Ali BADEMCİ
Bir taraftan Cumhurbaşkanı, diğer taraftan Başbakan ve çevresi milliyetçilik söylemleri ile ülkücülere mavi boncuk dağıtmaya devam ediyor! Bazı dostlarımız ufukta koalisyon görüldüğünü yazıyor ve söylüyorlar. Geçtiğimiz günlerde bunu CHP-MHP’ye yakıştırıyor bazı provokatör zihniyetli ihânet odakları ise arkasına BDP’yi yapıştırıyordu. Sayın Bahçeli böyle bir söyleme tatmin edici cevap verdi. Şimdi yeni bir senaryo icad edilmiş: AKP-MHP koaliasyonu! Komplo teorilerine çok meraklı olan bazı arkadaşlarımız da, kendini bilmez bir vekil adayının şahsî beyanlarına takılarak, bir takım güçler, “Bu dönem Kürtçülük Meselesi halledilecek, bu iş de MHP onayı olmadan olmaz!” diye vehimleniyorlar. Oh ne güzel! Böyle akılsız izansız bir iş gördünüz, duydunuz mu? MHP-DSP Koalisyonu devrinde bin bir alavere-dalavere ile Öcalan’ı ipten kurtardılar da, MHP barajı geçemedi; hatırlıyorsunuz değil mi? Bunları unuttuk mu? Şimdi de AKP Kürtçülüğü güya halletmek içinortak olarak MHP’yi tahayyül ediyormuş da işi böyle başaracakmış! Mutlaka bu işin böyle olmasını dış güçler istiyor; ülke iktidarlarında ve muhalefet listelerinde de belli bir ağırlıkları vardır; fakat ülke bunlardan ibaret değildir. ABD’nin Irak politikalarını uygulamak için iktidara taşınan AKP çoğunluklu TBMM tezkereyi reddetmedi mi? Yani bu kadar da demokrasi ve milli refleks olması lâzım! Genel Başkan Türkçü vurguları kuvvetlendirmek için Bildirge’yi 3 Mayıs’a kadar bekletmesi sizce bir şey ifâde etmiyor mu? “Ülkücülükle siyaset yapılmaz” diyen devşirme zekâsı bu açıklamalardan ders almalıdır! Demek söylenmek istenen buymuş! Bakın seçim bildirgesinde Sayın Bahçeli ne diyor:
“3 Mayıs’ta açıklamamızın tarihi bir zemini vardır. Bugün boşuna seçilmemiştir. Tam 71 yıl önce 3 Mayıs 1944’te Türk milliyetçileri geçen yüzyıla damga vurdular. 3 Mayıs’ın simgeleri vatan hainliğiyle suçlanmıştır. Tahtakurusu bitten geçilmeyen hücrelere atılmışlardır. İnanmış Türk milliyetçileri eziyet gördüler. Dönemin savcısı, milliyetçileri susturmakla uğraşmışlardır. Milleti 36’ya ayıran milliyetçiliğin olsa olsa düşmanıdır. Dava arkadaşlarıma faşist, ‘Fatiha bilmiyorlar’ diyerek aşağılayanların insani değerleri bile tartışılmalıdır. Türklükle karşıma gelmeyin diyen birinin sözlerini itibar etmek söz konusu değildir. PKK’yla masa kurup oturan sonra U dönüşü yaparak bunu inkâr eden kim olursa olsun nankördür. Erdoğan her makama ulaşabilir ancak şu fani dünyada olamayacağı bir şey varsa o da milliyetçiliktir.”
AKP- MHP koalisyonu asla olacak bir şey değildir; böyle bir şeyin tahayyülü bile ülkücülüğün intiharıdır. Bütün partilerin listelerine üç-beş yandaş sokabilirsiniz, lâkin MHP’yi vatanın bölünmesi ve bölünmeyi kolaylaştıracak bir çizgiye çekemezsiniz; çok ihtimal dışıdır ama yönetimin gönlü olsa tabanın iknaa edilmesi mümkün olmaz! Öyle “Taban nedir” diye boş lafları ve fikirleri kafanızda taşımayınız! Parti adına konuşanların Koalisyon’a razı oldukları söylemek bile eşyanın tabiatına aykırıdır. MHP yönetiminin böyle bir şey arzu ettiği falan da yalandır ve uydurmadır. Bildirgeyi takim edelim, bakın Genel Başkan ne diyor:
“Bunlar yeri gelmiş Batıcı, yeri gelmiş doğucu olmuşlardır, Sık sık AB’ci, ABD’ci, Barzani yandaşı, İmralı havarisi… Bunların ne idüğü belirsizdir. Davutoğlu Kastamonu’da şehitlerin her birine sahip çıktık demiştir. Süleyman Şah türbesini kamyonlara yükleyerek terk etmek sahip çıkmaksa maşallah Davutoğlu’nun hakkı ödenemeyecektir. Kuytularda el ele 7 Haziran sonrası koalisyon plânı yapandan milliyetçi olmaz. Beyannamesinde Türk ifâdesini tek bir yerde dahi kullanmayan, 2023 sözleşmesini haçlı organizasyonu ve ihanet şebekesiyle yapandan milliyetçi olmaz. Kararsız duran kardeşim biliyorum kaygılısın elin AKP’ye gitmiyor o halde gel bu defa saflarımıza katıl. Gelecek için bizimle yürü. Mazisi 92 yılı bulan devlet sistemi bu şımarık tarafından lağvedilmek istenmiştir. Erdoğan, inanılması kolay olmayan sözlere imza atmış, 10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanlığı’nın çöktüğünü söylemiştir. Madem çöktüyse Erdoğan bu makamda niçin oturmaktadır? Cumhurbaşkanlığı’nı rejim muhafızlığı olarak lanse eden Başkanlık sistemi maskeli hangi rezil rejimi plânlamaktadır. Çürüyen Cumhurbaşkanlığı değil Erdoğan’ın bizzat kendisidir. Erdoğan vatana ihanet suçunu işlemiş, sicilinde beyaz nokta kalmamıştır. Artık motoru tekleyen kaportası dökülen bu arabayla devam edemeyiz. Türkiye bir araba değildir, aziz şehitlerimizin kanı üzerinde vücut bulmuş fazilet farikasıdır. Eksiği vardır ama asla hurdaya ayrılacak külüstür bir araç değildir. Emperyalizme kule nöbetçiliği yapan müstevli kalıntıları, milletimizin tarihsel emanetlerini hedef almışlardır. Cumhurbaşkanlığı’nın yanında her görevi kendisine layık gören Erdoğan Türkiye’yi adım adım yıkıma götürmektedir. Davutoğlu ise yok hükmündedir, aciz bir görünümdedir. Erdoğan artık geri dönülemez bir yola girmiştir. Sonunda ya bölünmüş korku devletini kurarark seçilmiş tiran olacak ya da vatana ihanetten yüce divanı boylayacaktır. Slovakya’nın başkentinde kendisini karşılamaya gelenlere başkanlık sistemini övmüştür. Türkiye’nin onca meselesi dururken ‘Giydiğimiz gömlek dar geliyor’ demiştir. Erdoğan’ın gömlek değiştirme konusundaki maharet ve becerisi dillere destandır. Erdoğan’ın nasıl bir gömlek düşlediğini biliyoruz arka yüzünde ABD, ön yüzünde AB, iki yanında PKK ve İmralı canisinin yazılı olduğunun farkındayız. Türkiye’nin değiştirecek gömleği yoktur çünkü üzerimizdeki gömlekte şehitlerin çıkmayacak kan izi vardır”
Sanıyoruz ki bu hususta Genel Başkan’ın sözlerine ilâve edecek bir şey yoktur. Çünkü bu açıklamalar Bildirge olmuştur, kamuoyuna ve ülkücülere taahhüt niteliğindedir. Kimsenin kendi yanından bir şeyler uydurmasına gerek yoktur. Parti adına konuşmacılar Genel Başkan’ın bu beyanlarını esas almalı, uydurma görüşlere itibar etmemeli, provokatörlerin oyunlarına gelmemeli, eline kalem alanlar da öyle yapmalıdır. Bildirge’nin diğer yanları şahsen beni hiç ilgilendirmiyor. Fakat yine de üzerinde durulacak kısımları işlememiz gerekecektir.
Bugünlük sağlıcakla kalın.