MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Reza Zarrab’ın Meclis Soruşturma Komisyonu’nun raporunda delil olarak yer alan, eski Bakan Zafer Çağlayan’a rüşvet olarak verdiği iddia edilen saatle ilgili Çağlayan’ın ödeme yaptığını gösteren imzalı kağıt için “Uyarlanmış bir kanıt gibi görülüyor” dedi. Yeniçeri, “Bu bir belge değildir. Bunun ne zaman yazıldığı, ne zaman düzenlendiği önemlidir. Öyle görünüyor ki bu işler ayyuka çıktıktan sonra kamuoyunda tartışılmaya başladıktan sonra, zevahiri kurtarmak amacıyla yapılmış bir işlemdir.” dedi. Yeniçeri, “Halk, bunun anlamını kafasında netleştirmiştir. O da şudur: Bizi yönetenler bizi yiyenlerdir.” diye ekledi.
MHP milletvekili Özcan Yeniçeri, TBMM’de bir basın toplantısı düzenledi. Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Yeniçeri’ye, bugün bir gazetede haber olan ve sosyal medyada günün konusu olan söz konusu belge soruldu.
Yeniçeri ilk olarak, “Uyarlanmış bir kanıt gibi görünüyor. Bu meselenin üzerinde çok durulduğundan tartışma konusu saatin üzerine gelindiğinden muhtemelen Reza Zarrab ile bir araya gelinip, bir kağıdın üzerine ‘ben bunu verdim şu kadar Euro karşılığında parasını da ilgili bakandan aldım’ şeklinde, bir imza söz konusu. Bu bir belge değildir. Bunun ne zaman yazıldığı, ne zaman düzenlendiği önemlidir. Öyle görünüyor ki, bu işler ayyuka çıktıktan sonra, kamuoyunda tartışılmaya başladıktan sonra, zevahiri kurtarmak amacıyla yapılmış bir işlemdir. Muhtemelen Soruşturma Komisyonu’nun AKP’li üyeleri ‘Bu konuda sıkıntı var siz böyle bir belge getirin’ demiş olabilirler. Bu belge sonucu olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.” dedi.
MHP milletvekili Yeniçeri, “Ama nereden bakarsanız bakın, benim okuduğum kadarıyla 240 bin Euro imiş bu saat. Nereden çıktı nereden girdi ona bakmak lazım. Gerçekten o para resmi kayıtlardan çıktı mı çıkmadı mı? Bu az bir para değil ki? Benim üzerimde 240 bin Euro var, Reza Zarrab geliyor, kağıda yazıyoruz, ben o 240 bin Euro’yu kendisine takdim ediyorum. Böyle olur mu? Bunlar mutlaka kasadan çıktı. Kasadan çıktıysa hangi kasadan çıktı? Ya da bankadan havale edildiyse hangi bankadan havale edildi, onun yanına ilave edilmesi lazım.” diye ekledi.
Meclis Soruşturma Komisyonu’nun bunu sormasrı gerektiğini belirten Yeniçeri, “Soruşturma Komisyonu aklama paklama saklama komisyonu olunca ‘böyle bir belge getir biz bunun üstünü örter geçiştiririz’ şeklinde AKP’li zat-ı muhteşemler çok muhterem zatlar, muhtemelen böyle bir tavır takındılar. Onun üzerine uydurma birşey yazılmış imzalanmış. Onun üzerine bir aklama meydana gelmiştir.” şeklinde konuştu.
Yeniçeri ardından da şu örneği verdi: “Tapu sicil muhafızlığı diye bir yer vardır. Yani tapuyu tapu sicil muhafızlığında yapmak zorundasınız. Eskiden, daha devlet otoritesi tam yerleşmediği zamanlarda, insanların arasındaki ilişkilerin resmileşmediği dönemlerde, kağıtların üzerine şu tarlayı ben aldım şu kadar da para verdim, şeklinde bir takım yazılar yazar, altını da imzalarlardı. Hiçbir geçerliliği yoktur, bunun. Çünkü mutlaka tapuda şerh edilecek ki, bunun bir anlamı olsun. 240 bin Euro, Türk parası ile çevirirsek 700 bin küsür TL ediyor. Bu para hangi kasadan çıkmış, hangi bankadan havale edilmiş, hangi tahsilat makbuzu ile verilmiş, bunun ortaya konması lazım ki, anlam kazansın.”
Yeniçeri son olarak da şöyle konuştu: “Ben hukukçu değilim ama orta zekada baktığımızda bunun böyle olduğunu görüyoruz. Yolsuzluğa kılıf bulma komisyonu, buna böyle bir kılıf bulmuş ve üstünü kapatmaya kalkmıştır. Fakat muhalefet yönünden iyi yapmışlardır, iktidar yönünden ise kötü yapmışlardır. Zira halk, bunun anlamını kafasında netleştirmiştir. O da şudur: Bizi yönetenler bizi yiyenlerdir. Bunu da yasaları çıkararak kendilerini temize çıkarmaya çalışanlardır. Her alanda bu böyle olmuştur. Onun için bu dosya açılacak. Ne zaman açılacak? İktidar iş başından uzaklaştığı zaman açılacak. Bir de utanmadan bunları silelim, evrakları belgeleri silelim diye ortaya çıktılar. Bu da çok enteresan. Madem suç yok belgeleri neden siliyorsunuz, neden imha ediyorsunuz, ortadan kaldırıyorsunuz? O belgeler daha açılmadı ki, silesiniz. Şu 100 milyon dolar sen ver, 100 milyon dolar sen ver, 10 milyon getirmiş, geri gönder, kucağımıza oturacaklar, şu villalar filan, şu arsalar tapular arsalar, araziler, imarlar. Daha açılmadı ki. Daha Erdoğan Bayraktar konuşacak daha. Daha Erdoğan Bayraktar çıkıp diyecek ki ‘Ben şunları yaptım başbakan söyledi de yaptım. Ben şunları yaptım, hükümetten falanca dedi, onun için yaptım. Yargılanacak birisi varsa, ben değil o’ diyecek. Çünkü adam baskı altına alındı, susturdular.”
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Paris’teki silahlı saldırıya değinerek, dünyanın hiçbir yerinde özgürlük adına hiç kimsenin insanların dini, ahlaki ve milli değerlerine hakaret edemeyeceğini, ifade özgürlüğünün hakaret özgürlüğü olarak kullanılamayacağını söyledi.
Yeniçeri, bir AK Parti’li milletvekilinin “…600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” şeklindeki sosyal medyada çıkan ifadesini anımsatarak, “Bu arkadaş fena halde film seyretmiş, televizyonların önünde oturmuş olacak ki devletin ve milletin tarihini reklamlara indirgeyerek açıklamak gibi bir tavır içerisine giriyor” dedi.
Varlığını cumhuriyete borçlu olanların cumhuriyet dönemini “kapanan bir parantez” ya da “reklam arası” olarak nitelemesinin, “ibretlik bir vaka” olduğunu ifade eden Yeniçeri, şunları söyledi:
“Kapanan 600 yıllık bir imparatorluğun reklam arası ise o halde cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasındaki 16 Türk devletinin 3 bin yıllık simgesel askeri kıyafetleri ne anlama geliyor? Birisi de çıkıp ‘Osmanlı İmparatorluğu’nu Türk tarihi içinde kapanan 600 yıllık reklam arası’ olarak nitelerse ne dersiniz? Türk tarihi bir bütündür, parçalanamaz. Osmanlı İmparatorluğu Türk tarihinin değişim ve sürekliliği içinde çok önemli yeri olan bir Türk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti ise öyle ucuz ve uçuk kafaların kapatacağı bir parantez değildir.”
Paris’teki silahlı saldırıya değinen Yeniçeri, dünyanın hiçbir yerinde özgürlük adına hiç kimsenin insanların dini, ahlaki ve milli değerlerine hakaret edemeyeceğini, ifade özgürlüğünün hakaret özgürlüğü olarak kullanılamayacağını söyledi.
Özgürlüklerine saygı bekleyenlerin önce kendilerinin inançlara ve değerlere saygı göstermesi gerektiğini vurgulayan Yeniçeri, “Özgürlük adına kimse Peygamberimize dil uzatamaz, saygısızlık yapamaz. Buna izin verilemez. Bu bütün dinler ve peygamberler için geçerlidir. Basın ve ifade özgürlüğü arkasına saklanarak inançlara ya da milli kahramanlara hakaret edenler gerçekte provokatörlük ve ajitatörlük yapanlardır” dedi.
Yeniçeri, gazetecilerin, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in “Siyasi Etik Komisyonu Kurulması” için çağrısı olduğunu hatırlatması üzerine, “Bu çok gecikmiş bir iş. Çok iyi bir gelişme olarak düşünüyorum. Umarız sınırlar çizilir. Ama önce her milletvekili kendi etik kuralını koymalı ve uygulamalıdır diye düşünüyorum” diye konuştu.
Aselsan’daki intihar vakalarına ilişkin bir soruya da Yeniçeri, “Aselsan olayları ilginç. Ciddi şekilde araştırılması lazım. Türkiye ne zaman stratejik bir meseleye el atıyorsa bu tip olaylar meydana geliyor” yanıtını verdi