Ali BADEMCİ
Evet seçim geldi çattı; biliyorsunuz Mahallî Seçimler’de Adana’da büyük bir atılım yapılarak 2011 Genel Seçimleri’nde % 20,35 oy oranı ve 238.771 oyla 3 vekil çıkarılmış iken MHP’nin oyları 415.000’e yükselmiştir. Gerçi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bu potansiyel korunamamış olsa da Mahalli Seçimler’de %48 artış sağlandığı aritmetik olarak ortadadır. Bu duruma göre MHP’in 6 vekillik ile birinci parti, kendini koruyacağı hesap edilen CHP 4, AKP’nin de 3 sandalye elde etmesi gerekiyor. Bu hususun realize olması için neler yapılmalıdır; artık sıralamaların değişmeyeceği düşünülürse, başka sebebler üzerinde durmak ve yeni bir çalışma şekli tesbit etmek gerekiyor. Sanıyoruz ne derece isabetli olacağını görecemiz bir çalışma İl tarafından yürütülüyor; şimdi adaylar İl Teşkilâtı’nın vereceği Startı beklemektedir. Eğer bu durum gerçekleşirse Adana’da başarılı bir sonuç elde edileceğinden listelerden sorumlu olan başta Genel Başkan olmak üzere merkezi yönetim elbette başarılı addedilecektir. Şüphesiz başarılı olunmaması için herhangi bir sebeb yoktur ve Adana’da MHP böyle sıçramayı göstermelidir. İşte o zaman Ankara’dan % 8 oy alan Mevlüt Karakaya’yı bayrak olarak taşıyacağız. Elbette Ankara sonucunda Karakaya’nın kabahati yoktur ve Ankara’lı MHP seçmeni partisi yerine, CHP’ye oy vermiştir.
Adana’da başta Büyükşehir Belediyesi’ne çok büyük iş düşmektedir; Hüseyin Sözlü’nün birinci yılında çok başarılı olduğu söylenemez, yer yer haklı veya haksız şikâyetler vardır; netice itibariyle başta ülkücülerin ağızlarını tutarak beklemeleri ve Belediye aleyhinde konuşmamaları gerekiyor. Büyük Kurultay’da belediye imkânları ile Ankara’ya lokanta açıp, ortalığı inletip de bilinen il adaylarının propagandasını yapan Sözlü asıl şimdi kendini ispat etmelidir. Kamuoyunda yavaş yavaş kaybettiği aktiviteyi de ancak bu şekilde diriltebilir. Bizim MHP’de kronik bir hastalık olarak önce dedikoduyu biz ortaya atar sonra da ona inanmaya ve insanları inandırmaya çalışırız; bu işleri dondurmak ve böyle boş işlerle uğraşmamak gerekiyor. Şimdi partinin güçlenmesi ve iyi netice alınması için hedeflere kilitlenme zamanıdır. Eğer Belediye bütün imkânlarını ortaya koyarak çalışmazsa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi çok üzüleceğiz, fakat üzülmek ve hayıflanmak bizi tarihi vebâlden hiçbir şekilde kurtarmaz. Üstelik kötü bir sonuç alınması halinde İl Teşkilâtı’nın sorumluluğu da Sayın Sözlü’ye yüklenecektir; çünkü son seçimleri kendileri dizayn etmişlerdir. Büyük masraflarla ileri sürdüğü adaylar çok geri sıralarda olabilir; bu husus haykıran bir Sözlü’yü susan ve teslimiyetçi bir Hüseyin’e çevirmemelidir.
Listenin baş sıralarında yer alan iki eski vekilin fevkâlede çalışmaları ve eski münakaşalara girmemeleri gerekiyor. Şahsen iyi tanıdığımız üçüncü sıra adayımıza çok iş düşüyor; Genel Merkez’in ve liderin fikir profilinde ve dik olması gerekiyor. Esasen ülkenin her yanında insanlar MHP’yi tam olarak anlamak ve kesin kararını vermek istiyorlar. Bu sebeble görüşlerin ve düşüncelerin yer aldığı parti programının konuşmacılar elinde rehber olması gerekiyor. Bunların öne çıkarılması ve uyduruk, hamaset ifâde eden söylemlerden imtina edilmesi ve böyle kişilerin adayların yanında bulunmaması gerekiyor.
Geçen gün görüşlerimizi ve düşüncelerimizi ifâde etmiştik; Cumhurbaşkanı da Başbakan da milliyetçi çıkışlara ehemmiyet vererek MHP tabanından oy toplamak istiyor. HDP gerginliği dedikleri şey budur ve maksadı iyi okumak gerekiyor. Seçim sonuna kadar da bu tavırlarını sürdüreceğe benziyorlar. Bu bakımdan MHP’in var oluş felsefesini iyi anlatması, çatışmalı milliyetçilik yerine uzlaşmacı görüşlerini ortaya koymalıdır. Elbette MHP felsefesi sadece milliyetçilikten ibaret değildir ve bu görüşlerimiz içerisinde mukaddes muktesabatımız İslâm da bulunmaktadır. Bizler siyasi olmayan ve siyasette hiçbir şey ifade etmeyen; köhne, çürümüş, milliyetçiliği rededen, Cumhuriyete karşı vaziyet alan İslamcı sapıklıkların kati surette yanında değiliz. Hiçbir şekilde MHP seçmeni böyle görüşlere itibar etmez ve “Tertemiz Müslümanlarız, bid’at nedir bilmeyiz” buyruğunun tam arkasındadır.
Tarikatçı, cemaatçi, Siyasi İslâmcılık bu düşünceleri geliştirme niyetiyle küçültmekte ve yabancılara âlet olmaktadır. Bırakın herkes Tanrı ile hesabını kendi görsün; bu hususta İslâm’ı geçim kaynağı olarak gören aracılara katiyen itibar edilemez. İşte millet bu duru, net, güzel düşünceleri bizzat Genel Başkan ve muhterem adaylardan vurgulayarak duymak istiyor!
Sağlıcakla kalın.