Şükrü Alnıaçık
ABD’nin gaflet ve dalaletle işbirliğine girerek dayattığı İmralı sürecinde başbakanın artık Türk Milletine söyleyecek doğru bir sözü kalmamış görünüyor. Bu yüzden de siyasi manevra yapayım derken, siyasi realiteyi terk ederek kozmik referanslara müracaat ediyor.
Milli, dini ve insani değerleri koruma kaygısı içindeki Milliyetçilere çamur atarak zulmetmeyi bir alışkanlık haline getiren Başbakan, Salı günkü grup toplantısında yine şeytan odaklı bir “hikmet” yumurtladı. Düşünce, niyet ve gönül okumakta sınırları zorlayan başbakan, Milliyetçilere ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye verecek cevap bulamayınca geriledi, geriledi, geriledi… Ve nihayet “kal-u belaya kadar” ricat etti.
Başbakanın “yavru muhalefet” olarak tahfif ve tezyif ettiği Türk Milliyetçilerine yönelik “ateşli teşbih“ine göre şeytan, “ateşten yaratıldığı için Hz. Adem’e secde etmedi, kibirlendi ve kendini diğer mahlukattan üstün görerek ırkçılık batağına saplandı.” Yani “asabiyet ve kavmiyetçilik şeytandan“dı.
Bu neresinden tutsanız elinizde kalacak kötü örnek, Milliyetçiler için iftira ve zulümdür.
Bir kere, bu örnekten yola çıkarsak, “şeytan“ın kibirlenmesiyle temsil edilen Milliyetçilerin, “kime secde etmesi lazım geldiği halde secde etmediği,” tartışma yaratacak bir muammadır.
Bu kem söz, siyasetin eksiğini dinle tamamlamak üzere ve açık bir saldırı amacıyla kullanılmıştır ama diyelim ki olgunluk gösterdik ve üzerimize alınmadık… Örnek yine de kötüdür. Irkçılığın “kendini farklı ve üstün görme” tavır benzerliği nedeniyle şeytanın isyanıyla bir tutulması, Şeytana haksızlıktır. Çünkü şeytan, “farklı yaratıldığını” ileri sürerek secde etmekten kaçınmıştır. Irkçıların, diğer ırklar gibi topraktan başka bir yaradılış kaynağı olmadığına göre insanların ırklarıyla kibirlenme gerekçeleri şeytanınki kadar bile güçlü değildir. Yani örnek, zorlama bir siyasi ricat manevrası olduğu için ilmi olarak neresinden tutsanız elinizde kalmaktadır.
Milliyetçilik, Hz. Adem-Şeytan mücadelesi gibi kevni ve kozmik bir vasıf değil, kula kul olmayı, diğer kul yapısı siyasi organizasyonlara itaati reddeden siyasi bir ideolojidir. Bu yönüyle İslami’dir, Kalubela’ya uygun, bir ahde vefa disiplinidir. Dünya siyasetinde secde ve diz çökme ise büyük bir güce bağımlı olmayı ifade eder. Sözün şuuraltı derinliğine göre dünyada herkes bir “eşref-i siyasiyye“ye secde etmiş; sadece Milliyetçiler etmemiştir.
Başbakanın liberalizmin kaynağı olan şeytani bireycilik virüsü tarafından “ele geçirilmiş” şuuraltında ABD’nin soğuk savaştan sonra kurduğu yeni dünya düzeni, “kaos“tan sonraki “kronos” yani teslimiyet gerektiren yeni bir “yaradılış” konumundadır. Başbakanın gözünde Obama, en güçlü Ademoğlu olarak görünümündedir. Bu durumda Beyaz Saraya itaat etmeyen Milliyetçiler de Hz. Adem’e secde etmeyen şeytana benzetilmektedir. Irkçılık başka bir konu ama bu örneğin Milliyetçilerle ilgili tek mantıklı açıklaması budur.
İslamiyet, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” hükmüyle bireyci liberalizme savaş açmış bir inanç disiplinidir. Haccın, zekâtın, orucun ve cemaatle kılınan namazın 27 kat sevap olmasının esprisi de budur.
Avrupa’da İtalyan hümanizmine ve Rönesans’a dayanan “bireyin tanrılaştırılması” hamlesi, bugünkü taklitçi AKP liberalizmin kaynağıdır. İngiliz Kraliyet Akademisi, İslamiyet’in “rızık Allahtan’dır” hükmüne aykırı olarak Malthus’un “kaynakların artan nüfus karşısındaki yetersizliği” teorisiyle Darwin’in doğal elenme teorisini birleştirerek vahşi liberal kapitalizmi ortaya çıkarmıştır.
Liberalizm, Asr-ı Saadet veya Medinetü’z-Zehra gibi bir tevhidî hürriyet iklimi değil, güçlü bireyin zayıfı ezerek soyunu kuruttuğu bir katliam arenasıdır. Bu zulmün ve emperyalizmin dinamosu olan şeytan, milliyetçi ve toplumcu değil, egoist ve bireycidir. Fertleri birbirine boğazlatan Liberal Kapitalizm, şeytana hizmet etmektedir.
Ülkemizde asabiyet ve kavmiyetçilikle ayet ve hadislerle desteklenen millet sevgisinin farklı tutumlar olduğu, soyuyla problemi olan bazı güruhlar gibi başbakan tarafından da gözden kaçırılmak istenmektedir. Sanki tesis edilmiş bir ümmet birliği varmış da Milliyetçiler bunu bozuyormuş gibi Milliyetçilerle uğraşmak, söyleyecek söz bulamayınca da Türk Milliyetçilerine “ırkçılık” çamurunu bulaştırmak, elinde asimetrik siyasi güç olan başbakan tarafından ucuz bir alışkanlık haline getirilmiştir.
İnsanlar arasında ırka dayalı bir üstünlük iddiası, İslam dininin itibar ettiği bir durum değildir. Ancak Kur’an’da “hizb-i Allah, en hayırlınız…” sözleriyle, yine hadis-i şeriflerde “fırka-i naciye” gibi ifadelerle, belli vasıflara sahip olan insanlar, toplu halde diğer insanlardan üstün tutulmuştur. Yani bir kitleyi “üstün tutmak” veya daha çok sevmek, haklı bir gerekçeye dayandığında asla şeytanın kibirli üstünlük iddiasına benzetilemez.
Hadis : “En hayırlınız, (zulme düşerek) günah işlemedikçe aşiretini müdafaa edendir.” (İbnu Malik El Cuşemi’den)
Hadis’teki “aşiret” kelimesi, soy anlamında ve sosyolojik aidiyet şerifali öpüşen escort kümesi olarak kullanılmıştır. Uzun bir kentleşme ve modernleşme sürecinden sonra 20. Yüzyılda bu kümenin siyasi açılımı, “millet“tir. Milli müdafaa, şeytani değil İslami’dir.
Hadis: “Kıyamet günü insanların Allah’a en sevgili ve mekân olarak en suadiye oral seven escort yakın olanı, adil imamdır. Kıyamet günü insanların Allah’a en menfuru O’ndan mekân olarak en uzak olanı da zalim sultandır.” (Ebu Said’den)
Bize atılan iftiranın ve yapılan zulmün hesabını Allah’a havale etmeden acıbadem büyük göğüslü escort önce işin aslını ve astarını, “elinde pentagon sopası olan ademlere” değil yalnızca Allah’a kulluk eden Türk Milliyetçilerine arz ederim.