BUNLARDAN önce yolsuzluk yoktu; iktidara gelmek için “Vardı” dediler, yalan söylediler… Yoksulluk yoktu; “Vardı” dediler yalan söylediler… Yasaklar yoktu; “Vardı” dediler yalan söylediler… Memlekette askeri vesayet diye bir baskı yoktu; “Vardı” dediler yalan söylediler… “Statükoculuk egemen” diye bir durum yoktu; “Vardı” dediler yalan söylediler… Ne iddia ettilerse hepsi trişkadan; iktidara geldiklerinde işkembeden salladıklarının tamamını, üstelik fazlasıyla üstlendiler… Arşivlere girin, 12 yılın gazetelerine bakın, bu iktidarın 2002’den bu yana yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar, vesayet ve statüko gibi her pisliğe ve uygunsuzluğa bulaşmış olduğunu görürsünüz. Hatta, dokuz on yıl geri gitmenize de gerek yok; son üç dört yılın gazetelerini tararsanız, aklınıza gelmeyen daha ne çok uygunsuzluğa imza attıklarını saptamış olursunuz! ………………………… Üç Y‘den biri olan yolsuzluk mu? 17- 25 Aralık tarihlerinde gün ışığına çıkarıldı. AKP’liler hariç kimse yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet operasyonuna“Darbe” demedi ve yapılan operasyonunun getirdiği gerçeği yadsımadı.
Şimdi iktidara soruyoruz; TBMM Komisyonu’nun, AKP Grubu’nun, hatta Meclis Başkanı’nın konuyu örtmek istemelerine ve bu niyetle ağırdan almalarına ne buyuruyorsunuz!?
Bir soru daha; Komisyon toplantısı sürerken başkan neden dışarı çıktı?
Dönüşte neye dayanarak kararın 5 Ocak ‘ta verileceğini söyledi; bu erteleme, milli iradenin nasıl bir vesayet altına alındığını göstermedi mi!?
……………………….. Geçelim yoksulluğa… Milyonlarca insan, devletten para, kömür, patates soğan, bulgur, pirinç, yağ ve salça alarak yaşıyor. Yurttaşlar işsiz, umutsuz, aç. İnsanlar yarınların daha başka felâketler getireceğini düşünerek panik halinde… Yoksulluk sadece varoşlarda değil, apartmanlarda oturanları bile vurdu. Bedelini ödeyemedikleri için elektriksiz, susuz, doğalgazsız oturan, nefsini kuru ekmekle körleten, parasızlıktan çocuklarını okula gönderemeyen aile sayısı, neredeyse varoştaki yoksul aile sayısına koşut hale geldi… Hani yoksulluğu ortadan kaldıracaklardı… ……………………….. Bu da üçüncü Y, yasaklar… Daha dün, binlerce metal işçisinin grev hakkını 60 gün için yasaklamadılar mı!?
Sevgili peygamberimizin hadîsi “İşçinin hakkını teri kurumadan veriniz” buyruğu nerede kaldı; kâğıt üzerinde mi… Din üzerinden siyaset üreten bu iktidarın mensupları hem peygamberimizi dinlemeyecek, hem de dine sığınıp hükümranlık taslayacak; nerede bu bolluk!?
En son yasağı söyleyim de gülün…
Bundan sonra elektrik faturalarında yer alan kaçak elektrik bedeline kimse itiraz edemeyecek; zira itiraz etmek yasaklandı!
Hak aramak yasak, konuşmak yasak, eleştirmek yasak, düşünmek ve düşünceyi yaymak yasak, toplantı yapmak yasak, cumhurun başına yaklaşmak yasak, Beştepe’deki kâşanenin civarından geçmek bile yasak…
Buna sakın gülmeyin;sadece insanlardaki “Bu iktidardan kurtulacağız inşallah” umudunu yasaklayamadılar, yakında onu da yasaklarlar.
Statüko mu?
Bugünkü yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla kemikleşmiş statükodan
başka bir statüko düşünebilir misiniz…
Vesayete gelince…
Değinmeme gerek yok…
Rahatça “Bu statüko kimin eseriyse ülke de onun vesayeti altında” diyebilirsiniz.
* * *
TAYYİP Bey’in cumhurbaşkanlığını tarafsızlıktan uzaklaştırarak siyasal makam haline çevirmesi, asıl niyetini ortaya çıkaracak kadar nettir…
Hedefini herkes biliyor; tek başına egemen olmak.
Söylememe gerek yok, bunun adı zaten biliniyor…
Parlamenter sistemin yerine ülkeyi tek kişinin yönetmeye kalkışması, bir 23 Nisan günü başbakanlık koltuğuna oturtulan çocuğumuza yaptığı “Artık başbakansın, astığın astık kestiğin kestik” şeklindeki yol göstermeyi çağrıştırmaktadır.
Tek başına egemen olmanın adına gelince; olsa ne yazar, olmasa ne yazar; parlamenter sistem ortadan kaldırılıyor ya; insanlar ona bakar nasıl olsa bir isim takar!
…………………………..
Dört ay sonra sandığa gidilecek…
Erdoğan başbakan edasıyla daha şimdiden AKP adına propagandaya başladı. Alıştığı toplu açılışlara (!) katılmaktan geri kalmıyor. Değişik vesilerle kürsülere çıkarak önce muhalefete yükleniyor, ardından AKP’yi ve icraatlarını övüyor…
Siyasal hırsı ve öfkesi dinmiş değil; ağzı da aynı. Basmakalıp konuşmaya devam ediyor. Söylediklerinin çoğunun doğruluğu da eskisi gibi, tartışılır…
Sadrazam da ona özeniyor; o da basmakalıp laflarla insanları uyutmaya çalışıyor. Akıl tutulmasını işaret eden laflarla oy toplamak niyetinde…
“Cihan devletiyiz” iddiası ona ait. Cihan devleti olmak bir kenara, hukuk devleti olamadık, güçlü devlet olamadık, laik, demokrat ve özgürlükçü devlet olamadık; bu gerçek ortadayken cihan devleti olduk lafını kimse yemiyor; insanlar, bu üfürmelerle yürümeye çalışan AKP’ye oy verme niyetinde değil.
Bu kadar böbürlenmeyle iktidara gelmek…
Var mı öyle beleş!
………………………
Seçime giderken kayırmalar da arttı, yağmalar da…
Müteahhitin birine, AKP’yi öven kitap yazınca milyonlarca lira kazansın diye ihale verdiler. Yağ yakan, yalakalık yapan, AKP ile -İngilizcesini de söyleyim-“To belong to” yani aidiyet peydahlayanlar, bal tutup parmaklarını yalayanlar sırasına girebiliyor.
Devletin hemen her mekanizmasına yandaşlar, yakın akrabalar, uzak hısımlar, komşular, hâmil-i kartla gelenler yerleştirildi. Furya sürüyor; CHP’li Halûk Koç‘un açıkladığı çarşaf gibi listeler bir türlü yalanlanmadı.
Listelerin açıklanmasından sonra kim bilir daha kaç yandaş ve yalaka tipi, sözleşmeli olarak belediyelerin özel kalemlerine aldılar ardından memuriyete atadılar…
Bunların da kokusu yakında çıkar!
İşin acı yanını söyleyim; açıklanan listede Meclis Başkanı Cemil Çiçek gibi değerli bir üst düzey siyasetçinin de yakını var…
* * *
Uzatmak istemiyorum…
Osmanlıcılık oynamayı sürdürüyorlar; İ. Melih Gökçek‘in Ankaraspor takımı ligde Osmanlıspor adı altında top oynuyor. Gökçek bununla da yetinmedi, 19 Mayıs gibi anlamlı bir isme sahip stadyumun adını da Osmanlı Stadyumu olarak değiştirdi.
Çektikleri hasret yüzünden neredeyse tuvalet kağıtlarına bile Osmanlı adını verecekler…
Dikkat etmiş olmalısınız, sadrazam da “Kimse Osmanlıya ve padişahlığa hakaret edemez” diyor…
Neden; bunu engelleyen yasa mı var?
Cumhuriyet insanı Osmanlı’yı ve padişahlığı neden kabullensin; milletimiz bunlar gibi geri gitmeyi değil çağdaş insanlık gibi ileri gitmeyi istemektedir…