istihbaratı zaten çalışıyor, hatta belki de bütün zamanlardan daha iyi çalışıyor. Haber alma haber yayma, yanıltma, ülke aleyhinde geliştirilmeye çalışılan propagandayı tersine çevirme, milli konularda iç ve dış kamuoyu oluşturulmasına yardımcı olma vs. gibi önemli işlemler istihbaratımız sayesinde zaten yapılıyor. Yapılan bir şeyi hala yapılmalıdır diye ileri sürüyorsunuz.
–Monşer-Usta: İstihbarat kurumunda bulunan görevlileri, İstihbaratın ne demek olduğunu, ne işe yarayacağını, nasıl yapılacağını, yapılan işlemlerin neler kazandırıp veya kaybettireceğinin teorik ve pratik eğitimini almalılar.
–Odgurmuş: İstihbaratçılar her halde size bilgi vermiyorlar. Veya orada görev yapanlar size göre sıradan insanlar ve siz onlara akıl öğretiyorsunuz. Elbette ki istihbaratçılar size herhangi bilgi vermeyecekler, bu durum onların çalışma usullerinden olmalı.
–Monşer-Usta: Bir devletin kurulması ve yaşamasında temel güç olan diğer bir kurumda Ordu’dur. Orduda şu veya bu rütbede görev alacak olanlar Cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi bu milletin özünü kavramış insanlar olmasına dikkat edilmelidir.
–Odgurmuş: Siz ne diyorsunuz devletin kurulmasında ordunun ne önemi var. Devletleri ordular kurmaz, Milletler ordularını meydana getirirler ve devletlerini kurarlar. Millet ne kadar güçlü olursa ordusu da o kadar güçlü olur.
Pek sayın! Monşer-Usta, siz da her şeye bir tuhaf bakıyorsunuz. Size göre idareci ve yöneticiler hiç bir şeyden anlamaz ve hiçbir şeyi bilme cahil cühela insanlar. Sürekli şöyle olmalı, böyle olmalı diyerek her halde kendinizi avutuyor olmalısınız.
Bilmelisiniz ki el elden üstündür, sizin dışınızda da meseleleri bilen ihtisas sahibi pek çok kişi var.
Bence siz sürekli tenkid etmekten ve akıl vermekten ve her icraata çok yanlış yapıldı, çok geç kaldı, öyle olmaz, böyle olmaz diye eleştirmekten vaz geçin. Biraz milli duygularınız kalmışsa rakip firmanın rekabetçi elemanları gibi davranmaktan da vaz geçiniz.
……………………..
(1)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.
(2)- “Monşer-Usta”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet