MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Zühal Topcu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, 2-6 Aralık tarihlerinde Antalya’da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası’nı değerlendirdi.
Şura’nın toplanmasıyla “suni gündem baloncuklarının uçurulmaya başlandığını” belirten Topcu, “Türkiye’de asıl gündem, İmralı’daki bebek katilinin hazırladığı Barış ve Demokratik Müzakere Süreci taslağının AKP eliyle genel af çalışması ve özerklik konusunda Türk Milleti’nin hassasiyetleriyle oynanması, yasal ve Anayasal boyutta değişiklik yapılmasıdır” görüşünü savundu.
Şura’da, Osmanlıca’nın müfredata dahil edilmesiyle ilgili tavsiye kararı üzerine Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın ifadelerinde üslup, ifade, vizyon, ahlak sorunu olduğunu savunan Topcu, konunun polemik konusu hale getirilmesinin hiçbir mantıki çıkarımı ve izahı olmadığını, halen sosyal bilimler liselerinde 67 bin 160 öğrencinin bu dersi aldığını ifade etti.
MHP olarak yıllardır parti programı ve seçim beyannamelerinde Osmanlıca dersinin seçmeli ders olarak konulmasını teklif ettiklerini hatırlatan Topcu, “Tabii ki öğrenciler Osmanlıca ile dönemin tarihini, kültürünü, hukukunu, değerlerini öğrenirken kültürel mukayese imkanı bulacaktır. Ayrıca öğrenciler o dönem Osmanlıların yolsuzluk ve rüşvete hangi cezayı verdiklerini de öğrenebilme imkanı bulacak. Olumsuz yoruma gerek yoktu” dedi.
Topcu, eğitim sisteminin iktidarın yumuşak karnı olduğunu, sorgulanması ve yanıt verilmesi gereken konular olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“19. Şurasını Eğitim Bir-Sen mi düzenlemiş ve yönetmiştir? Davetlilerin büyük kısmını sendikanın organize ettiği, sendika başkan ve temsilcilerinin bakanlık ve il müdür ve yöneticilerinin üzerinde terör estirdiği, gerektiğinde bakan ve bürokratlara tehditler yağdırıldığı Şura kimin şurasıdır? Asıl amaç, MEB tarafından belirlenen üye ayının yükseltilmesidir. Çünkü 17. Şura’da yüzde 59,8 olan bakanlık katılımcı üye sayısı 18. Şura’da yüzde 75’e çıkmıştır. Şura neden Ankara dışında yapılmıştır? Ankara’da yapılsaydı bürokratlar için u kadar masraf yapılacak mıydı? Bu israf Bakanlığa ne kadara mal olmuştur?”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dün bütçe görüşmelerinde “hiçbir cevher insan cevherinden daha kıymetli değildir” dediğine işaret eden Topcu, “Bu kıymetli cevheri nasıl işliyorsunuz da perişan vaziyette ve kıymetlerin kimse farkında değil? AKP; bakanların, üst düzey bürokrat ve yöneticilerin akrabalarını, arkadaşlarını, yandaşlarını sınavsız atamaktadır. Bu cevherin farkında mısınız ki beyt-ül mala el uzatılmaktadır? Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner. Unutmayın” dedi.
Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin konmasına karşı olmadıklarını belirten Topcu, doğru yerde, doğru zamanda ve doğru kişilerle yapılması gereğine inandıklarını kaydetti. Değerler eğitimi dersinin anaokulundan itibaren verilmesi, içinin doldurulması, yetişmiş öğretmenler tarafından verilmesinin hayatın bütün aşamaları için önemli olduğunu anlatan Topcu, değerler eğitimi sürecinde çocuklara rol model olarak hangi siyasetçi ve liderin örnek gösterileceğini sordu.
Topcu, “19. Şura, malum sendikanın genel kuruluna, Diyanet’in düzenlediği Din Şurası da Cumhurbaşkanı’nın kin şurasına dönüşmüştür. Cumhuriyetin değerleri tartışmaya açılırken geçmişin din, tarih, değer düşmanı partilerin yerini bugünün millet düşmanı AKP’si almıştır. İktidar kalkınmayı yandaşları zengin etmek olarak algılarken adaleti akrabaya torpil olarak uygulamıştır” dedi.
Bir gazetecinin “Din dersinin ilkokul birinci sınıflarda verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Topcu, “Bu değerlerin doğru yerde, okullarda, çok iyi yetiştirilmiş, öğrencinin gelişim süreçlerine, yaş dönemlerindeki psikolojisine, öğrenme kapasitesine uygun olarak, bunu bilen öğretmenlerle ve o şekilde hazırlanmış müfredatlarla, özel eğitim programlarıyla uygulanmalı. Olabilir ama dersin içeriğinin çok iyi düzenlenmesi lazım” karşılığını verdi.