Ali BADEMCİ
İnanın ki insanın içinden bir şey yazası da gelmiyor; akşam TV haberlerini dinlerken üzerimize bir kasvet ve karamsarlık çöküyor. Bu ülke ve bu millet bu işleri haketmemiştir. İnsanımız ölüyor; öldürenlerden intikam alması gereken güruh güvenlik kuvvetlerine saldırıyor ve gencecik huzur bekçilerini şehid ediyor. Katillerin Mecliste bulunan temsilcileri insanlarla dalga geçerek bu işlerde devlet parmağı olduğunu iddia ediyor. Hangi seviyede cevap verirseniz verin yandaş mahalli TV kanalları aynı teraneyi tekrarlıyor ve halkı buna inandırıyor. Terör siyasetçileri, misyonerler gibi bölgede tahrik çalışmaları yapıyor ve insanları birbirine kırdırmaya çalışıyor. “Bunlar siyaset yapmazsa terör daha çok azar” diye düşünülüyordu ama tersi oldu. Şu anda ülkenin büyük bir bölümü İmralı ve Kandil’den yönetiliyor; devlet ancak fedakârca masum insanların cenazelerini topluyor! Lanet olsun, ne olacaksa olsun, yeter artık!
Öcalan içeriden çıkmak istiyor; bunun başka anlamı yok! Kendisi ile görüşenler elde ettiği talimatı hemen hemen Kandil’e ulaştırıyor; bu işler öyle zor değildir, hazır devlet güçleri meşgul iken hadise çıkarır, aynı şimdiki gibi “Biz yaptık” diye açıklama da yaparsınız! Gayrî nizamî, vur-kaç, kalleş pusu gibi olayları önlemek mümkün değildir! Bataklığın tamamen kurutulması gerekli; bu iş siyaset ve iyi niyetle de olmuyor! İnsanlar kendini bir rüyaya kaptırmış gidiyor! Eskiden Doğu ve Güneydoğu’ya yatırım yapılmaması Terör sebebi sayılıyordu, şimdi eli silâhlı üç beş eşkıya “Yatırım yaptırmayız” diyor. “Getir yeyim ört yatayım”; hazır belediyeler de elinde; “Yağma Hasan’ın böreği”!
Uyuşturucudan tutun da kadın ticaretine kadar bütün pis işler bunlarda; vergi-elektrik-su ödemezler, silebildiğin kadar sil! Ne olacak böyle? Alttan al olmuyor, üstten al olmuyor, ne yapacağız? Bize de yazık değil mi? Ne yapılacağı belli; hazır elinde siyaset yapanlar var; hepsi gündelik suçlar işliyorlar ve bunlara ses çıkarılmıyor! Şu dokunulmazlıkları kaldırıp bunları adam gibi yargılamak gerekiyor! Hadise mi olur; geriye döneceksin kardeşim; suç işleyenler arasında ayırım yapmadan devlet olduğunu göstereceksin! Bunu sadece marksist kökenli PKK’ya değil terör peşinde koşan ve ayrılıkçılık körükleyen güya İslâmi unsurlara da uygulayacak, böylece IŞİD şâibesinden de kurtulacaksın! IŞİD Irak ve Suriye’de hâkim olduğu yerleri tek tek son merhale olarak PKK-PYD güçlerine teslim etmiyor mu? Kim ne derse desin sonuç budur? Hem “Terörün dini imanı yoktur” diyoruz, hem de İslâmi telâkkilerle bazı şeylere göz yumuyoruz! İşin mide bulandıran tarafı da budur; halk gittikçe bu görüşlerle bütünleşmeye başladı. Örnek mi istiyorsunuz işte Türk marksistleri ve Anadolu Alevileri! İnanç olarak bu insanları kendi saflarına çekemeyen sözümüz ona Kürt siyaseti şimdi bu işi başarmıştır! Eski tüfek Türk marksistleri Güneydoğu Anadolu’ya dağılmış durumdadır! Türk Alevileri bal gibi PKK’yı savunuyor. Bunlar Devlet işi değil de nedir?
Kanunların işlemesi lâzım; hem de titizlikle ve âdil ölçülerde! Gerekiyorsa Ordu’nun ve güvenlik güçlerinin tamamını bu bölgeye yığacaksın! Bu işin adı Faşizm değil Devlet olma ve halkı terörden korumadır. Sınırları etten duvar yapacaksın; bir an evvel en kuvvetli bombalarla Kandili havaya uçuracaksın! Senin toprağın değilmiş; değilse değil; takviye ve cinayetler buradan geliyor. Öcalan’ı katiyyen siyasiler ve Kürtçüler’le görüştürmeyeceksin; âilesinden kader mahkûmu olarak görenleri, ancak diğer mahkûmlar gibi kanunî vecibelerden ayrılmadan görüştüreceksin!
1980 öncesi terör nasıl birkaç saatte bıçak gibi kesildi; işte şimdi de aynı! Elbette ihtilâl isteyen yok; fakat huzuru sağlamak, sınırlarını emniyet altına almak devletin en görevli değil mi? AKP iktidarından önce bu iş nasıl sıfırlandı ise şimdi de öyle yapılmalıdır. Milleti bunlara karşı dağa çıkarmaya zorlarsanız elbette iş iyi olmaz. “Ya Devlet Başa Yahud Kuzgun Leşe!” Var mı ötesi!