Ali BADEMCİ
Dünya tarihinde elbette tarihe gömülenler ve adı sanı anılmayanlar çoktur; lâkin İmparatorluk düşüncelerinin kökükü kazımak mümkün değildir! Gerçekten kadim milletler ayrık otu gibidir ve topraktan neslini silemez onları vatansız bırakamazsınız! İşte kadim Türklük budur; adına bugün ne derseniz deyin bu gerçeği hiç unutmayın! Dolambaçlı da olsa “İslâm” yolunun Türklüğe çıkmaması mümkün değildir! Küresel düşünce “Suud”la uğraşmıyor, hedefinde bin yıllık “Türk-İslâm Medeniyeti” vardır; “Huntington-Fukuyama-Dugin”i aynı cephe olarak düşünmek ve değerlendirmek zorundayız. O sebeble devlet olarak çok ama çok kalkınmak, millet olarak da bilgilenmek ve donanımlı insanlar olmak zorundayız. Anlayacağınız her şey bizimle başlıyor ve bizimle bitiyor!
YENİ EMPERYALİZM
Bugün Pazar, Mübarek Ramazan; okumak için vaktiniz bol; şöyle uzun bir sohbete var mısınız? “Bizim camia okumuyor” görüşlerine katılmıyoruz; Türkiye okumuyor, ama kendi kendini imha etmiş bir hareketin mensubu olan bizler yine de en fazla okuyanlarız; bundan emin olun! Onun için modası geçmeyecek bir “Aksiyon”uz. Fazla okuyarak, daima okuyarak “Demir Dağlar”ı eritebiliriz! Çünkü asrımız kesin olarak “Bilgi” ve “Birikim” çağıdır! İletişim teknolojilerinin sağladığı imkânlar elbette düşmanı yanıbaşımıza getirmiştir; lâkin bu imkânlardan faydalanarak düşmanı kendi inine gömebiliriz ! Bu sütünlarda “Çarşamba” ve “Pazar” yazılarımızı dikkatle takip edin; daha çok okuma ve bilgilenme ihtiyacı duyacaksınız; hattâ araştırmalara yöneleceksiniz; işte bizi ancak bu yöneliş kurtaracaktır. Bugün “Avrasyacılık” konusunu ilmî yönleri ile ve bu sayfanın müsaade ettiği ölçülerde ortaya koyacağız. Haydi Bismillâh!
1990’larda Sovyetler’in çöküşü ve dünyanın tek kutuplu hale gelmesi asrın ortalarından itibaren konuşulmağa başlanan “Küreselleşme”yi süratle gündeme getirdi. Aslında Rus aydınları daha 1980’lerde ülkede “Marksizm”in çöktüğünün farkındaydı. Rusya’da Marksizmin iflâsı geçen asrın en önemli hadiselerindendir. Çünkü çok büyük iddialarla Çarlığı deviren “Bolşevizm” bu çok medeniyetli ülkeyi tam anlamıyla zindana çevirmişti. 70 yıl devam eden “Milletler Hapishanesi” Soljenitsin gibi bir çok aklı selim Rus aydını tarafından da ortaya konmuştur. İşte “Avrasya” deyimini 1920’lerde ilk olarak Bolşevik aydınlar telâffuz etmiştir; öyle bugün söylendiği yeni bir düşünce değildir.
Sovyetler’in dağılması ve “Soğuk Savaş”ın bir kutbunun çökmesi, beklentilerin aksine, dünyanın XXI.yüzyıla derin bir ideolojik ve siyasi buhranla girdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Düşünceler, doktrinler ve bunların dönüştüğü siyasetin de mutlak olarak bir kullanım tarihi bulunmaktadır. Tıpkı canlılar gibi düşünce de siyaset de “doğar-yaşar-ölür”; işte “Tarih” böyle milyonlarca oluşumun şahidi, hatta ta kendisidir. O sebeble yeni diye ortaya sürülen görüşler mutlak olarak eskilerin devamı veya restorasyondur; yeni diye bir şey yoktur; aksi takdirde devletlerin devamlılığını izah edemezsiniz!
İkisi de birer batı felsefesi olan “Kapitalizm-Marksizm” birbirinin alternatifi değildir; marksizm kapitalizmin yavrusu olarak doğmuştur. “Faşizm” de öyledir! Kapitalizmin geçen asırda bu denemeleri başarılı olamadı; ki son olarak “Marksizm”in çöküşünü yaşadık! “Faşizm”i kapitalizm mezara gönderdi, fakat marksizmin iflası kesinlikle kendini yenileyen kapitalizmin yeni yavrusu “Liberalizm”dir. O sebeble XXI.yüzyılda küreselleşmenin ortaya koyduğu yeni süreçte ard-arda kehânet felsefeleri ileri sürülmektedir! Bunların doğruluğu ve yanlışlığı yıllarca tartışılırken ortaya çıkan bazı ürünler de uluslarararası siyasette kullanılıyor!
Hâlâ dünyaya “İmparatorluk” düşünceleri yön vermektedir; Rus Çar İmparatorluğu’nun tarihe gömülmesi bu düşüncenin beyinlerini batıya taşıdı ve “Batı” böylece ihya oldu; bugünkü düşünce evrimini ortaya koydu! Bütün imparatorlukların çöküşü ile medeniyetler bir bombanın parçaları gibi dağılır ve kendine ya yeni bir yaşama alanı veya bunalımlar yaratacak ortamlar oluşturur! İşte yine gecen asırda kaybolan Alman ve Osmanlı İmparatorlukları da böyledir! Bugün dünya bu iki imparatorluk alanında yeni bir savaş peşindedir! Kırım-Irak-Suriye elbette Osmanlı mülküydü; o sebeble Batı’da ABD ekseninden farklı bir “Batı” dünyası vardır!
Marksizmin altın yıllarında batılı bilim adamlarından Mackinder (1861-1949 kapitalizmin de çöküşe gittiğini görmüştür. Onun “Tarihin Coğrafya Kalbi” her yönü ile emperyalizm ve sömürgelik vurgusudur ve günümüz emperyalizmini işaret etmektedir. Kendisi bir coğrafyacı olan Mackinder’e “Kara Hakimiyet Teorisi” adlı tezi ile ilk modern “Jeopolitikçi” diyebiliriz! Günümüz gerçeği dün olduğu gibi bugün de “Jeopolitik”dir; yani Amerika yine bir deniz gücüdür; Rusya hâlâ kara gücüdür ve açık denizlere kavuşamamıştır. Tek kutuplu dünya çeyrek asır bile sürmedi, müflis Rusya 2000’lerden sonra kendini toparladı; işte yeni Rusya budur; kabul edilsin veya edilmesin “Avrasya”dır! Dugin, Putin için “O Avrasyacı-Sovyetçi-Atlantikçi” diyor; fakat Putin’in aziz dostu ve ağabeyi Nur Sultan BDT adının “Avrasya” olarak değişmesini istiyor!
Dünya hâlâ Hungtinon’un “Medniyetler Çatışması” ve Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” nazariyelerini tartışıyor. Her iki tezin de kullanılabilir malzemeleri Afganistan-İran-Orta Doğu-Afrika İslâm çizgisinde kadim medeniyet aleyhinde kullanılıyor! İki kuram ne kadar birbirinden farklı, bunun da dikkatle düşünülmesi gerekiyor! Avrasyacılık, “Yeni Avrasyacılık” adı ile 1980’lerde Aleksandr Dugin tarafından savunulmaya başlamıştır; Putin olmasaydı bu görüşün adı bile anılmayacaktı; çünkü dağılan Sovyetler’i toparlamak mümkün değildir. Peki adı yeni de olsa eski de olsa “Avrasyacılık” nedir?
Aleksandr Dugin Huntingtonu” Küreselci kötümser”, Fukayama’yı da “Küreselci iyimser” olarak değerlendiriyor. Peki ye kendi düşünceleri! Ona göre Avrasyacılık “Muhafazakar Devrimcilik” demektir, Ortodoks Hristiyanlığın ve Rus İmparatorluğu’nun bir dünya kutbu olarak yeniden ihyasıdır. Bunu açıkça ve alenen yazıyor, konuşuyor! Peki bu tezin eskiden farkı nedir? Efendim biraz kapitalizm, biraz liberalizm veya genel olarak da “Küreselleşme”den söğüşlemer yapılmıştır! Orta Asya’da 70 yıllık Sovyet tecrübesi arkasında dünyadan habersiz kitleler ve elektriği-suyu olmayan toprak damlı Özbek-Kırgız-Kazak-Türkmen evleri bırakmadı mı? Siz Nursultan tablosuna aldanmayın o iş bir mecburiyetten kaynaklanıyor! Dugin Türkistan’da Özbekler ve Türkmenler’in devletleri ile birlikte BDT’na katılmamasını “Avrasyacılık”ın reddi olarak değerlendiriyor ki bu görüş doğrudur! 70 yıllık zindan hayatından sonra Rusya’da Türk asıllı ne Özbek-Kırgız-Kazak-Türkmen-Azeri ne de Tatar’ın samimi olarak “Avrasyacı” olma imkânı var mıdır?
Bugünkü Rusya’da ve Dugin’in savunduğu “Avrasya Coğrafyası”nda onun kafasındaki düşüncelere sahip olanların tamamı eski tüfek marksist ve Bolşevik kalıntılardır! Bolşevizme “Ortodoks” Hristiyanlık ile yapılan makyaj Dugin’in kendi şahsi hayatında bile sırıtmaktadır! O bir düşünce adamından ziyade misyonerleri andırmaktadır. Elbette “Batı” Fukuyama ve Hungting’un görüşlerine ehemmiyet vererek bazı kullanım sahaları açmıştır; lâkin herşeyden evvel Dugin toplumsal karşılığı olmayan bir siyasi hareketin ve siyasi partinin lideri olarak ehemmiyetli bir konuma sahip değildir. Elbette onun devleti de kendine ait veya ait olmayan bazı görüşleri kullanmaktadır; böyle bir durum Dugin’in başarılı olduğunu ortaya koymaz! Türkiye’de “Ulusalcılık” ne ise dünyada “Avrasyacılık-Yeni Avrasyacılık” odur! Böyle görüşler ancak ideoloji bezirganlarına yol açabilir!
Türkiye bir imparatorluk medeniyetinin bakiyesidir; elbette devletimiz doğru ve yanlışı ayırt edecek derecede bir birikime sahiptir! Ufak tefek çaylaklıklar hedefleri saptırmamalıdır! Evet bugün dünyada adı tam olarak konulmamış bir savaş vardır! Rusya Kırım’ı işgal edip Suriye’ye inmekle eski geleneklerine dönmüştür; bu düşüncenin temeli Çar İmparatorluğu’nda olan “Bolşevizm”den başka bir şey değildir; ki Dugin’e göre de Putin “Sovyetçi”dir! Amerika denizden geliyor; o sebeble Mackinder’in görüşleri daha doğrudur! Hakikat odur ki adı konulmamış savaş Türk ve İslâm coğrafyasında cereyan etmektedir! Bunun için günümüz savaşının en önemli tarafı Türkiye’dir! Elbette sadece Suriye değil Irak ve tekmil Ortadoğu ülkemizin ve devletimizin en önemli meselesidir!
Dünya tarihinde elbette tarihe gömülenler ve adı sanı anılmayanlar çoktur; lâkin İmparatorluk düşüncelerinin kökünkü kazımak mümkün değildir! Gerçekten kadim milletler ayrık otu gibidir ve topraktan neslini silemez onları vatansız bırakamazsınız! İşte kadim Türklük budur; adına bugün ne derseniz deyin bu gerçeği hiç unutmayın! Dolambaçlı da olsa “İslâm” yolunun Türklüğe çıkmaması mümkün değildir! Küresel düşünce “Suud”la uğraşmıyor, hedefinde bin yıllık “Türk-İslâm Medeniyeti” vardır; “Huntington-Fukuyama-Dugin”i aynı cephe olarak düşünmek ve değerlendirmek zorundayız. O sebeble devlet olarak çok ama çok kalkınmak, millet olarak da bilgilenmek ve donanımlı insanlar olmak zorundayız. Anlayacağınız her şey bizimle başlıyor ve bizimle bitiyor!
İyi Pazarlar efendim.