
MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, Anayasanın 66. maddesindeki “Türk vatandaşlığı” ile uğraşmanın son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu söyledi.
Parsak, atama bekleyen sağlıkçılarla Mecliste düzenlediği basın toplantısında, ataması yapılmayan 300 bin sağlıkçının bulunduğunu ifade ederek, her yıl ancak 10 bin ila 15 bin sağlık çalışanının atamasının yapılabildiğini, 35 binden fazla sağlık çalışanının ise atama bekleyen ve kamu dışı çalışan sağlıkçılar kervanına katıldığını aktardı.
Bu yıl ağustos ayına kadar yardımcı sağlık hizmetleri sınıfında çeşitli ünvanlarda, ilk etapta 60 bin sağlık personelinin atamasının yapılmasına dair kanun teklifi hazırladıklarını belirten Parsak, Türkiye’de bir hemşireye 823 kişi, bir ebeye ise bin 615 kişinin düştüğünü savundu.
Türkiye’de yeterli sayıda sağlık çalışanı bulunmadığını ve bu rakamın dünya ortalamasının çok gerisinde kaldığını iddia eden Parsak, kamu hastanelerine yeterli yatırımların yapılmadığını söyledi.
Atama Bekleyen ve Kamu Dışı Çalışan Sağlıkçılar Derneği Başkanı Aras Ali Altıntaş ise bugün verilen kanun teklifinin, kendileri için son derece hayati önem taşıdığını belirtti.
Konuşmaların ardından formalarını giyen atama bekleyen sağlıkçılar, diplomalarını yırtarak yere attı.
Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Parsak, Türk kavramının ve Anayasanın 66. maddesindeki “Türk vatandaşlığı” tanımının ideolojik bir kavram olmadığını vurgulayarak, Anayasanın 66. maddesindeki “Türk vatandaşlığı” ile uğraşmanın son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu ifade etti.
Bunun, 24. dönemde kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonunda da uzun tartışmalara sebep olduğunu anımsatan Parsak, sadece MHP’nin, Anayasanın 66. maddesinin aynen muhafazasını önerdiğini, bunda ısrarcı olacaklarını söyledi.
MHP’nin temel hassasiyetinin, anayasanın ilk dört maddesinin muhafazası olduğuna dikkati çeken Parsak, yeni bir anayasa yapılmasını da en çok kendi partilerinin istediğini bildirdi.
“Sizce Anayasa Uzlaşma Komisyonundan bir şey çıkacak mı?” sorusu üzerine Parsak, bu konuda umutlu olduğunu belirtti. Türk halkının, parlamenter sistemden de memnun olduğunu savunan Parsak, “Hükümet sistemi değiştirmek, anayasa değiştirmek gömlek değiştirmeye benzemez” dedi.
RTÜK’ün, bazı televizyonlara verdiği cezalar konusundaki değerlendirmesi sorulan Parsak, baskılardan ve yasaklardan yana bir parti olmadıklarını dile getirdi.
Çalışan Gazeteciler Gününü de kutlayan Parsak, “Ama Çalışan Gazeteciler Günü’nde, çalışmaya çalışan binlerce gazetecinin olduğunu biliyoruz” ifadesini kullandı.
Parsak atama sorununa değindi
MHP Milletvekili Mehmet Parsak sayıları 300 bine yaklaşan atama bekleyen sağlıkçıları gündeme taşıdı.
TBMM kürsüsünde bir basın toplantısı düzenleyen Parsak, “Ülkemizde ataması yapılmayan 300 binden fazla sağlıkçı olduğu bilinmektedir. Bugün, atamaları yapılmayan sağlıkçıları temsilen burada bulunan heyet ile birlikte Sağlık Bakanlığı bünyesindeki bu önemli sorun hakkında sizleri ve kamuoyunu bilgilendirmek üzere toplanmış bulunmaktayız. Her yıl ancak 10 bin ila 15 bin arasında sağlık çalışanının ataması yapılırken, 35 binden fazla kişi, atama bekleyen ve kamu dışı çalışan sağlıkçılar kervanına katılmaktadır” dedi.
ATAMA YAPILMASI GEREKMEKTE
Parsak sözlerini şöyle sürdürdü; “Sağlık Bakanlığı’nın her fırsatta dile getirilen 2023 yılı hedeflerinde 1 milyon 150 bin sağlık çalışanı sayısına ulaşmak da varken, her yıl ataması yapılan sağlık çalışanı sayısı ile bu hedefe ulaşılması imkânsız görünmektedir. Bu sebeple 2016 yılında Yardımcı Sağlık Hizmetleri sınıfı bünyesinde en az 60 bin adet Diyetisyen, Tıbbi Teknolog, Sağlık Fizikçisi, Çocuk Gelişimcisi, Hemşire, Ebe, Sağlık Memuru, Sağlık Teknikeri, Laborant, Antropolog, Diş Protez Teknisyeni, Sosyal Çalışmacı, Sağlık Teknisyeni, Tıbbi Sekreter, Radyoloji Teknisyeni, Laboratuvar Teknisyeni gibi çeşitli unvanlarda atama yapılması gerekmektedir.
KANUN TEKLİFİ VERDİK
Bugün, 2016 yılı Ağustos ayına kadar Yardımcı Sağlık Hizmetleri sınıfında çeşitli unvanlarda ilk etapta 60.000 adet sağlık personeli ataması yapılmasına dair kanun teklifini vermiş bulunmaktayız. Bu kanun teklifinin kabul edilerek yürürlüğe girmesini en kalbi duygularla arzu etmekteyiz. 2014 yılı rakamlarına göre ülkemizde kamu ve özel sektörde toplam 760 bin 322 sağlık çalışanı görev yapmaktadır. Ülkemizde görev yapan 1 hemşireye 823 kişi ve 1 ebeye ise 1.615 kişi düşmektedir. (Tablo-1) Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre üst gelir grubu ülkelerde 100.000 kişiye düşen ebe ve hemşire sayısı 882 iken, bu sayı Türkiye’de 251’dir. (Tablo-2) Bu verilere göre Avrupa Bölgesi’nde 100.000 kişiye düşen ebe-hemşire sayısının yakalanabilmesi için 430.000, üst gelir grubu ülkelerdeki rakamları yakalayabilmek için ise 490.000 ebe-hemşire ataması yapılması gerekmektedir.
ÖZEL HASTANELERDE 11 KATINA ÇIKMIŞ
Elbette diğer unvanlardaki durum da ebe ve hemşirelerin durumundan çok farklı değildir. (Tablo-3) Ülkemizin sağlık konusundaki yetersizlikleri sadece sağlık personeli sayısı ile sınırlı değildir. Sağlık Bakanlığı’nı verilerine göre 2002 yılında 774 olan kamu hastanesi sayısı tam 12 yılda sadece %14.4 artarak 866 olmuş ancak AKP’nin sağlık sektörünü de el altından özelleştirme çalışmaları sonucu, 2002 yılında 271 olan özel hastane sayısı 12 yılda %100’den fazla artarak 556 olmuştur. (Tablo-4) Hastane sayılarındaki bu farklı artış rakamları, hastalara da yansımış ve bu 12 yıl içerisinde hastanelere müracaat sayısı Sağlık Bakanlığı’nda 1,5 kat artarken, özel hastanelerde tam 11 katına çıkmıştır.
HAKSIZ BİR RANT OLUŞTURMAKTA
Burada önemle belirtmek gerekir ki, Türkiye’de özel hastane yapılmasından kimse rahatsız değildir ancak sağlık hizmetlerinin kamu kaynakları ile özel hastaneler üzerinden verilmesi hem haksız bir rant oluşturmakta hem de kamu yatırımlarının, özel sektör yatırımları karşısında çok geride kaldığını göstermektedir. (Tablo-5) Türkiye’de toplam sağlık harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı 1999 yılında %4.8 iken 2002 yılında %5.4’e yükselmiş, 2007 ve 2008 yıllarında %6’lı rakamları görse de o günden bugüne geçen 12 yıla ve artan nüfusa rağmen bu oran %5.4’te kalmıştır.
DÜNYA’NIN ÇOK GERİSİNDEYİZ
(Tablo-6) Bu tabloda da görüleceği üzere 19 tane OECD ülkesi arasında, toplam sağlık harcamalarının Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya oranı en düşük ülke ne yazık ki Türkiye’dir.
Tüm bu verilerden anlaşılmaktadır ki; Türkiye’de yeterli sayıda sağlık çalışanı bulunmamaktadır, Sağlık çalışanları sayımız bakımından dünya’nın çok gerisinde olduğumuz önemli bir gerçektir. Türkiye’de kamu yatırımları ile yapılan hastane sayısı, özel sektör tarafından yapılan hastane sayısının git gide daha fazla gerisine düşmektedir. Vatandaşlarımız, son 13 yılda kamu hastanelerini personel sayısı, hastane sayısı ve hizmet kalitesi açısından yetersiz bularak özel hastanelere yönelmiştir. Ülkemizde kamu tarafından Sağlık Hizmetlerine ve Sağlık Çalışanlarına Yeterli Kaynak Ayrılmamaktadır.
ÇALIŞANI İHTİYACI BULUNMAMAKTA MI?
Yeterli sayıda sağlık çalışanı atamasının yapılmaması bizleri şu soruları sormaya yöneltmektedir: Ülkemizde istihdam edilecek yeterli sayıda sağlıkçı bulunmamakta mıdır?
Hayır, şu an atanmayı bekleyen 300 binden fazla sağlıkçı mevcuttur. Sağlık Bakanlığı bünyesinde sağlık çalışanı ihtiyacı bulunmamakta mıdır? Hayır, biraz önce verilen rakamlardan da anlaşılacağı üzere, ülkemiz sağlık çalışanı sayısı bakımından yetersiz bir durumdadır. Ayrıca kamu bünyesinde çalışan kamu görevlilerinin eş durumu, sağlık durumu ve eğitim durumu gibi mazeret tayini talepleri, “Personel Eksikliği” sebebiyle geri çevrilmekte bu durum da ciddi derecede sağlık çalışanı eksikliği olduğunu ispatlamaktadır.
MÜEZZİNOĞLU’NA SESLENİYORUZ
Peki, bahsi geçen bu atamaları yapmaya yeterli maddi kaynak yok mudur? Tabi ki Hayır, 17/25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet skandalı kapsamında ortaya saçılan paraları, “Kaçaksaray”In bir aylık giderini ve bir Bakanın 700 bin Dolarlık saatini dikkate alırsak, bugün verdiğimiz kanun teklifi ile talep edilen 60.000 kadronun çok üzerinde bir atama yapılabilecektir. Görüldüğü üzere, AKP’nin “sağlıkta devrim” adı altında yürüttüğü çalışmalar, gerçek rakamlar karşısında sabun gibi erimektedir. Şimdi buradan Sağlık Bakanı Sayın Müezzinoğlu’na sesleniyoruz; Sorun var mı? Var! Çözüm var mı? Var! Talep var mı? Var! Kaynak var mı? Var! O zaman son soruyu Sağlık Bakanımıza soralım! Sayın Müezzinoğlu ne duruyorsunuz ?”