Abdülkerim Kasım İhtilâli:
Irak’ta, hiç de ABD’nin istediği antikomünist idare kurulamadığı gibi, günden güne bu ülke Rusya yanlısı bir Marksist yönetime doğru gidiyordu. Komünizme karşı samimi Müslüman olan ve hâlâ kendini Osmanlı diye nitelendiren bir miktar Sünni Araplarla Türkmenlerin dışında kimse kalmamıştı. Kürtler ve Şii Araplar tamamen komünizan duygulara sahipti. 40 yıldan beri İngilizlerin ısrarlı çalışmaları ve eğitim politikaları sebebiyle ovaya inen birçok Kürt, “Âlim” olup çıkmışlardı. Aşağı yukarı bilhassa Türkmeneli’nde hemen hemen bütün devlet kadroları Kürtlerden meydana geliyordu. Ordu içerisinde de Kürtçü-Militarist hareketler artmış Amerikalıların inadına komünizm devlet kapılarını sallamaya başlamıştı.
İşte böyle bir ortamda, 14 Temmuz 1958’de daha ilk günlerde çok kanlı başlayan bir askeri ihtilâl olmuştu. İhtilâlin lideri Albay Abdülkerim Kasım, Irak’ta “Uffeyli” diye adlandırılan Arap-Kürt karşımı bir soydan geliyor; tamamen Kürtler ve Komünistlere dayanıyordu. Zaten “Türkmen” diye bir ulus tanımıyordu. Nitekim oluşturulan geçici anayasada da Irak Devleti’nin asli unsuru olarak Araplar ve Kürtler gösteriliyor, “Türkmenler” azınlık olarak nitelendiriliyordu. Albay Kasım, çok geçmeden İhtilâlin milliyetçi Arap subaylarından ve daha sonra Irak Cumhurbaşkanı olan Abdüsselam Arif ve yandaşlarını tasfiye ederek, “Mehdavi” adlı hem hayvan hem de insan kasabı olan bir kişinin başkanlığında teşkil edilen Halk Mahkemesi’nde yargılatarak ileride kendisini ipe gönderen bu şahıstan korktuğu için sadece tasfiye ile yetindi. Böylece tek adam haline gelince Devlet’i tamamen Kürtlere ve komünistlere teslim etti.
Bağdatlı, muhtemelen Arap olan Mehdavi’nin âilesi kasapmış. Bu kişi ile ilgili tam palyaçoya lâyık görülen hikâyeler anlatılır. İhtilâlden evvel Ordu’nun kömürünü çalıp evine götürdüğü için mahkûm edilmişti, ancak bu halden kendisini Albay Kasım kurtardığı için ona çok bağlıydı. Mahkemeleri Lenin ve Marks’a methiyelerle açar, bir müddet Türkiye ve Osmanlı’ya küfrettikten sonra Halk Mahkemesi Savcısı Kürt Macit Emin’in okuduğu kasideler eşliğinde, güya rejim düşmanları, yani Komünist olmayanlar huzura getirilirmiş. Tabii olarak en kalabalık sanıklar hiç komünisti olmayan Türkmenlerdi. Mehdavi, huzura getirilenlere önce gelir durumunu sorar ve bunları soyduktan sonra yine en ağır cezayı verir, bu işi de “İlericilik-Sosyalizm” adına yaptığını ifâde edermiş. Fakat Kasım devrildikten sonra muhakeme edilirken “Beni başkan yapın bunların tamamını bir celsede asayım” diyerek alçaklığını tarihe kaydetmiştir.
Abdülkerim Kasım zamanında Irak Devleti’nin tamamen Kürtlere teslim edildiği dönemde, İngilizlerin safında Osmanlı’ya başkaldıran bugünkü Mesut Barzani’nin dedesi Abdüsselam’ın çocukları Şeyh Ahmed ve babası Molla Mustafa, yani Barzani aşireti ne yapıyordu? Büyük dede Abdüsselam Osmanlı’nın idam sehpasına giderken, zamanın Musul Valisi Süleyman Nazif’e ”Ben devletime hıyanet ettim ve cezamı buldum; vasiyetim şudur ki çocuklarım ve torunlarım bu gibi maceralara atılmasınlar, zira sonu hüsrandır” demişti ama onu kimse dinlememiştir. Bunlar hiçbir şekilde, Rus taraftarı olmalarına rağmen, İngilizler sonra da Amerikalıların arkasından ayrılmadılar. Her karşıt hükumetle mücadele ettiler. Krallık devrinin başından itibaren aşiretin tartılmaz lideri Molla Mustafa Barzani idi.
1958 İhtilali’nde Molla Mustafa Rusya’da idi. İhtilâlin, Irak kapılarını sonuna kadar Kürtlere açmasının ardından Barzani adamları ile birlikte ve büyük bir törenle Irak’a getirilmiş kısa zamanda ülkede ikinci adam durumuna yükseltilmiştir.. Abdülkerim Kasım’ın “el-Meclisil Vatani” adlı Yüksek Şura’nın; Şevket Baban (Avukat), Celil Hoşyar (yüksek dereceli hâkim), Şeyh Sadık Barzanî, İbrahim Ahmed (Habad adlı Kürtçe gazetenin sahibi), Refik Hilmi (Kürt tarihçisi ve İrak’ın, Türkiye’deki Kültür Ateşesi), Mükerrem Talabanî (Toprak reformu teşkilâtı müfettişlerinden), Nahide Selâm (Kürt şairi), Abdullah Güran (Dünya Barışseverler Derneği üyesi), Maruf Berezenci (Kerkük belediye başkanı ve Kerkük katliâmını idare edenlerden), Lütfü Bekir Sıdkı (Bağdat Hür Ses
gazetesi sahibi), Halûk Emin Zeki (Bağdat Barosu yönetim kurulu üyesi), Yarbay Taha El Bamerni (Silâhlı Halk Mukavemet Teşkilâtı Komutanı) gibi üyelerinin çoğu Kürtler’den meydana geliyordu.
Yarın konu edeceğimiz Musul ve daha sonra Kerkük katliâmı, bu kurulun emri ile yapılmıştı. Bu üyelerden, Refik Hilmi adındaki Kürt, ilk önceleri İngilizler tarafından beslenmiş, sözüm ona Kürt tarihini yazmış ve Kasım devrinde de, İstanbul’a Kültür ataşesi olarak gönderilmişti. Marûf Berezenci adındaki komünist Kürt ise, uzun yıllar Rusya’da yetiştirildikten sonra Kasım tarafından, Irak’a davet edilerek, Kerkük Belediye başkanlığına getirilmişti. Bu eli kanlı komünist, Kerkük’teki ikinci tümen komutanı komünist Davud El Canâbi, Cabbâr Piruz, Nurettin Mulla Veli, Ojin ile birlikte Kerkük katliâmını yönetmişlerdi.
(Yarın Musul ve Kerkük Katliamı)