Ali BADEMCİ
Biz kökü mazide olan bir derinlik, bir milletiz! Aykırı sesleri elbette şu nazik günlerde sineye çekeceğiz; fakat vatansızlığı asla! Dün Türk insanını boğazlayan ve arkadan vuran ve Ermeni’ye taraftar olan, bugün de cepheden “Mehmedçik”e kurşun atan soysuzlar için roman yazıp film yapan insanlara saygı duymuyoruz! Kimliği ve konumu ne olursa olsun rahmed de dilemiyoruz! Bize milllet ve milliyet hayatımızı unutturan, azınlık kimlikleri baş köşeye oturtan, her türlü dinî, siyasî, iktisadî görüş sahiplerini tanımıyoruz! Üstelik beddua ediyoruz, cehenneme kadar gitsin! Daima milliyetimizin insanlığı ve alicenablığı karşısında saygı ile eğiliyoruz!
VEDAT TÜRKALİ ÖLMÜŞ!
Bizim eyyamcı aydınlar yas tutuyor; Pirhasan, pardon Vedat Türkali ölmüş diye! Günde yüzlerce insan doğup, o kadar da ölüyor! Yaratılış ve yok oluşun ilâhî kuralı bu! Bizim dinimiz ve geleneklerimizde her doğana hayırlı insan olsun diye dua edilir de ölenler için böyle bir kural yoktur! Tabiî olarak lânet yağdırmak da olmaması gereklidir, ama insan çoğu zaman kendine hâkim olamaz! Gerçi inancı olmayanlara iyi temennide de de bulunsan ne olur, lânet yağdırsan ne olur, farkı var mıdır? Meselâ bendeniz rahmet okumam, kime ne? Canım senin de rahmetine ihtiyacı yoktur, diyebilirsiniz! Bu çıkışta haklı da olabilirsiniz!
Vedat Türkali, Cumhuriyet besmelEsinin çekildiği yıl, yani Atatürk’ün Samsun’a çıkışından 36 gün evvel yine Samsun’da doğmuş! Asıl adı Abdülkadir Pirhasan; ama sonra beğenmemiş ve bugünkü, adı ile soyadını almış! Fakat o bir Cumhuriyetçi veya Kemalist değildir; üstelik hayatı ve fikriyatı Kemalizm’in Kürtler ile Ermenilere kazık attığı görüşleri üzerine kurulmuştur. Hazret, 07.12.2014 tarihli Haber-Türk röportajında ”Kemalistler Kürtler’e âdice bir oyun oynadı, Öcalan’ı batırmak için söylemedikleri lâf kalmadı.” buyuruyor! 2002’de de BDP’den vekil adayı olmuş, doğrusu helâl olsun büyük edebiyatçıya!
Sâhi edebiyat nedir; elbette edebiyat bir toplum veya milletin can damarıdır! Yaşadığı toplumun kutsallarını kabul etmeyen edebiyatçıya ne denir? Roman-Şiir-Senaryo yazmış; milletle bütünleşmedikten sonra ne anlam ifâde eder? Göklere çıkarılan bir romanında,” Evvela bunun Ermeniler için değil Kürtler için yazmaya başladım. Madam Lusi karekteri kendiliğinden ortaya çıktı. Lusi’nin dedesi Ermeni katliamını yaşamış bir adam. Vaktiyle İttihat ve Terakki’nin yaptığı ne kadar namussuzluk, âdlilik, alçaklık varsa hepsini biliyor.” diyor!
Haber Türk’deki röportaj için E.Oğultürk’ün takdimi:“Vedat Türkali.. 95 yaşında hala komünist. Doğduğu 1919 yılından bugüne Cumhuriyet’in her aşamasına şâhitlik etti! Samsun’da lise yıllarında tanıdığı üç isim hayatını değiştirdi. Biri Mehmet Anter, yani komüst Memet! İkincisi Merih 72 yıllık aşkı, biricik karısı…Ve Ermeni arkadaşı Haig Açıkgöz kadim dostu!” Anlaşılıyor ki Türkali Cumhuriyet’in ilk komünistlerinden, lâkin uzun yıllar askerî okullarda öğretmenlik yapmış, 1951 yılında TKP’li olarak tutuklanmış, 7 seneye mahküm olmuş, ceza bitmeden her nasılsa Ermeni dostu Haig tarafından kurtarılmış! Hayatı boyunca ikinci cümlesi; “Komünistim, Marksistim, Leninistim!” Yanından ayrılmayan dostları; Hikmet Kıvılcımlı, Behice Boran, Mihri Belli, Muzaffer Şerif; aynı zamanda kızı Deniz ile evli film yönetmeni Atıf Yılmaz.
İşte böyle büyük bir değeri kaybetmişiz; hDP’li Türk Sırrı Süreyya Önder ona “Dede” dermiş! Tabii ki tasavvuf anlamında değil, yaş meselesinden; hiç de yanından ayrılmazmış! Ne yapalım vekile başsağlığı mı dilesek, ne yapsak! İlginçtir ki Türkali’nin zamanında birçok aydın Komünist-Marksist-Leninist yönelişler göstermiş, lâkin “Kürtçü “ olanı azdır! Nazım böyle midir, Sabahittin Ali öyle mi? Türk insanı bunların tamamı ile barışmıştır; Alparslan Türkeş bile! Aynı çarpıklık dinî görüşlerden de kaynaklanmıştır, bunlardan “Fetocular”a babalık yapanların dışında gafillere kim ne diyor? Komünistlerden meselâ bir Aybar ve Çetin Altan’a öyle diyebilir miyiz? Görülüyor ki bu ölü tam vatansız ve milliyetsiz bir adam! Son kuşaktan bir demet hDP’li, hepsi o kadar değil mi? Bakalım adam ne büyük bir törenle toprağa verilecek!
Mehmetçik Güneydoğu Anadolu ve Suriye sınırı ötesinde Kürtçü-Marksist-Leninist-Komünist zihniyetle boğuşuyor! Yani hem şehid cenazesine giden hep de Türkali vedâsına iştirak edenlere şaşırmAyacak mıyız? Yani bu iş iki yüzlülük değil mi? Bu tohumlar bir günde mi ekildi? İnsanları yönlendiren ve canını verecek şekilde divane haline getiren fikirlerdir! Bu insanların tarihi, coğrafyası, edebiyatı olmaz! İşte Kör Kemal de böyle değil mi? Ne yağcı, ne bilgisiz insanlarız da yaşadığımız toprakları sanki kendileri kazanmış gibi başkalarına peşkeş çekenleri göklere çıkarıyoruz!
Kurban olmak lâzım vatan hasreti ile Nazım gibi gurbette can verenlere, hatta bizlerin kuşağı Deniz Gezmiş’lere; bunların hataları olsa da vatansızlıklarını duymadık! O sebeble kendilerine karşı haksızlık yapıldığını da kabul edebiliriz! Bizler gibi 12 Eylül mağdurları zindanlarda komünistleri daha yakından tanıdı; herkes eteğindeki taşları döktü! Birçokları “Ulusalcı” adı altında vatan cephesinde!
Biz kökü mazide olan bir derinlik, bir milletiz! Aykırı sesleri elbette şu nazik günlerde sineye çekeceğiz; fakat vatansızlığı asla! Dün Türk insanını boğazlayan ve arkadan vuran ve Ermeni’ye taraftar olan, bugün de cepheden “Mehmedçik”e kurşun atan soysuzlar için roman yazıp film yapan insanlara saygı duymuyoruz! Kimliği ve konumu ne olursa olsun rahmed de dilemiyoruz! Bize milllet ve milliyet hayatımızı unutturan, azınlık kimlikleri baş köşeye oturtan, her türlü dinî, siyasî, iktisadî görüş sahiplerini tanımıyoruz! Üstelik beddua ediyoruz, cehenneme kadar gitsin! Daima milliyetİmizin insanlığı ve alicenablığı karşısında saygı ile eğiliyoruz!
Muhabbetle.